Rum lider Hristodulidis’in Ukrayna konusundaki görüşü, Güney Kıbrıs’taki panik havasını gösteriyor
Avrupalılardan yardım beklentisi.. Rum yönetimi çözümün Ukrayna’nın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam saygıya dayanmasını bekliyor. Ancak gelişmeler güneyde toprak kaygısını doğuruyor. Rum lider bu kaygısını Avrupalı liderlere aktardı
Ukrayna ve Rusya arasındaki toprak ve her türlü anlaşma, Kıbrıs’ı çok yakından ilgilendiren bir konudur, zira Kıbrıs sorununa da yan etkileri olabilir. Bu nedenle Nikos Hristodulidis, Ukrayna’da barış anlaşması sağlanmasına yönelik çabaları esas alan ve ardı ardına yapılan üç telekonferansta yaptığı konuşmalarda, Ukrayna’nın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı ilkesine bağlılığını vurgulamaya özen gösterdi.
Philenews’in haberinde Hristodulidis’in konuşmasına yer verildi. Rum lider, “Kıbrıs’ın 51 yıldır “yasadışı Türk işgali” altında yaşadığı deneyimi vurguladı. Bu tutum, aynı zamanda Ukrayna’daki gelişmelerden ve Rusya ile olası bir anlaşmadan Kıbrıs için doğabilecek sonuçlar göz önünde bulundurularak ifade edildi. Diğer Avrupalı liderler ise kendi konuşmalarında, kendilerini daha çok ilgilendiren güvenlik konusuna ağırlık verdiler.
Rum Hükümet Sözcüsü Konstantinos Letimbiotis de yaptığı yazılı açıklamada, “Hristodulidis’in işgal altındaki Ukrayna toprakları meselesinin kritik önemine dikkat çekerek, herhangi bir çözümün Ukrayna’nın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam saygıya dayanması gerektiğini kaydettiğini belirtti. Kıbrıs’ın, topraklarının yüzde 37’sinin 51 yıldır yasadışı Türk işgali altında kaldığı tarihi deneyiminin, bu ilkelerin tavizsiz ve istisnasız bir şekilde savunulması gerekliliğini en net şekilde doğruladığını vurguladı.”
Aynı zamanda Letimbiotis, Güney Kıbrıs’ın, Ukrayna’nın ve halkının özgürlük, bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün yeniden tesis edilmesi için verdiği haklı mücadelede kararlılıkla ve tutarlı bir şekilde yanlarında olmaya devam edeceğine dair güvence verdi.
Son olarak Letimbiotis, Güney Kıbrıs’ın, “bir Avrupa Birliği üye devleti olarak, işgalin sonuçlarını bizzat yaşadığını ve kendi deneyimini, barışa, güvenliğe ve uluslararası düzene karşı olan her türlü işgal ve revizyonist politikaya karşı verilen Avrupa mücadelesiyle ayrılmaz bir şekilde ilişkilendirdiğini” vurguladı.






