20 yıldır sahnelerde olan, müziğin kalitesine inanan şarkıcı Işın Karaca, Milliyet Instagram hesabından canlı yayınlanan 'Melis Baştuğ ile Bayram Özel' programına konuk oldu.

Urla’da Ramazan Bayramı nasıl geçiyor?

Çok sakin, çok evde, çok biz bize ama bayramı bayram gibi yaşayamıyoruz. Çok şükür sağlıklıyız.

Günümüzde bayram demek, tatil demek. Büyüklerin elleri önceden öpülüyor, dost ve arkadaşlara telefon açılıyor veya mesaj atılıyor. Bayramları, yeni nesil çocuklarımız bilmiyor, yaşayamıyor. Hepimizin çok kullandığı bir cümle vardır; 'Bayramların eski tadı yok. Nerede o eski bayramlar'. Bizi biz yapan değerlerimizi unutmamak ve unutturmamak lazım.

Dünyanın gelişimi değişmeye başladı. Teknolojik çağın getirmiş olduğu, kimse yanlış anlamasın insanlarda küçük bir edepsizlik durumu var. Mesela annem gözünün bir ucuyla bakardı ve ben ne demek istediğini anlardım. Şimdiki gençlerde öyle bir durum yok.

İlk albümün ‘Anadilim Aşk’tan günümüze birçok önemli projede yer aldın. Neydi bunca yıl seni bu işin içinde olmaya iten motivasyon?

Çok düşündüğüm bir şey bu. Annem hep ‘Sen hayatın boyunca hiç çalışmadın, sadece çok sevdiğin ve çok âşık olduğun bir şeyi yaptığın için sana para verdiler’ der. Haklı, ben hayatım boyunca hiç başka bir iş yapmayı düşünmedim. Hayatım boyunca kendimi en iyi ifade ettiğim yer sahne. Benim gerçeğim şarkılarımdır o yüzden çok yaşadığım, çok iyi bildiğim içimdeki duyguyu paylaşıyorum.

En son yayımlanan ‘Serçe’ şarkısının yönetmenliğini Korhan Üstün ile üstlendin. Çocukluğunun geçtiği Kleopatra Koyu'nda eski günleri anmak, neler hatırladın?

Ege'nin büyüsü bir başkadır. Bir video için artık çok uğraşmıyoruz teknoloji gelişti. Kameralar artık çoğaldı, altı kamera ile çalışıp çok hızlı çekebiliyoruz. 'Serçe'yi cemrenin suya düştüğü gün çektik. Artık televizyonlarda çok fazla müzik kanalı kalmadı, müzik iyice değersizleşti. Arabalarda CD çalar yok. Ben öyle bir jenerasyondan müzik yaparak geldim ki, benim kasetim bile var. Teknolojinin bu kadar hızlı gelişmesi çok sinir bozucu.

Gerçek dünya ve dijital dünya arasında çok ince bir çizgi var. Biz bu çizgiyi koruyabiliyor muyuz?

Asla! İnternet insanlara cesaret hapı gibi geliyor. Pardon ne zaman bu kadar özgür olduk? Özgürlük, demokrasi, herkesin fikrini beyan etmesi ve eleştiri çok güzel bir şey, âmâ yapıcı olmak şartıyla.

Yeni bir sanatçının yani henüz sesini duyurmaya çalışan birinin, günümüz koşullardaki şansı ne kadardır? İnternetin ve sosyal medyanın geldiği bu noktada, 'Sanat demokratikleşti' şeklinde bir kavram var. Herkes her yere, her an ulaşma imkanına sahip.

Olgoritmalar ile oynamak çok kolay. Her şey paraya bakıyor. Kimse yanlış anlamasın müzik 40 yıllık bir döngü içerisindedir, hep bir başa döner ve yine dönecek. Tarih tekerrürden ibarettir. Müzik tarihçesini takip eden insanlar bunun var olduğunu bilirler.

Rap müzik dinliyorlar süper. Bana hitap etmiyor o ayrı mesele. Anlatılan dili çok sevmediğimden ötürü maruz kalıyorum. Edebiyatın ve kelimelerin gücüne çok fazla inanan bir insanım. Meşhur olabilirsin ama ben gerçek bir ünlüyüm. 20 yıldır aynı işi yapıyorum, 20 yıldır çizgimi hiç bozmadım ve yeni jenerasyona ayak uydurmuyorum. Müziğin kalitesine inanan bir insanım, müziğin bir şekilde edebiyatla birlikte harmanlanıp bir kalite içerisinde olması gerektiğine inanıyorum.

Çocuklarıma bırakacağım en büyük mirasım; annelerinin haysiyeti, onuru, namusu ve şarkılarıdır. Benim çocuklarım beni böyle hatırlasınlar yeter. Ben hiçbir şeyden korkmadığım gibi özgürce müzik yapabiliyorum. Hiçbir zaman megastar, süperstar, diva olmak için uğraşmadım. Kimsenin çıkamadığı sahnelere ben çıktım. Yenilere ne tavsiye edilir ki, yazık onlara gerçekten inanılmaz bir mücadele içindeler.

Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Pandeminin ilk döneminde kaygı hakimdi. Bu dönemde ise kaygıya yorgunluk ve tükenmişlik de eklendi. Bir röportajında ‘Stresten bozulan hormonlarım yüzünden her sabah avuçla ilaç içmek mecburiyetinde kalıyorum’ demişsin. Kariyer planlamanda bu duraksama nasıl bir etki yaptı?

Ben başka bir iş yapabilir miyim? Limon satarım yine para kazanırım ama benim yetiştirmeye çalıştığım dokuz yaşında bir kız evladım var. 'Hayatta bir sürü şeyden eksik olacak' diye ödüm kopuyor. Çocuk yaşta ergenliğe girdiler. En büyük kaygım ve korkum çocuğumun hayatında bir şeylerden eksik büyüyecek olması ve bir anne olarak bu beni rahatsız ediyor.

Kaynak: Milliyet-Cadde