GÜNDEM

Hüseyin Özgürgün: Ünal Üstel’i başkanlığa bir abi gibi getirdiler ve iki seçim kaybettiler

Eski Başbakan ve UBP eski Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün, Kıbrıslı Gazetesi Haber Müdürü Selda Bektaş’a verdiği röportajında, “Ünal Üstel’i başkanlığa bir abi gibi getirdiler ve iki seçim kaybettiler” dedi.

İstanbul’da yaşamını sürdüren eski Başbakan ve UBP eski Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün, Kıbrıslı Gazetesi Haber Müdürü Selda Bektaş’ı evinde ağırladı.

2018-2019 yılının en çok konuşulan ismi hiç kuşkusuz eski Başbakan Hüseyin Özgürgün oldu. Hakkındaki iddialarla ilgili partisi arkasında durmadı. Dokunulmazlığı kaldırıldı, hakkında dava dosyalandı. Bu süreçte eşi İnci Pars’la birlikte İstanbul’a yerleşti. Uzun bir süre vekil maaşı almaya devam etti. İstifa etti ancak istifası kabul edilmedi.

Yaklaşık 5 yıldır siyasetten uzak bir yaşam süren Özgürgün, Kıbrıs’tan kırgın ayrıldı. “Kaçtı” diyenler oldu.

Özgürgün’le hakkındaki iddiaları UBP’de yaşanan krizleri ve memleketin durumunu konuştuk.

Uzakta olmasına rağmen, partideki durumları yakından takip eden Özgürgün, UBP’nin şu anki durumunu İrsen Küçük dönemine benzetti.

Özgürgün’e göre dışarıdan müdahalelerin sebebi ise partinin lidersiz oluşu…

Eleştiriden kaçınan Özgürgün, kendisiyle yakın temasta bulunan UBP’li arkadaşlarına da tavsiyelerde bulunduğunu açıkladı.

2018-2019’DA NELER YAŞANDI?

Eski eşinin açlıklamalarının ardından Özgürgün hakkında, 2018 yılında milletvekili olduğu dönemde ‘mal beyanında farklılık’ olması nedeniyle Meclis Başkanı tarafından Başsavcılığa dosya gönderilmiş, soruşturmanın başlatılabilmesi için Ekim 2019 yılında kendi partisinin de ‘evet’ oyuyla dokunulmazlığı kaldırılmıştı.

Özgürgün, 2018 yılında UBP kurultayındaki başkanlık yarışında Ersin Tatar’la birlikte ikinci tura kalmış; ancak ani bir karar ile başkanlık yarışından çekilmişti.

2018 yılında 4’lü koalisyonun bozulması ile kurulan UBP-HP hükümeti döneminde dokunulmazlığı kaldırılan Özgürgün, aynı yıl İstanbul’a taşınmıştı. Yurtdışında olduğu için hakkındaki dosya poliste bekleyen Özgürgün’ün partinin parasını hesabına yatırdığı iddia ediliyordu.

Özgürgün hakkında bekleyen tek dava dosyası “Haksız Mal Edinme” ile ilgili. Başsavcılık raporuna göre; Özgürgün’ün İş Bankasına, 2015- 2017 yılları arasında 2 milyon 773 bin 800 TL, 252 bin 525 Amerikan Doları, 325 bin Sterlin, 242 bin Euro yatırdığı, bu paraların ‘haksız olarak elde edildiği’ iddia ediliyordu.

Özgürgün, İstanbul’a taşınmasının ardından, “Halkın oylarıyla gelinir ve gidilir prensibi yerine halkın oylarıyla değil, siyasi çeteleşme ve entrikalardan dolayı istifa ederek gidiyorum” açıklaması yapmıştı.

Kıbrıslı Gazetesi Müdürü Selda Bektaş’ın Hüseyin Özgürgün ile yaptığı röportaj şu şekilde:

İstanbul’daki evlerinde soruları yanıtlayan Özgürgün, “entrika” iddiasını sürdürüyor ve Tatar’ı işaret ederek “Piyangodan cumhurbaşkanı oldu” diyor…

Yaklaşık 5 senedir İstanbul’dasınız. Neler yapıyorsunuz? Yaşamınız nasıl geçiyor?

2019 sonu buraya geldik. Eşimle planımız daha önceden buraya gelip Naz’ın (kızları) burada büyümesi, eğitim alması yönündeydi.

Politika ile ilgili de yolun sonunda olduğum gerçeği vardı. Dolayısıyla ayrılmayı düşünüyordum. Kıbrıs’ta ne kadar dışında kalmaya çalışsam da politikanın içine çekeceklerdi beni. İstanbul’a yerleşip, Kıbrıs’tan uzaklaşma düşüncesindeydim.

Tüm olaylar öncesinde mi siyasetten ayrılma planınız vardı?

Benim aslında siyasi geçmişim çok uzun. 1988’de aktif politikaya Demokrat Parti ile başladım. 1 yıl orada sonrasında 24 yıl UBP’de olmak üzere 25 yıl aktif olarak siyaset yaptım.

Milletvekili olarak siyasette devam etmeyi çok sevdim. 1998’den 2009’a kadar da 11 yıl hiçbir yerde aktif görev almadım. Sadece Meclis’te siyaset yürütmeyi istedim. O dönemde bakanlık tekliflerini de kabul etmedim. 

Ancak 2009’dan itibaren kaçamadım ve Dışişleri Bakanı oldum. Öncesinde de istemeye istemeye 2006 yılında UBP’de 1 yıl Genel Başkanlık yaptım. Onun dışında görev almadım.

Şimdi bakıyorum milletvekili olduğunun ertesi günü bakanlık alanlar var. Bunlar benim mizacıma ters. Makama gelmek o kadar kolay olmamalı. Kıbrıs siyasetinde son dönemler bu çok sıradanlaştı.

2009 yılından itibaren de o makam hiç boynumdan inmedi. Dışişleri Bakanlığı, ana muhalefet başkanlığı, başbakanlık… 14 yıl hiç nefes alamadım. Çok yorucu oldu o süreç. Günümün tamamını neredeyse Meclis’te geçiriyordum.

4 buçuk yıl da Türk toplumu temsilcisi olarak Avrupa Konseyi Milletvekilliği yaptım. O dönem ilk kez seçilmiştik oralara. Şu an rutin oldu ancak ilk başlarda çok zordu. Hatta bir oda almak hikayemiz var o odayı almak için neler çektik…

'PARTİDEN ARAYAN ARKADAŞLAR VAR…'

Türkiye’den memlekete baktığınızda ne görüyorsunuz?

Bir şekilde seçimler oluyor… Rutin işler devam ediyor. Buradan gördüğüm kadarıyla rutini değiştiren bir şey var mı? Yok…

Size göre aynı mı her şey?

Ben dışarıdan, şu yanlış, bu doğru demektense tavsiye niteliğinde şeyler söylüyorum arkadaşlara, eleştirmekten ziyade…

Partide sizinle temasta olanlar var…

Evet. Çok temas eden var. Örgüt başkanları olsun, diğer arkadaşlar olsun… Her kesimden arayanlar var. Bir şey sorana tavsiye veriyorum.Toplumda hem ekonomik hem de siyaseten çok büyük rahatsızlıklar var; yasa dışılıklar ayyuka çıkmış durumda. Eleştiriniz yok mu?

Elbette eleştirilecek çok şey var. Buradan ağır eleştiriler yapmak yerine tavsiye vermeyi tercih ediyorum…

'UBP’DE İKİNCİ BİR İRSEN BEY DÖNEMİ YAŞANIYOR…'

Ne gibi tavsiyeleriniz oluyor?

Biz 2003 Annan Planı dönemini yaşadık. Partinin iktidardan düşüşünü yaşadık. Muhalefet dönemimiz oldu. Ardından İktidara geldik ama bir İrsen Küçük Bey –Allah rahmet eylesin- dönemi yaşadık. Sanki o dönemleri yaşıyormuşuz gibi geliyor bana.

Siyaset böyle şeyleri tekrar ederek kendini devam ettirir ama şu an içinde olan arkadaşlar bunu göremeyebilir ama o dönemi yaşayan ve şimdi de dıştan bakan biri olarak şunu görüyorum ki o dönemlerin bir tekrarı…

İki kere yanlış yaparak doğru sonuca ulaşılmaz. İmkansız…

'BİR ABİ VAR, LİDERLİK YOK…'

UBP’deki kırılmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Derviş Beyden sonra en uzun başkanlık yapan benim. 2013’ten 2018’e kadar partiye başkanlık yaptım. Dediğim gibi iki yanlıştan doğru çıkmaz. Bir parti, liderini kendi içerisinden çıkarır. Lider, parti içinde yetişerek çıkmazsa, o zaman o partiden disiplin de, sonuç da bekleyemezsiniz…

Seçim de kazanamazsınız.

Maalesef İrsen Küçük, bir ‘abi’ gibi parti başına getirildi Derviş Beyden sonra. Abi gibi parti başına geldiği için hem disiplini sağlayamadı hem de seçim kaybetti; üzülerek gitti.

Aynı şeyi Ünal Bey için yaptılar. Bir ‘abi’ gibi getirdiler. Girdikleri iki seçimi de kaybettikleri gibi, bundan sonraki seçimi de kazanamaz.

Orada olanlar şunu söyler, “Ben varken, o yoktu partide. Ben vekil, bakan iken o başka partideydi.” Bunu söylüyorlar, bunu zaten duyuyorum. 2 bin kişi işten atılırken, başka bir partinin Meclis Başkan yardımcısıydı şu anki UBP Genel Başkanı… Bu söylendiği anda o iş bitmiştir. Ne saygı, ne hakimiyet ne de liderlik kalır.

Bir parti lidersiz olduğu zaman o partide başarı mümkün değil. Ancak şimdi iktidar yakalanmış durumdayken ki aslında Faiz Sucuoğlu partinin içinde yetişmiş liderlik yapabilecek bir arkadaştı, ama maalesef o da anlaşılmaz bir şekilde bıraktı. Dolayısıyla bir ‘abi’ye kalınca bu iş abi ile buraya kadar…

Genel siyasete baktığımda Kıbrıs’ta, 2018 seçimlerinde UBP birinci parti çıktı büyük bir farkla benim başkanlığımda…

'ÇÖKÜŞÜN SEBEBİ 4’LÜ HÜKÜMET DÖNEMİ…'

Fakat maalesef o dönem Cumhurbaşkanı Akıncı, gerekse diğer tüm parti liderleri (Serdar Denktaş, Kudret Özersay, Tufan Erhürman, Cemal Özyiğit) bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimini düşünerek bir 4’lü hükümet hevesine düştüler. Biz büyük farkla 1’inci parti çıkmamıza rağmen (UBP 21 milletvekili çıkardı), 4’lü hükümet modeli ortaya çıkardılar.

O işte bugünlere gelmenin başlangıcıydı. Çünkü ülke çok iyi durumdaydı. 2 yıl hükümetteydik, 2 yıl elektriğe, benzine zam yapmadık.

KKTC tarihinde ilk kez ülke denk bütçe yaptı ve artı parası vardı. Hatta o dönemin Maliye Bakanı Serdar Denktaş bana , “Ne yapalım fazla para var?” diye sordu.  O durumdan bir 4’lü hükümet dönemi yaratıp, bugünlerdeki çöküşün zeminini hazırladılar. 8 ayda bozuldu. Arkasından gelen hükümet Cumhurbaşkanlığı kavgasına düştü. 2018’de ülkeyi yönetmeyi kimse düşünmedi.

UBP parti disiplinini de sağlamış durumdaydık biz. Hükümetin başarısı oradan da geliyordu. Serdar Beyle de mümkün olduğu kadar iyi bir hükümet götürmeye çalıştım. Ekonomik sonuçları da iyi olan iyi bir koalisyondu. Oradan 4’lü hükümetle başlayan o kaos, bugünlere gelen ekonomik çöküntülerin en büyük sebebi.

O dönem biz devam etseydik çok mu iyi olurdu? O ayrı bir tartışma konusu.

Genel siyasette bu çok büyük sıkıntı yarattı. Sayın Akıncı’nın cumhurbaşkanlığına mal oldu. Ersin Tatar’ı da piyangodan çıkmış gibi Cumhurbaşkanı yaptı o dönemki yanlışlar.

'İŞADAMLARI BANA VERDİ O PARAYI…'

Dokunulmazlığınızın kaldırılması sürecine Ersin Tatar da destek verdi. Hesabınızda aynı gün içerisinde birkaç dakika aralıklarla yüklü miktarda para girişleri olduğu saptandı. Partinin parasını almakla suçlandınız. Şu an için tek dava dosyanız mal bildirimi ile ilgili…
Neler söyleyeceksiniz?

Ersin Tatar, sahibinin sesiydi o zamanlar. Kudret Özersay, hükümet kurmak için onu şart koştu. Hüseyin Özgürgün’ü ortadan kaldırmaydı bütün hedef ve bir şeyler uydurdular…

O dönem de açıklamıştım. Gönyeli’deki evimi sattım, o parayı yatırdım.  Bir de o dönemde insanlar geliyor, “Ben Hüseyin Özgürgün’e yardım yapıyorum. Başkana vereceğim parayı (eline)” diyor.  Onların bankaya yatmasında bir sakınca yoktu. Adam benim adıma veriyor parayı. Bunu diğer parti başkanlarına da yapmışlardır. İşadamı söylemez “ben bu partiye para verdim” diye ama verir. Bunu da ben hesabıma yatırabilirim.

Bunda bir yasadışılık yok mu elden para verilmesiyle ilgili olarak?

Yasadışılık yok. Hesaptaki paranın büyük bir kısmı da evin parasıydı. Bakın Akıncı, Kudret, Serdar benden çekiniyor, parti içinde Ersin Tatar beni indirmek istiyor. Benim Cumhurbaşkanı olmamla ilgili büyük bir korku vardı. Bunların hepsinin birden bana karşı birleşmesi müthiş bir şeydi. Siyaseten onlar için inanılmaz ‘doğruydu’…

'SAVCISINDAN POLİSİNE, HERKES SİYASETE ALET OLDU…'

Yani herkes biranda birleşti ve hesabınızdaki 4 milyon TL mevzusu mu çıktı?  Partinin parasını almakla da suçlandınız…

Partinin parasına hiç dokunulmadı. Partinin parası, hesapları oradadır. Bunu partide izah ettim. Mali rapor okundu, aklandım. Genel Kurultay’a gittim ondan sonra…

Ben Ersin Beyden partiyi devraldığımda onun 10 katı borcu vardı partinin. Partinin sandviççiye borcu vardı. Tuvaletlerini onaracak parası yoktu.

Partiyi devraldıktan sonra ilk seçim parasız geçti. O süreçleri yaşayanlar bunu çok iyi bilir.  Orada siyasi bir kasıt vardı.

Ben buna büyük tepki koydum. Bir şey olsa ben kendim gidip “dokunulmazlığımı kaldırın, araştırılsın” derdim. Bunu savcıya da söyledim, “Bakın para buradandır, budur” diye.  Ancak orada hükümetin kurulması için benim dokunulmazlığımın kaldırılması şartı konuyor. Prestijimi sıfırlamak için. Bunu Özersay başlattı, Tatar’ın da işine geldi.

Öyle bir şekillendi ki siyaset, herkesin işine “Özgürgün’ü yok etmek” geliyordu. Savcısından polisine kadar, herkes siyasete alet oldu.

Tek bir dava mı dosyalandı hakkınızda mal bildirimi meselesi ile ilgili olarak?

Benim mal bildirimlerimde hiçbir eksik ya da fazla yok. Sadece “arada para girişi var ve araba aldın” diyor.

Kıbrıs’ta memur da dahil herkes mal bildirimi yapmak zorunda. Kim mal bildirimini yaptıktan sonra, “ben araba aldım, ben ev sattım o parayı yatırdım” diye bildirir. Böyle bir şey yok. Saçmalık…

2014 ile 2018 yılları arasında mal bildirimimde hiçbir değişiklik yok.

'EVİN PARASINI SEÇİMDE KULLANDIM…'

Nerede değişlik var?

Bankada olan o param. Ben o parayı bankadan çektim, seçimde kullandım. Kendi evimin parasını da. Seçimin en basit maliyeti bana o paranın 10 katıydı. Biz o dönem sadece reklamcıya 4 milyon verdik. Faturası da orada.

Size bir telkinde bulunuldu mu? “İşler çok bulandı, sen git partiden” gibi…

Hayır. Tam tersi… Ben kurultayda çekilmeyim diye çok uğraştı arkadaşlar. Ama ben kendim çekildim. Aslında ilk tura da girmek istememiştim, çok zorladılar…

Yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak partiniz de arkanızda durmadı o süreçte…

Evet durmadı. Onların korktuğu gibi Cumhurbaşkanlık da yoktu aklımda. Bunların tamamı cumhurbaşkanı olacağıma inandı.

KIBRIS’A DÖNECEK Mİ?

Hem siyasete hem Kıbrıs’a dönmeyi düşünüyor musunuz?

Şu an için böyle bir düşüncem yok. Burada belli bir düzen ve huzurum var. Durumumuz gayet iyi. Orada Hüseyin Özgürgün’e çok büyük ihtiyaç olundu. Büyük bir sıkıntı var. Parti liderine ihtiyaç oldu. Herkes de bunda hem fikir. Öyle bir şey olursa, belki düşünürüm…

UBP kurultaylarını siz de takip ediyorsunuzdur. “Türkiye’den icazet alınmadan, parti başkanı olunmuyor” söylemlerini nasıl yorumluyorsunuz?

İrsen Bey döneminde de yaşadık bunları. Büyükelçilik, Türkiye’den gelen birileri diyelim… Partiye müdahaleler olduğunu net olarak yaşadık, biliyoruz.  Bunları zamanında da çok tartıştık. Aynı şeyler.

Lider olmayınca partide, birileri bu karışıklıkları daha da belirgin hale getiriyor. Bunlara o dönemde müsaade etmedim. İrsen bey zamanında bir karar alınır, 3 dakika sonra dışarıda başka karar açıklanırdı. Ben bakandım, ben bile şaşırıyordum bunlara.

Şu anda da böyle şeyler olduğunu duyuyorum, bana geliyor bunlar. Şimdi iktidarda olduğu için bir şey olmaz. İktidar olmak bunları örter. Kurultayda da bir şey olmaz. Ancak ilk seçimde, o sandığa gidildiği gün tüm bunlar açığa çıkar. O süreçteyiz…

UBP’DE SULAR ÇOK DERİNDEN KAYNIYOR…

Eğitimden, ulaşıma, sağlıktan tarıma nereye dönüp baksanız bir sıkıntı… Hiçbir konuda sağlıklı bir politika oluşturulamıyor. Sürekli bir bakan değişiyor. Dolayısıyla sorunlar da çözülemiyor. Kaos var. Ülke böyle yönetilir mi?

24 milletvekiline tam hakim olunamayınca, koalisyon ortakları da var tabi. Bir vekil, 2 vekil sıkıntı çıkarsa sorun çıkıyor. Şimdi kimse sesini çıkarmaz. Ancak sular çok derinden kaynıyor. Bu ilk seçimde ortaya çıkar.

'PARTİM İÇİN ÜZÜLÜYORUM…'

UBP içindeki sıkıntılar basına yansıyor. Parti içinde üç klik olduğu söyleniyor…

Üç değil, çok fazla klik var. Ama bu şimdi çıkmaz ama iktidardan düştüğü an 10’a bölünür. Diyelim bir milletvekili şuan ki durumu çok kötü görüyor ve başkan olmak istiyor. Hareket ettiği anda partiyi iktidardan düşürdü durumuna düşer. O sorumluluğu kimse almaz, akıllıca da olmaz. Zaten kendi başına düşecek; düşüyor zaten…

Partim için üzülüyorum…

UBP’ye sonra ne olur?

Partiyi toparlamak 2013’teki gibi kolay olmayabilir. İktidara gelenler de bir başarı yakalarsa ki o da zor görünüyor, korkarım ki UBP çok daha büyük bir sıkıntı yaşayabilir.