Yeni yılın ilk ayını ne kadar kolay tükettik değil mi? 2015 yılını kucaklamak cok uzak değil aslında an meselesi… Zamanla yarışanlar için anın nasıl gelip geçtiği anlaşılamıyor! 
Her zaman söylediğimiz gibi KKTC tarih ve doğal güzellikleri ile yaratılmış bir ada…
Gerek ilkçağ medeniyetlerinin KKTC gelişmesi, gerekse Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde havarilerin, orta çağda ise Musevilerin bulundukları ülkelerde karşılaştıkları ağır baskı ve yok etme politikaları sonucu adamızın topraklarına sığınmış olmaları daha sonra da Osmanlı’nın adayı fethiyle kendi dini olan İslamiyet’e ait eserlerin yanısıra, çok sayıda Kilise, Sinagog ve Osmanlı eserlerinin yer almasına neden olmuştur. Derin saygı ve hoşgörü ortamında günümüze kadar ulaşan bu eserler malesef ne istendigi kadar tanıtılabilmiş, ne de bakım yapılabilmiştir.

Şansımızı kullanma konusunda beceriksiz bir durumdayız aslında!
Dünyada din turizminin her geçen gün yükseldiği günümüzde,biz ülke olarak din turizmi konusunda yeterli cesur adım atmayi bir türlü başaramadık hala daha.
Kısaca nelerimiz var bir bakalım,

St Barnabas, Apostolos Andreas ve LEFKE !

İnanın diğerlerini size saymadım Kutup Osman efendi… Hz Ömer tekkesi....

İnanç Turizmi’nde sadece St Barnabas, Apostolos Andreas ve LEFKE ‘yi öne çıkartmakla biz din turizminde öyle bir yere geliriz ki biz bile inanamayız. Gerçekten bunların farkında mıyız?
Lefke konusunu ben daha önce de gerek katılmış olduğum TV proğramlarında, gerekse yazılarımda belirtmiştim.Înanc turizmi ve yeni trend helal turizm!
Dünyanın tanıdığı nice Prensler  ve Kralların adamıza gelip Seyh Nazim Kibrisi Hazretlerini ziyaret ettikleri düşünülürse Lefke’nin ve dolaylı olarak ülkemizin kalkınması için bu firsat ne kadar değerlendirildi?
Lefke’ye bu kadar talep varken yatak sayısı yeterli mi, yatak sayısının artırılması için girişimler var mı? Lefke İnanç Turizmi’ni öne çıkararak çok ufak yatırımlarla bile firsatlar yaratabilecek bir kapasiteye sahip.
Gazetemizin Ocak ayı sayısında Hasan Karlıtaş arkadaşım Seyh Nazim Kibrisi Hazretleri ve İnanç Turizmi hakkında yazdı.
O kadar güzel yazmış ki gönlüne sağlık.

Kitle Turizmi’n yapıldığı ülkemizde Kültür Turizmi’ne gereken önemi verip gerekli yatırımı yapamadık . Kültür Turizm’i dünya çapında büyük bir trend olmakla beraber, diğer turizm türlerinden daha hızlı bir şekilde büyümektedir.

Turizmde hep savunduğum birşey vardır; ŞEHIR PAZARLAMASI ve tamda bu noktada turizimin ve özellikle İnanç Turizmi’nin Mağusa’mız için ne kadar önemli olduğu farkındalığının yaratılması adına…

Turizm amaçlı yeni yapılanmala ,potansiyellerimizin öne çıkarmamız ve turizmin ekonomik faydalarının artırılması turizim ve marka kent olma yolunda asıl amacımız olmalıydı.

Kentimizin! rekabet gücünün artırılması için önce turizm bilinci ,rekabet kaynaklarını gelistirecek,turistlerin ilgisini çekecek altyapıyı geliştirmeliyiz.

Mağusa sur içinde bulunan önemli potansiyeller öne çıkarılarak, İnanc Turizmi’nde farklı kültür ve dinlerin buluştuğu şehir olarak tüm sivil toplum kuruluslarlarin ve yerel yönetimler katkısıyla pazarlanmalı.

Tüm dünyada yerel yönetimlerin birinci görevi kentini tanitmak ve gelir seviyesini artirmaktir.

Kısaca Mağusa’ya bir turizim kurulu gerekli. Ama laf ola değil. Herkesimi kucaklayan siyasi çıkarlar düşünülmeden bir birliktelik kısaca.

Siyasetten arınmış!

Sevgiyle kalın