NKL’yi bitirdikten sonra, yani 1974’te, İstanbul’da Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nda eğitimine devam etmiş. Sınıf arkadaşları arasında Kadir İnanır, Tarık Akan, Sabahattin İsmail gibi isimler de vardı…

 

“Sınıf arkadaşım Osman Gündoğdu ile çalışan eşim Hülya Ezel ile 24 Nisan 1982’de evlendim. 18 kişiyle dünürcülük yaptık. Kayınpader, Hülya’yı görmeye gittiğimi duymuş, ‘Niyeti ciddiyse gelip istesin’ demiş.  Ben de vereceklerse gidelim dedim, gelin dediler.

 

“Bir keresinde Akkule Kapısı’nda ışıklar yanmaz diye yaptığım bir haber sonrası, hücreye atıldım. Daha buna benzer birçok haber… O dönemde sancaktarlık vardı. Biz erkekler geceleyin asker olurduk. Komutandan sürekli fırça yerdim.

 

“Her yıl mutlaka yurt dışına tatile giderdik. Gazimağusa Limanı’na yük gemileri gelirdi. Lazkiye, Mersin, İskenderun, Beyrut, İzmir, Londra, Ankara, Konya ve Bursa’ya gittik. Babam gezmeyi çok severdi. Ben Adana’da doğdum, Konya’da sünnet oldum, Kıbrıs’ta yaşadım ve yaşıyorum.”

 

 

 

 

Gazimağusa’daki sosyal kültürel ve magazinsel olayların haberini yapan usta isim İsmet Ezel, 16 yaşından beridir, mesleğe gönül verenlerden…

“45 yıldır, gazeteciyim, 45 kuruş almadım” diyen İsmet Ezel, sayısını hatırlamadığı kadar sosyal, kültürel ve magazinsel haber yaptığını, bölgede evlenen 10 bin çiftin, 9 bin 999’unu fotoğrafladığını belirterek, en büyük hedefinin “Evlendirdiklerim” isimli bir sergi açmak olduğunu söyledi.

Dedesi Suphi Ezel’in yaşadığı, kendisinin doğup büyüdüğü, evlendiği, cumba pencereli, orijinal hamamlı, narinciye ağaçlarıyla kaplı tipik Osmanlı evinde bir araya geldik, İsmet Ezel ile…

970’li yıllara gittik birlikte… Kah hüzünlendik kah sevindik…

Acem Reşat lakaplı İranlı dülger Reşat Ahmet ve Münevver Reşat’ın evliliklerinden, 16 yıl sonra dünyaya gelen hem alaylı hem de mektepli gazeteci İsmet Ezel, anne ve babasının göz bebeği olmuş…

Adana’da, uzun bir tedavi süresinden sonra, Milli Mensucak Doğum Evi’nde, 2 Kasım 1954’te,  dünyaya ‘merhaba’  diyen İsmet Ezel, doktoru İsmet Berkay’ın adını almış.

Babasının İsmet İnönü’ye düşkünlüğünden de tereddütsüz İsmet adı verilmiş, usta gazeteciye… Arada güçlü dostluklar kurulmuş, doktor ve ebe vefat edene dek, İsmet Ezel ve ailesi her yaz bir araya gelmiş…

 

Adana’da doğdum, Konya’da sünnet oldum!

 

Pertev Paşa İlkokulu’nda 3 yıl eğitim gördükten sonra, okulun tavanı çökünce Sakarya İlkokulu’na nakledilen İsmet Ezel, ilkokul eğitimini Canbulat İlkokulu’nda tamamlamış.

Okul sonrası, çalışıp harçlığını kazanan İsmet Ezel, ilk maaşını Eczacı Nebil’den almış. Daha sonra, Lambasuyucu Hüseyin dayının bakkaliyesinde, Ali Nevzat’ın süpermarketinde çırak olarak işe başlamış…

Namık Kemal Lisesi’ndeki sınıf arkadaşı Mehmet Kavaz’ın akrabası olan öğretmen Hasan Kahraman ve rahmetli Halil Kaymaklı’nın öncülüğünde, gazetecilik ve fotoğrafçılığa adım atmış. O günden beridir de makinesini elinden bırakamamış…

Ortaokul son sınıfta, okulun bando takımında görev almış. 5 yıl davul çalmış, bu süre çerisinde ayrıca 3 ay resmi olarak Mücahitlik Bandosu’nda görev almış…

NKL’yi bitirdikten sonra, yani 1974’te, İstanbul’da Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nda eğitimine devam etmiş. Sınıf arkadaşları, Kadir İnanır, Tarık Akan, Sabahattin İsmail gibi isimlermiş…

Babasının tek lüksünün tatil yapmak olduğunu anımsatarak, “Babam ne araba aldıydı ne de televizyon. Evdeki tek lüksümüz radyomuzdu” diyen İsmet Ezel, şöyle devam etti:

“Her yıl mutlaka yurt dışına tatile giderdik. Gazimağusa Limanı’na yük gemileri gelirdi. Lazkiye, Mersin, İskenderun, Beyrut, İzmir, Londra, Ankara, Konya ve Bursa’ya gittik. Babam gezmeyi çok severdi. Ben Adana’da doğdum, Konya’da sünnet oldum, Kıbrıs’ta yaşadım ve yaşıyorum.”

O yılları bakın, İsmet Ezel, nasıl anlatıyor:

“İstanbul’da kirada kalırdık. Ayni apartmanda Ferdi Sabit Soyer de vardı. Dr. Mehmet Başman, Hasan Uluçaylı, Dr. Birtan Acay ve Osman Gündoğdu ile ayni daireyi paylaşıyorduk. Evde iki tuvalet vardı. Birini iptal edip karanlık oda yapmıştım. Gazeteciliği hobi olarak yaparım. Ulaşım, internet o yıllarda çok zordu. Türkiye’de siyah- beyaz fotoğraf işi yaptım. Kıbrıs ile ilgili haber de… Haberleri, göndermek için, havaalanında, Kıbrıs’a gelecek yolculara yalvarırdım. Kıbrıs ile ilgili haberlerin yanı sıra, Deve Kuşu Kabare Tiyatrosu’ndan haberler gönderirdim. Nil Burak, Metin Akpınar, Zeki Alasya Nil Burak gibi isimlerle yapılan röportajları geçerdim.

45 yıldır bu işi hobi olarak yaptım. Hiçbir gazeteyle ciddi bir bağım olmadı. Halkın Sesi’ne yazmaya başladım, ardından Bozkurt, Kıbrıs derken şimdi tüm gazetelere dağıtıyorum. Tek kuruş kazanmadım. İstemem de… İstesem de vermezler zaten… Ancak, emeğe saygı istiyorum. Gazeteler, ajans haberlerini ya da fotoğraflarını kullandıkları zaman, haberde kaynağı belirtmeli. Maalesef bunu yapmıyorlar.   

Mezun olup, ülkeye döndükten sonra, BRT’ye müracaat ettim. 1978 yılı sonuydu. ‘Münhal olduğu zaman arayacağız’ dediler, o gün bu gündür daha aranmadım...

NKL’nin Müdürü Erol Erozan’ın teklifiyle, 1979’un başında, NKL’nin kız ve erkek yurtlarının sorumlusu olarak göreve başladım.

Bu sorumluluk süresince birçok ilkleri başardım. Kız ve erkek yurtları arasında balo ve geziler düzenledim. Yurdun adı daha sonra, Gazimağusa Marif Kız ve Erkek Yurtları olarak değiştirildi. İlk adaş okullar projesini başlattım. Tekirdağ NKL, Gazimağusa NKL’yi ziyarete geldi. Bu gelenek 10 yıl sonra resmileşti.

Her Salı akşamı, Akkule Meydanı’nda konser verirdik. Perşembe günleri de NKL meydanında… Halka moral konserleri. Meydanlar dolar, taşardı… 3 yıl 3 ay aralıksız sürdü bu konserler…”

  

Eşim, çocuklarım sabır gösterdi…

 

Hayat arkadaşı Hülya Ezel ile 1982’de yaşamlarını birleştirdiklerini kaydeden İsmet Ezel, eşinin ve çocuklarının, mesleğinin zor şartlarında kendisini yalnız bırakmadığını, kendisine sabır gösterdiklerini ve destek olduklarını dile getirdi ve devam etti:

“Sınıf arkadaşım Osman Gündoğdu ile çalışan eşim Hülya Ezel ile 24 Nisan 1982’de evlendim. 18 kişiyle dünürcülük yaptık. Kayınpader, Hülya’yı görmeye gittiğimi duymuş, ‘Niyeti ciddiyse gelip istesin’ demiş.  Ben de vereceklerse gidelim dedim, gelin dediler. Gittik istedik. 6 Haziran 1982’de, eski TMT binasında nişan olduk. 4 Haziran 1983’te Otello Mücahitler Gazinosu’nda yemeli içmeli düğün yaptık. Çifte balayı yaptık. Salamis, Roxs Otel ve Mare Monte’de kaldıktan sonra, arabamızla Türkiye’ye gittik. 2 çocuğum var. Biri özel bir şirkette diğeri de tercüman olarak çalışıyor. Oğlumun adı Reşat, kızımın ise Sonay. Kızım,  İskoçya’da Edinburgh Üniversitesi’nde mezun olan ilk Türk oldu.  DAÜ’de doktorasını yapar. Tercümanlık mesleğini sürdürür.

Artan okul sayısı ve ulaşımın kolaylaşmasıyla yurtlar kapandı. 3 yıl kadar NKL’nin arşivinde çalıştım. Daha sonra emeklilik yaşını beklemeden, 6 yıl önce emekli oldum. 45 yaşında internet ile tanıştım. Gazetelere haber gönderme zorluğu ortadan kalktı. İtimatla gönderdiğimiz haber ve fotoğrafları internet yoluyla göndermeye başladık. Mesleğime, eşim ve çocuklarım çok büyük sabır gösterdi. Bana her zaman yardımcı oldular.”

 

Hücrede çok yattım!

 

Gazimağusa’da, öğrencilik yıllarında, yaptığı haberler nedeniyle, o dönemin komutanı tarafından birçok kez ceza aldığını anlatan İsmet Ezel, hücrelerde sabahladığı geceleri de anlattı:

“Bir keresinde Akkule Kapısı’nda ışıklar yanmaz diye yaptığım bir haber sonrası, hücreye atıldım. Daha buna benzer birçok haber… O dönemde sancaktarlık vardı. Biz erkekler geceleyin asker olurduk. Komutandan sürekli fırça yerdim.

O yıllardaki gazeteciliğin keyfi başkaydı… Şimdi durum farklı.. İnternet sonrası, düzgün habercilik kalmadı. Bilen, bilmeyen haber yapıyor. İletişim fakültelerinin verdiği eğitimler yetersiz. Makine tutmayan öğrenciler gazetecilikten mezun oluyor.   Bitirdiklerinde iş bulamıyorlar. Yayımlanan hatalı haberlerin sayısı gün geçtikçe atıyor. Örneğin, DAÜ’de eğitim gören bir öğrenci dahi bugüne değin gelip benle çalışmadı. Hocalar, tecrübelerini anlatmam için beni bir sunuma çağırmadı. Ancak bu benim değil onların ayıbıdır.”