Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, AK Parti'nin 16 yıllık birikimine, icraatlarına, hizmetlerine sahip çıkacaklarını, her fırsatta örneklerle, rakamlarla, bunları anlatacaklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İş Bankasının Hazineye devri konusuna da değindi. Gazi Mustafa Kemal'in, İş Bankasını CHP'ye değil Hazineye tahsis ettiğine dikkati çeken Erdoğan, "İş Bankası Allah'ın izniyle Hazinenin malı olacaktır. Bu parlamento, bu tarihi kararı da Allah'ın izniyle alacaktır. Milletin hazinesine İş Bankası devredilecektir, buna inanıyorum. Niye? Milletin malı, Hazinenin malı. Oraya gidecektir. CHP oradan para almıyormuş. 4 üyen oranın yönetiminde. O yönetimde onlar ne iş yapıyor? Sadece ellerini mi kaldırıp indiriyorlar? Biz hepsini biliyoruz ve onun için buradaki o tarihi yanlışı da yapılacak tüm yolsuzlukların önünü de biz keseceğiz." diye konuştu.

Erdoğan, CHP'nin iktidara gelmesi halinde yapacağı ilk işin Türkiye'yi IMF'ye teslim etmek olduğunu kaydederek, "Bunlar lafa gelince solcu olduklarını, demokrat olduklarını söylerler ama Venezuela'da ülkenin seçilmiş başkanının uluslararası bir darbe ile görevinden uzaklaştırma girişimine içten içe destek verirler, hatta aynı durumun ülkemizde de yaşanmasını isterler." ifadelerini kullandı.

"BUNLAR BÖLMEK, PARÇALAMAK, YUTMAK ANLAYIŞININ BU ÜLKEDEKİ VARİSLERİDİR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz 2016 tarihindeki FETÖ'nün darbe girişiminde yaşananlara da değindi. Erdoğan, şöyle konuştu:

"15 Temmuz gecesi millet meydanlarda, havalimanlarında, Bay Kemal saat 23.15'te İstanbul Atatürk Havalimanı’na gelerek orada darbecilerle anlaşıyorlar, konuşuyorlar ve tankların arasından geçip Bakırköy Belediyesine gidiyor. Kahvesini yudumlamak suretiyle bizi takip ediyor. Ne oluyor, ne bitiyor diye. Olur ya belki onu da götürebilirlerdi. 7 Ağustos'taki Yeni Kapı Mitingimize katılmayı cuma akşamına kadar reddediyor. Cuma akşamı son anda ne olduysa kabul dediler. Daha sonra geldi, hayatında görmediği katılımı orada gördü ve konuşmasını yaptı. Daha sonra o coşkuya, birliğe, beraberliğe tahammül edemedi ve aleyhte konuşmaya başladı. Bunlarda millilik, yerlilik, dayanışma diye bir şey yok. Bunlar bölmek, parçalamak, yutmak anlayışının bu ülkedeki varisleridir." 

"CUMHUR İTTİFAKI'NI DAHA DA GELİŞTİREREK DEVAM ETTİRECEĞİZ"

Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Cumhur İttifakı'nı daha da geliştirmek suretiyle süreci devam ettireceklerini söyledi.

Cumhur İttifakı'nın daha da güçlendirilmesi gerektirdiğini vurgulayan Erdoğan, "Onun için diyorum ki inşallah Cumhur İttifakı pazara kadar olmasın, mezara kadar olsun. Bunu bu şekilde güçlendirerek devam ettirelim. Türkiye'nin ve Türk milletinin düşmanı herkesle kol kola girmekten çekinmeyen CHP'ye de böylece ciddi bir ders verelim." diye konuştu.

"CHP ve onunla aynı kayığa binerek bir meçhule doğru yelken açan diğer partilere gönül veren insanlar adına üzüntü duyduğunu" söyleyen Erdoğan, "Bu partilere gönül verenlerin, parti yönetimlerinin politikalarındaki tutarsızlıkları, yetersizlikleri, yeri geldiğinde ihanete varan yalpalamaları gördüklerini biliyorum. İYİ Partililer 12 Eylül'ün zalim başsavcısına yapılan güzellemeleri mutlaka görüyorlardır." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Kandil'deki eli kanlı terör baronlarının, HDP'nin, CHP ve İYİ Parti ile yaptığı ittifaka desteklerini açıkça ifade etmekten çekinmediklerini belirterek, "Bu zillete ne CHP'ye ne İYİ Parti'ye ne de Saadet Partisi'ne oy veren temiz yürekli vatandaşlarımızın rıza göstermediğini tahmin ediyoruz." dedi.

Karşılarındaki muhalefetin vizyonunun geçen seçimde soğan, patatese, bu seçimde ise patlıcan, bibere umut bağlayacak kadar kısır olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Şayet biz kendimizi bu partilerin tabanlarına anlatmayı başarabilirsek küçük bir marjinal kesim dışında partilerinden umudunu kesen herkesin gönlünü kazanabileceğimize inanıyorum." diye konuştu.

"BİRAZ BAĞIRDINIZ, ÇAĞIRDINIZ AMA BİRAZ DAHA BAĞIRIN"

Durumun, muhalefetin anlattığı gibi olmadığına değinen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu hafta sonu İstanbul Çengelköy'de Çınaraltı diye güzel bir yer var. Halkımızın da aşırı derecede yoğun olduğu, ilgi gösterdiği bir yer. Orada vatandaşlarıma beraber oldum. Orası yalnızca çayı yapar. Yanında tost vesaire bunları yapar ama herkes oraya kendi yanında böreğiyle vesairesiyle gelir. Orada bunları yer. Oturduk, resimler çektirdik, sohbetler yaptık falan yüzlerce kişi oraya yoğun şekilde geldiler. Kimsenin baktım ki hiç çarşıdan pazardan bahsettiği yok. Herkes orada halinden memnun. Şikayetleriniz nedir filan falan dediğim zaman, o zaman biraz dökülüyorlar. Çok enteresan, bana 'Marketlerin fiyatları birbirini tutmuyor. Bunlara biraz bağırdınız, çağırdınız ama biraz daha bağırın.' dediler."

Dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'de gerçekleştirilen kabine toplantısında bu konuların gündeme geldiğini aktaran Erdoğan, bu konuda tedbirler için Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli başta olmak üzere bazı görevler verdiğini bildirdi.

Konuya ilişkin bazı çalışmalar yapacaklarını belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"CHP ve avanesi başta olmak üzere ağustos ayındaki sıkıntıların ardından ellerini ovuşturarak ülkemizin tökezlemesini hatta yere kapaklanmasını bekleyenler bir kez daha hüsrana uğramıştır, uğrayacaktır. Üreticiden tüketiciye kadar aradaki bu komisyoncular var ya vurgunu bunlar vuruyor. Arada bir tane komisyoncu yok. Her istasyonda fiyatlar artıyor. Herkes oradan karını alıyor. Bu işte çok farklı adımlar atmak suretiyle üreticiden çıktığında, oradaki üretici halinden alıp tüketici haline kadar gelen bu süreçte daha farklı, aracı koymadan direkt tüketici haline gelip buradan da halka ulaşmasını sağlamak ve en uygun fiyatla vatandaşımıza bunu ulaştırma gayreti içinde olacağız."

"GEREKİRSE AYAR ÇEKME KARARINI ALDIK"

Erdoğan, İstanbul'a belediye başkanı olduğu dönemde ekmek fiyatlarının yükseldiğini, çözüm olarak süratle modern, devasa ekmek fabrikaları kurduklarını hatırlattı.

İlk olarak Anadolu Yakası'nda büyük bir ekmek fabrikası kurduklarını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Aynı şekilde Edirnekapı'da vardı, onu modernize ettik. Çünkü maalesef hijyen değil berbattı, rezillikti. Onu hemen modernize ederek, bir ikincisini Cebeci'de kurduk. Bununla birlikte büfelerimizi yaygınlaştırdık. Fiyatlar düşüktü, biz düşük fiyatla ekmekleri hem kalite hem de fiyatların düşük olmasıyla piyasaya ayar vermeye başladık. Buradan söylüyorum; aynı şey biberiydi, çarlistonuydu, patlıcanıydı, domatesiydi; her şeyde biz bu fiyatlara gerekirse ayar çekme kararını aldık, adımlarımızı atacağız. Belediyelerimiz vasıtasıyla biz bu adımları atacağız. Bir zamanlar biliyorsunuz tanzim satışlar kurulmuştu. Yani belediyelerimiz vasıtasıyla bu adımları atabiliriz, atacağız. Çünkü vatandaşımıza ucuz, sağlıklı ürünler vermeye mecburuz. Türkiye, kendi imkanları ve kabiliyetiyle böyle bir krizin üstesinden gelir."

Borçluluk oranları, borç çevirme takvimi, mali disiplin başta olmak üzere tüm verilerin, Türkiye'nin herhangi bir dış teknik desteğe ihtiyacı olmadığına işaret ettiğini belirten Erdoğan, "İnşallah 2019 yılında ağustostaki dalgalanmanın etkilerini tamamen ortadan kaldırarak hedeflerimize doğru kararlı yürüyüşümüzü sürdüreceğiz." dedi.

"BÜYÜK BİR OYUN, ÇOK DAHA BÜYÜK HESAPLAR VAR"

Erdoğan, Türkiye'nin son 16 yılda duruşunun en bariz özelliğinin, her yerde ve her zaman haktan, haklıdan ve vicdani olandan yana tavır sergilemesi olduğuna dikkati çekti.

Türkiye'nin Suriye, Irak, Libya, Filistin, Kudüs, Arakan, Türkistan, Kırım, Balkanlar, Kafkaslar, Afrika ve Güney Amerika'da sürekli haktan ve haklıdan yana olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Hamdolsun bu duruşu sergileyebilecek imkana, cesarete, birliğe, beraberliğe, siyasi, diplomatik, askeri, ekonomik güce sahibiz. İnsani kalkınma yardımlarında bizden parası katbekat fazla nice ülkenin önünde yer almamız, gönlümüzün zenginliğindendir. Geçmişte yüreğimiz yandığı halde gözlerimizin önünde yaşanan nice zulme 'dur' deme imkanı bulamamıştık. Bugün sadece kalbimizle değil hem dilimizle hem elimizle bu onurlu duruşu sergileyebiliyoruz." değerlendirmesinde bulundu. 

Erdoğan, Türkiye'nin, gerektiğinde bu duruşun bedelini ödeyebilecek gücü de bulunduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"1990'larda birkaç milyar dolarlık manipülasyonlarla yerle yeksan edilen Türkiye'den, her biri milyar dolarlık onlarca projeyi aynı anda yürüten bir Türkiye'ye kavuştuk. Ülkemize yönelik her ekonomik hamlenin, bize olduğu kadar karşımızdakilere de çok ciddi maliyetleri çıkıyor. Maruz kaldığımız birtakım saldırıların belli bir aşamanın ötesine geçememesinin sebebi de budur. Tüm bu tartışmaların gerisinde çok daha büyük bir oyun, çok daha büyük hesaplar var. Dünyada ve bölgemizde tarihi bir dönüşümün işaretleriyle her gün yüzleşiyoruz. 

Suriye, bu büyük dönüşümün en kritik yeridir. Şayet Suriye sahasındaki planlar hayata geçirilebilirse bu büyük dönüşümün yeni hedeflerine de sıra gelecektir. Bunlardan birinin Türkiye olduğu da şüphesiz bir gerçektir. Bunun için Suriye meselesini hayati bir yere oturtuyoruz. Meseleyi ülkemizde Suriyelilerden ibaret görecek kadar kör veya idraksiz olanlara zaten sözümüz yok ama bu gerçeği göre göre Türkiye'yi bu yeni emperyalist düzene boyun eğdirmeye çalışanlar taammüden ülkeye düşmanlık yapıyorlar. Suriye davasının, Türkiye davası olduğunu bilmeyecek kadar ülkesine yabancılaşmış olanlara sadece yazıklar olsun diyoruz."