Mağusa’da ‘marka kent’ yaratmak adına ve kentin hem sanatsal hem de turizm değerini artıracak girişimlere öncü olmak amacıyla Antik Mağusa Vakfı kuruldu. Vakıf üyelerinden Turizmci Resmiye Canaltay gazetemize vakfın kuruluş amacını anlattı, hedeflerinden bahsetti.

Geçmiş medeniyetlerin izini taşıyan Mağusa’yı marka kent yapma hedefiyle yola çıkan Antik Mağusa Vakfı’nın projeleri arasında Suriçi’nin pansiyon olarak kullanılması ve bir sanat merkezi haline dönüştürülmesi bulunuyor.

Canaltay, “Dünyada birçok sanatçı, Mağusa gibi tarihi dokusu önemli olan yerlere giderek orada kahvesini yudumlar, sanatını icra eder veya oradan ilham alır. Burada neden böyle bir şey olmasın diye düşündük” dedi.

“Biz Mağusa’ya garga heykeli yapılmasını istiyoruz. Sanatçılarla görüşüp garga heykeli yapılması için çalışmalar yapacağız.”

Eski medeniyetlerin izlerini taşıyan, çeşitli kültürlerin, dinlerin ve hatta milletlerin kesiştiği kent olan Mağusa kenti bugüne kadar maalesef ülke turizminde hak ettiği yere gelemedi. Önemli bir tarihi değere sahip, suriçi bölgesi ülkemizi ziyaret eden turistlere günübirlik ziyaretleri ile tanıtılmaya çalışılırken, Mağusa’da turizmden ziyade üniversite ile ilgili hizmet sektörü ve alış-veriş odaklı bir yapılanma oluştu. Bu nedenle, bir üniversite kenti olan ve dolayısı ile öğrencisi, velisi, akademisyeni, konferansı aracılığı ile uluslararası boyuta da sahip olan Mağusa kenti potansiyelinin oldukça yüksek olmasına rağmen ziyaretçilerine yeterli kaliteli turizm vakti ve opsiyonu sunamıyor. Geçtiğimiz günlerde, bir grup Mağusa’ya gönül veren kişi tarafından Antik Mağusa (Antique Famagusta) Vakfı kuruldu. Mağusa’nın bir bütün olarak düşünülmesi gerektiğine inanan  ve söz konusu bütünün en değerli parçasının da suriçi bölgesi olduğunun altını çizen vakıf, Mağusa suriçi bölgesini ziyaret edenlerin kaliteli zaman geçirebilmesi ve yeterli bilgiye ulaşabilmesi için bu bölgeye günübirlik otobüs ziyaretleri değil, ciddi modern pansiyonculuk yatırımlarının yapılması gerektiğini savunuyor. Böylece, ülkemizin dışarıdaki turizm imajına ciddi destek sağlayabilecek ‘butik otel’ konseptleri oluşabileceği ve söz konusu bölgede ekonomik refahın yeniden yakalanabileceğine inanıyorlar. Dünya’daki birçok tarihi kentte yapıldığı gibi eski değerlerin modern yaşama kazandırılması için bir Mağusa markası oluşturmak, gerektiğini düşünen vakıf üyeleri,Mağusa kentinin bütününü temsil edecek ve turizm odaklı fuar, panel, konferans gibi dış temaslarda kullanışlı olacak bir marka yaratmaya kararlı. Vakıf, aynı zamanda, söz konusu markanın en önemli boyutunun kentin suriçi bölgesindeki modern pansiyonculuk çalışmalarından, ilgi turizminden ve ‘butik otel’ konseptlerinden oluşacağını savunuyor.

Amaç Marka Kent yaratmak
Antik Mağusa Vakfı kurucu üyelerinden Resmiye Canaltay,  vakfın kurulma hikayesini anlatarak bu fikrin çok öncelere dayandığını söyledi. Geçtiğimiz yıl turizm fuarında Mağusa’nın marka olması konusunda bir girişimin olduğunu anlatan Canaltay, ayrı pazarlanması üzerinde durduklarını belirtti. Birkaç fuarda ‘Antik Famagusta’ diye stand açıldığını anlatan turizmci, bu standların büyük ilgi gördüğüne işaret ederek, bir vakıf haline gelip hem marka kent yaratma projelerini hayata geçirmeyi hem de Mağusa halkının değerlerine sahip çıkmak yönünde bir faaliyette olmayı istediklerini anlattı.

Suriçi sanat merkezi olabilir
Canaltay, öncelikle Mağusa’nın tarihi eserlerle dolu olması ve bu tarihi eserlerin dünyada tam tanınmamış olmasını göz önünde bulundurduklarına değinerek, Mağusa’nın hak ettiği yerde olmadığını düşündüklerini belirtti. Mağusa’nın gerek turizm bölgesi gerekse Suriçi’nin sanat merkezi olmasına Antik Mağusa Vakfı olarak ön ayak olmak istediklerinin altını çizdi. Mağusa’da pansiyonculuğun gelişebileceğini, Suriçi’nin bir pansiyon olarak turizme kazandırabileceğini söyledi. Suriçi’nin el değiştirmesinin, tarihi eserlerin koruma altına alınmasına rağmen eski eserlerin yıkılmasını getirdiğinin altını çizsi. Canaltay, “Dünyada birçok sanatçı, Mağusa gibi tarihi dokusu önemli olan yerlere giderek orada kahvesini yudumlar, sanatını icra eder veya oradan ilham alır. Burada neden böyle bir şey olmasın diye düşündük” dedi.

“Her zaman üniversite ön plandaydı”
“Kültürlerin kesiştiği bir yer olarak Mağusa hiçbir zaman hak ettiği yerde olmadı” diyen Canaltay, her zaman üniversitenin ön plana çıktığını anlattı ve Mağusa’nın gelişmeye kapalı olduğunu dile getirdi. Maraş, Suriçi gibi bölgeler arasında hiçbir bütünsellik olmadığına değinerek, vakıf olarak Mağusa’nın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğine inandıklarını söyledi. “Tüm medeniyetlerin izini taşıyan Suriçi’nin turizm ve sanat dünyasında daha ön planda tutulmasından yanayız. Dünya ülkelerine baktığımızda bu kadar küçük bir yerde bu kadar çok eserin bir arada olduğu Roma şehrini örnek verebiliriz. Dubrovnik Kalesi, Mağusa Kalesi’nden büyük olmamasına rağmen çok büyük ilgi görmektedir” diyerek, Mağusa’ya gemi turlarının da olmayışının etkilerinin  görüldüğünü ifade etti.

Turizmden para kazanacağımız bir ürün yok
Canaltay, dünyadaki trende bakıldığında ‘kale turizmi’nin revaçta olduğunu ancak Kuzey Kıbrıs’ın bu konuda henüz başarılı olamadığını belirterek, ülkenin sadece ‘deniz’ ve ‘güneş’iyle pazarlandığını ve bu bakış açısının da ülkeyi turizm açısından geriye götürdüğünü söyledi. Öte yandan Mağusa’nın yatırım olarak da gelişmeye bir kent olduğu yönünde açıklamalarda bulunan Canaltay, “Bir kentin gelişebilmesi için o kentin önde olan bir ürünü olması gerekir. Bizse turizmden para kazanacağımız bir ürün yaratamadık” dedi.

Mağusa’ya garga heykeli yapılması yönünde girişimleri var
Canaltay Antik Mağusa Vakfı’nın hedeflerini şöyle anlattı: “Mağusa’nın bir simgesi aslında yoktur. Belediye iki simge üzerinde çalıştı. Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin de bir simgesi vardır. Ancak Mağusa’nın en büyük simgesi gargadır. Biz Mağusa’ya garga heykeli yapılmasını istiyoruz. Sanatçılarla görüşüp garga heykeli yapılması için çalışmalar yapacağız. Üzerinde durduğumuz marka kent yaratma marka kent yaratırken Mağusa’nın ekonomik yönden kalkınmasıdır. Bugün yaratılan marka kentlere baktığımızda, bir yer hiç ürünü olmadan da güzel bir pazarlamayla marka kent olabilir”

Yerel yönetimlere büyük iş düşüyor
Resmiye Canaltay, son olarak, her ne kadar da sivil toplum örgütlerine iş düşse de bunun aslında yerel yönetimlerle birlikte başarılabileceğine dikkat çekti. Başka ülkelerde yerel yönetimler daima marka kent konusunda öncülük ettiklerine işaret ederek, Mağusa’da da bu konuda belediyenin öncülük etmesi gerektiğini ifade etti. Antik Mağusa Vakfında, Arkeolog Nilgün Altıntaş, Dr. Fehmi Tunçel, İşadamı Ersun Kutup, Dr. Arif Ersoy, Akademisyen Sibel Dinçyürek, Mehmet Talaykurt, Mustafa Sümer, Şehir Planlamacı Mustafa Basri, Umut Oza ve gazeteci Zorlu Cezaroğlu bulunuyor.