Birikim Özgür

Ölümünün 20’nci yılında AKEL Özker Hocayı unutmadı.

26 Kasım akşamı Güney Lefkoşa’daki Kasteliotissa Salonu’nda, sevgili Abdullah Korkmazhan’ın Özker Özgür’ün yaşamına dair kaleme aldığı kitabın Yunanca çevirisinin tanıtımı yapıldı.

AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu’nun organize ettiği etkinlikte ablam Münevver Özgür Özersay, Abdullah Korkmazhan ve akademisyen Nikos Muduros’un yanı sıra AKEL Genel Sekreteri Sayın Stefanos Stefanu da bir konuşma yaptı.

Bu konuşmada Özker Özgür’ün toplumlararası yakınlaşmaya ve barış sürecine yaptığı katkılardan övgüyle söz edildi.

Böylesi bir etkinliğin anlamını ve bize, evlatlarına yaşattığı gururu tarif etmek gerçekten zor.

14 yaşındaki kızım da bu etkinliği takip etme şansı buldu.

Hiç tanışmadığı büyükbabasının Güney’de yirmi yıl sonra bile bu şekilde hatırlanması onu derinden etkilemiştir.

Yaşı ilerledikçe ülkemizde ve dünyada çatışmaların değil barışın egemen olması gerektiğini savunan bir nefer olacağına inanıyorum.

Bu yönüyle AKEL’e, AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu’na ve bu kitabı yazarak bu etkinliğe vesile olan sevgili Abdullah’a teşekkür borçluyuz.

Bu etkinlikte yalnızca Özker Özgür güzel sözlerle anılmadı aynı zamanda üzerinde düşünülmesi gereken ciddi siyasi mesajlar da dile getirildi.

Bunlardan biri, AKEL Genel Sekreteri’nin, CTP Genel Başkanı olduğu dönemde Özker Özgür ile “Türkiye işgalinin sona erdirilmesi” konusunda ortak bir görüş oluşturulduğunu ifade etmesiydi.

Bizim hafızamızda böyle bir mutabakat bilgisi yoktur.

Bize göre iki parti arasındaki temaslar sonucunda AKEL Kıbrıslı Türkleri daha iyi anlamış ve bizi rahatsız eden işgal ve benzeri kavramları kullanmaktan bilinçli biçimde kaçınmaya başlamıştı.

Üzerinde uzlaşılan temel husus ise Kıbrıslı Türklerin siyasi varlığının, kimliğinin ve kültürünün meşru olduğu ve korunarak geliştirilmesi gerektiğiydi.

Özker Özgür’ün ölümünden sonra temel uzlaşıyı bir kenara bırakıp adını Kıbrıslı Rum ulusal siyasetinin tezlerini destekleyen bir Kıbrıslı Türk gibi göstermek, yeniden yakınlaşma çabalarına zarar verir.

Çünkü Özker Özgür, Kıbrıslı Türk toplumu için bugün de gelecekte de saygıyla anılacak bir isimdir.

Öte yandan yaşamını yitirmiş bir insanın nasıl anıldığı, yeniden yakınlaşma çabalarına olsa olsa sınırlı bir düzeyde etki eder; zira o artık değişimin ve ilerlemenin aktif bir neferi değildir.

Geçtik ablamın konuşmasında kibarca hatırlattığı Annan Planı ile ilgili yaşanan kırılmayı, 2004 sonrasında acquis communautaire kuzeyde askıda tutulurken, aynı zamanda, bugün hala hayatta olan barışseverlerin gözleri önünde, Kıbrıs’ta çözüme yakınlaşma hedefiyle Kıbrıslı Türklerin ekonomik ve sosyal gelişimine ciddi katkı sağlaması beklenen AB ile ilişkilerimizin de askıya alınmasına yönelik sarf edilen çabalar yeniden yakınlaşma zeminine yerleştirilen dinamit etkisi yarattı.

Geçmişte varılan uzlaşıların hilafına, Mehmet Ali Talat liderliği döneminde, o kritik süreçte, Brüksel’de Kıbrıslı Türklerin AB ile ilişkilerinin cılız kalması yönünde sarf edilen aktif çaba tam aksi yönde kullanılmış olsaydı, bugün bambaşka bir Kıbrıs’ta yaşıyor olacaktık.

Bugün Tufan Erhürman liderliği döneminde yumurtaları tek sepete koymuyor oluşumuz, işte tam da bu tarihsel deneyimin sonucudur.

Hayat da siyaset de çözüm olmadan da devam ediyor ve edecek.

Tatar, Sıla Usar İncirli'yi kutladı
Tatar, Sıla Usar İncirli'yi kutladı
İçeriği Görüntüle

2004 sonrasında bu minval toplumsal ilerlemeye katkı yapmaya çalışan barışseverlere yönelik kuzeyde zayıf halkaları da kullanarak yürütülen kara propagandayı, Özgür soyadının ağırlığıyla, sadece izlemekle yetindik; çünkü hep inandık ve hâlâ inanıyoruz ki en azından karşılaşınca selamlaşabilecek kadar bir samimiyet, bugün değilse yarın kaldığımız yerden yeniden konuşabilmek için gereklidir.

Üzerinde düşünülmesi gereken diğer siyasi mesaj ise Crans Montana meselesi ile ilgilidir.

AKEL Genel Sektereteri yeni bir müzakere sürecini desteklemeye hazır olduklarını söyledi.

Bu sürecin görüşmelerin kesintiye uğradığı Crans Montana’dan başlaması gerektiğini vurguladı.

Bu açıklama müzakerelerin yeniden başlaması gerektiğine dair açık bir siyasi iradeyi ortaya koyması bakımından umut vericidir ancak bugün artık sadece nereden başlanacağı değil nasıl müzakere edileceği de tartışılmalıdır.

Bu tartışma 2017 yılından bu yana zaten sürmektedir.

Yeni seçilen Kıbrıslı Türk lider Tufan Erhürman’ın üzerinde hassasiyetle durduğu bu nokta bir samimiyet testi işlevi görmektedir.

Sayın Erhürman ve Kıbrıslı Türk toplumunun büyük çoğunluğu ile birlikte CTP, müzakere sürecini yalnızca ‘kaldığı yerden devam’ şeklinde ele almamaktadır.

Bir 50 yıl daha müzakere etmek için müzakere etme ihtimalini biz çözüm ve barış perspektifimizle bağdaştırmıyoruz.

Bu süreç, yöntem, güven, karşılıklılık ve eşitlik temelinde yeniden inşa edilmesi gereken bir süreçtir.

Bu nedenle AKEL’in çağrısı, Kıbrıs Rum liderliğinin mevcut pozisyonunu tekrar etmekle sınırlı kalmamalıdır.

Sayın Genel Sekreter’in BM Genel Sekreteri’ne atıfla dile getirdiği üzere 2017’de “çözüme bir mil kalmışken” neden o mile ulaşılamadı?

Bunun müsebbibi Kıbrıslı Türkler veya Türk tarafı mıydı?

Kıbrıslı Türk barış yanlıları bu sorunun üzerinde sekiz yıldır düşünmektedir.

Benzer bir hayal kırıklığının bir daha yaşanmaması için nasıl bir yaklaşımla müzakerelerin ele alınması gerektiği konusunda ev ödevimizi tamamladığımızı ve bunu en zor koşullarda toplumumuza da teyit ettirdiğimizi kimse görmezden gelmemeli, yaratmayı başardığımız momentumu kimse küçümsememeli, hafife almamalıdır.

Sayın Erhürman’ın ortaya koyduğu yöntem tesadüfi değildir.

Bu yöntem, siyasi eşitliğin teyit edileceği bir zemini öngörmektedir.

Üzerinde uzlaşılmış konuların hızlı biçimde karşılıklı teyidinin ardından uzlaşılmamış konuların masaya yatırılmasını işaret etmektedir.

Takvimli ve sonuç odaklı bir müzakere sürecini savunmaktadır.

Bir kez daha Kıbrıs Rum liderliğinin masadan kalkması halinde Kıbrıslı Türkleri mağdur konumuna hapseden statükonun devam etmeyeceğinin baştan netleştirilmesini talep etmektedir.

Bu yaklaşım geçmişten ders çıkarma iradesidir.

AKEL, gerçekten yeni bir süreci desteklemek istiyorsa yalnızca Crans Montana’yı işaret etmekle yetinmemelidir.

Çünkü gerçek umut geçmişi romantize etmekte değil geçmişten gerekli dersleri çıkarabilmekte saklıdır.

Bu tutum, AKEL’i Kıbrıslı Rum liderliğinin arkasında duran bir konumdan çıkarır ve iki toplum arasında gerçek bir köprü kurabilecek bir role taşır.

Aynı etkinlikte ablamın da işaret ettiği gibi Özker Özgür’ün vasiyet niteliğindeki şu sözleri bugün de yol gösterici olmaya devam etmektedir:

“Bir gün, eğer bu adada birlikte yaşam yeniden inşa edilebilecekse, bu ancak ve ancak AKEL ile CTP’nin işbirliği yapması halinde mümkündür.”

Temennimiz de çabamız da gelişmeleri takip ederken takacağımız gözlük de son derece berraktır:

CTP’nin yeni genel başkanının seçilmesinin hemen ardından, iki partinin, bir kez daha yol kazalarına alan bırakmayacak şekilde, müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için samimiyetle ve kararlılıkla birlikte hareket etmesi gerektiğine inanıyoruz.

Önce müzakere süreci kurgusu, sonra içerik…

Tufan Erhürman ismiyle tarihe şimdiden mal olan yeni barış perspektifimiz, kırmızı çizgimizdir.