Hasan KARLITAŞ

Açık Hava Müzesi özelliğiyle apayrı bir değere sahip Mağusa ve Lefkoşa Surlariçi barındırdığı karakterle kesinlikle UNESCO Dünya Miras Listesi’nde olması gereken yerlerin başında geliyor.

Tarihi ve kültürel zenginlikleriyle gizem yüklü Lefkoşa ve Mağusa’da artık konaklama seçeneği sunan küçük aile işletmeleri de var. Küçük işletmeler, Guest House imajı ile alternatif arayan ziyaretçilere, özel bir tatil seçeneği sunuyor. Geçmişin ayak seslerinin yankılandığı, her köşesinde tarihi yaşanmışlıkların izi olan Mağusa’da yer alan ‘Küçük Muhteşemdir’ felsefesini doğrulayan işletmeler, Kıbrıs mimarisi ve konukseverliği ile fark yaratıyor. Dört tane Guest House’un işletmeciliğini yapan Dağlı ailesi, bu anlamda önemli bir öncülük yapmış durumda. Ailenin genç ferdi, Kıbrıs ve Mağusa sevdalısı Berke Dağlı ile turizm konulu bir sohbet gerçekleştirdik.

SORU: Guest House hedefiniz ne zaman başladı?

DAĞLI: Konuk evi/ Guest House alanına 2015 yılında giriş yapmayı düşünmeye başladık. 2015 öncesi Mağusa Suriçi’nde sadece açık ve hizmet veren bir guest house, bir de kapalı duran eski vintage tarzı otel mevcuttu. Biz 2016’da ilk olarak Lüzinyan Guest House ile bu alana girdik. Şu anda da aktif durumda 4 tane tematik konuk evlerimiz vardır.

SORU: Zaman içerisinde kaç eve ulaştınız isimler nedir?

DAĞLI: Şu an 4 konuk evimiz vardır. Bunlar Lüzinyan döneminden detaylar barındıran Lüzinyan Konuk evi. Templar ve İkiz Kiliselerine bakan Templar konukevi. Son olarak beyaz ile maviyi buluşturduğumuz Blue Levant Konukevi ve Blue Levant Teras Konukevlerimiz mevcuttur. Hepsi 2 yatak odalı, geniş ve tam teşekküllü mutfağı, salonu ve akıllı televizyonu mevcuttur. Tüm evlerimiz Mağusa Kaleiçi’nde merkezi konuma sahiptir.

SORU: Sizce Suriçi-Kaleiçi nasıl geliştirilmelidir?

DAĞLI: Suriçi- kaleiçinin gelişen bir yapısı vardır. Özellikle UNDP tarafından bize sağlanan fonlar ile kültürel miraslarımızın restorasyon ve renevasyon çalışmalarının kenti olumlu etkisi vardır. Bu çalışmalar çerçevesinde ilk renove edilen Othello Kalesi, 2015 yılında tamamlandı. Arkasından Martinengo Burcu (Çifte Mazgallar), Canbulat Yolu Surları, Ravelin Burcu (Akkule), Ermeni Kilisesi, Karmelit Kilisesi, Tanners (Tabakhane Mescidi) ve St. Anne Kilisesi ile devam etti. Şu an hala restorasyonu süren Arsenal (Canbulat) Burcu ile çalışmalar hızla devam ediyor. Tarihe bakacak olursak restorasyon çalışmalarının ve konaklamanın artması arasında pozitif bir gelişme vardır. Suriçinde konaklamaların artırılması gerekmektedir.

Bu konukevleri (guest houslar), vintage oteller, hosteller şeklinde turistlerin konaklayabileceği mekanlar hızla artırılırken, gelen turistlerin Mağusa Suriçi’nde daha fazla vakit geçirecekleri ve kent kültürüyle haşır neşir olabilecekleri mekanlara da ihtiyacımız vardır. Örneğin müzeler konusunda çok fakiriz. Çağdaş sayılabilecek, dünyadaki örnekleriyle yarışacak bir müzemiz dahi yoktur. Kentin 2300 yıllık geçmişini anlatacak kent müzesi, liman-denizcilik müzesi veya konsept müzelerimiz yoktur.

Bunların yanında adanın ve sahil kenarındaki bir kentin yemek kültürünü de tanıtacak restoranlara ihtiyaç vardır. Sadece mangal-kebap değil uzun süre konaklayan turistlere ev yemekleri, balık ve deniz mahsullerini de içerecek restoranlar hizmet vermelidir. Ayrıca kafe-barların da artırılırken, bunların kentte yaşayan insanların da olduğu düşünülerek ses ve çevre kirliliğinin oluşmayacağı bir düzenlemeyle teşviği yapılmalıdır.

SORU: Geçtiğimiz ay katıldığınız ITB Berlin Turizm Fuarı nasıl geçti?

DAĞLI: ITB Fuarı’na bireysel olarak ve ilk kez katıldık. Burada Dünyadaki turizm trend ve konseptlerini gördük. Büyük kitle turizmden tutunda, küçük kültürel miras turizminin de bu alanda önemli bir yer kaplamaya başladığını gözlemledik.

Afrika’daki kabilelerden Türkiye’deki kaleiçi kentlerinin tanıtımına kadar her bölgenin, yaşam olan tüm alanlarının bir turistik destinasyon olarak tanıtıldığına şahit olduk.

Dünyadaki gelişime göre kendimizi adapte edip, Guest House girişimlerini geliştirmeliyiz.

(Bilgi: https://guesthousefamagusta.com)