Ege ÖZADAM


Beşparmak dağının oluşum efsanesi

Bir zamanlar Girne Sıradağlarının eteklerindeki bir köyde yaşayan, herkesin hayran olduğu çok güzel bir kız varmış. Bu güzelliğe bir çok delikanlı vurgun olsa da,  aralarından sadece ikisinin aşkı dağları yıkacak nitelikteymiş. Her ikisinin de yüzü güzel, fakat birinin kalbi karanlık, diğerininse aydınlıkmış. Bu iki delikanlı güzel kız için iddaya girmişler ve en sonunda da düello yapmak konusunda karar kılmışlar. Hain olan önceden plan kurarak, iyi kalpli delikanlıyı dövüş sırasında bataklığa itmiş. İyi kalpli delikanlı bataklığa gömülürken son bir gayretle kılıç tutan elini yukarıya kaldırmış. Kılıcı elinden düşmüş ve  beş parmağı göğe doğru açık vaziyette bataklığa gömülmüş. Yüzyıllar sonra bataklık kuruyup dağ şeklini aldığında, delikanlının eli beşparmak dağları olarak ortaya çıkmış...

 

Yüzbirinci oda

Templos, şimdiki adıyla Zeytinlik olan köyde, St. Hilarion Kalesi’nin yüzbir adet odası olduğuna inanılırmış. Bir gün Zeytinlik Köyü’nden bir grup genç beraberce Kaleye gitmeye karar verip yola çıkmışlar. Tesadüf o ya, o gün de her dileğin kabul olduğu hacet günüymüş. Kırk senede bir açılan yüzbirinci odanın da kapısı açılmış... Bizim delikanlılar kapıyı açık görünce içeriye dalmışlar ve içerdeki zenginlik karşısında hayrete düşmüşler. Biri altına, diğeri gümüşe sarılmış, her birinin gözü dönmüş. Onlar oyalanırken mühlet bitmiş ve odanın kapısı kapanmış. Bunun üzerine kırk genç hiç farkında olmadan 40 sene boyunca uykuya dalmışlar. Uyanıp köye döndüklerinde kendi yaşıtlarının çoktan öldüğünü görmüşler, çocuklarını da bıraktıklarından 40 yaş büyük bulmuşlar...

 

St. Hilarion Kraliçesi Recina

St. Hilarion’a eskiden ‘Recina’nın Kalesi’ de denirdi.. Recina güzel olduğu kadar zalim de bir kraliçeymiş. St. Hilarion kalesi yapıldığı dönemde çalışan işçilerin bir kez bile olsa dinlenmesine izin vermeyip, eziyet etmiş. Kalenin yapımı sona erdiğinde önce işçileri, ardından da askerleri yanına çağırarak onları kalenin gizli odalarının bilinmemesi için penceresinden teker teker aşağıya itmiş. Bu yüzden de kalenin kuzey-batıya bakan gotik süslemeli penceresine ‘Kraliçe Penceresi’ denilir...

 

Buffevonto Kalesi

Söylenilenlere göre Rüzgara boyun eğmeyen anlamına gelen Buffevento Kalesinin cüzzama yakalanan bir kraliçesi varmış. Kadın kalenin içerisinde kendisi gibi cüzzama yakalanan köpeğiyle yalnız yaşıyormuş. Kraliçe bir gün köpeğinde iyileşme olduğunu farketmiş ve nedenini bulmak için peşine takılmış. Köpeğin, kalenin yakınlarındaki bir pınarın suyunda içtiğini ve yıkandığını görünce şaşkına dönmüş. O da aynı köpeği gibi pınarda zaman geçirmeye başlamış, bir süre sonra da iyileşmiş. Bunun üzerine suyun yanına adı St. John Chrysostomos olan bir klise yapılmış ve uzun yıllar boyunca çobanlık yapan papazlar tarafından kullanılmış.

 

Othello Sarayı’nın bekçisi

Othello Sarayı’nın sağ kapısının yanındaki iki aslanla ilgili anlatılan efsaneler vardır. Bunlardan biri; Arslanın kendi yavrusunu yemeğe kalktığı ve bunun üzerine de taşa çevrildiğidir. Bir diğer efsaneye göreyse arslan her yıl bilinmeyen bir gün ve saatte ağzını açmakta ve bu anı yakalayıp elini içeriye sokabilen olursa hazine bulmaktadır.

Kraliçe ve çoban

Yine Yüzbirevler yani St. Hilarion çevresinde geçen efsaneye göre, bir zamanlar bu kalenin altın sarısı saçları olan, güzeller güzeli bir kraliçesi varmış. Kraliçe zamanını saçlarını tarayıp, pencereden bakarak geçirirmiş. Bir gün kaval çalma konusundaki ünü köylülerce bilinen ve çok az kişinin rastgeldiği çobanın sesini duymuş. Çobanı aramak için yollara düşmüş, onu gördüğündeyse çirkin mi çirkin olan bu adama aşık oluvermiş. Kraliçe bir süre sonra çobandan bir kız doğurmuş. Aradan geçen yıllarla beraber en az kraliçe kadar güzel olan kız büyümüş ve annesinin tembhlerine karşı gelerek kaleyi terkedip, ormanda yürüyüşler yapmaya başlamış. O da aynı annesi gibi çobana rastlayıp aşık olmuş... Kraliçe kızındaki değişikliği fark edip onu sorguya çektiğinde gerçeği öğrenmiş ve kahrına dayanamayarak kendini pencereden aşağıya, kayalıkların üzerine bırakmış...