Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Lefkoşa Milletvekili Sıla Usar İncirli, bir Erenköy Mücahidinin kızı Erenköy’de çarpışan mücahitlerin ve ailelerinin hissettiklerini tahayyül etmeye çalıştığını ifade etti “Kırgınlık mı? Öfke mi? Yalnızlık mı? Belki de hepsi” dedi.

“Benim babam bir yurtseverdi, Erenköy’de de daha sonraki yıllarda da yaşamı boyunca bir yurtsever, vatansever olarak yaşadı” diyen İncirli, babası Naci Talat’ın en çok “vatan hainliği” ile suçlanmış olmasına üzüldüğünü bugün bunu çok daha iyi anladığını söyledi.

“Ona ve arkadaşlarına vatan haini diyenler, çeşit türlü iftira ve yalanlara tevessül edenler, insanların vatan sevgisini istismar ederek kendi iktidarlarının devamını güvenceye almak için çabalayanlardır” diye konuşan Sıla Usar İncirli, ilgili görselde bu zihniyetin uzantılarının kendilerini açık ettiğini kaydetti.

İşte İncirli’nin paylaşımı:

Bütün gündür Erenköy’de çarpışan mücahitlerin ve ailelerin ne hissettiklerini tahayyül etmeye çalışıyorum. Kırgınlık mı? Öfke mi? Yalnızlık mı? Belki de hepsi.

Benim babam bir yurtseverdi, Erenköy’de de daha sonraki yıllarda da, yaşamı boyunca bir yurtsever, vatansever olarak yaşadı. En çok “vatan hainliği” ile suçlanmış olmasına üzüldüğünü bugün çok daha iyi anlıyorum. Ona ve arkadaşlarına vatan haini diyenler, çeşit türlü iftira ve yalanlara tevessül edenler, insanların vatan sevgisini istismar ederek kendi iktidarlarının devamını güvenceye almak için çabalayanlardır. Bir görselde bu zihniyetin uzantıları kendilerini açık etmiştir. Onların derdi vatan değil, kendi çıkarları için sürdürmeye çalıştıkları iktidardır. Derdi, gailesi Kıbrıs Türk Halkı olanlara selam olsun.

Sevgili babam Naci Talat’ın Erenköy’den ailesine gönderdiği mektuptan alıntı yaparak ölümle burun buruna, açlık ve yokluk içinde 2 koca yıl geçiren genç insanların anıları önünde saygı ve hürmetle eğiliyorum.

Naci Talat ve arkadaşı 

“Sevgili ailem,

...Havalar burada öylesine sert ve soğuk geçiyor ki, tepede adam ayakları yerden kesilmesin diye azami gayret sarfediyor. Mümkün olsa da bu kağıt bir verici olsa, rüzgarın çadırı sarsmasından çıkan gürültüyü işitseniz. Çadır sanki yerden sökülüp tekrar yerleşiyor. Bakalım bu durum daha ne kadar sürecek?

.....................

Gece nöbetimde karanlıkları seyrederken, karanlığı delmeye , ötesini görmeye çalışırken hep sizin hayaliniz takılıp kalır gözümün önüne. Ben de nöbet satlerimi böylece sizlerle geçirmeye çalışırım. Belki de bu sadece Dillirgaya bölgesine mahsus bir ruh haleti.

İşte size az da olsa, kısmen haleti ruhiyemi aksettirdim. Bu haleti huriye Dillirga’daki 500 öğrencinin müşterek haleti ruhiyesidir. ....

Kıbrıs’ta en talihsiz mücahit Erenköy Mücahididir... Güçlükler boynumuzu bükmüyor, ne de düşman karşısında bulunmaktan korkuyoruz. Fakat bu sıkıntılar, bu hasretlik belimizi büktü. Gazetelerde, radyolarda bizim için şiirler yazıp methiyeler okunuyormuş...Vah zavallılar! Bizim için en güzel şiir, en güzel methiye yine kendimiz tarafından yazılabilir.. “Garp Cephesinde Yeni Birşey Yok” isimli kitabı mutlaka bulup okuyun! Orada bizim hayatımızı görecek, yaşayacaksınız.

....

Bu Dillirga’dan bir kurtulayım kaybettiğim yılların acısını çıkaracağım. İçimde saatlerce çalışmak ve çalışmak geliyor. Mektup yazmaktan bıkmadığım halde kağıt bittiği için mektubu bitirmek mecburiyetindeyim...

Selamlar,

Not: Mektubu kandil ışığında yazdım; ne hoş değil mi?”

Naci Talat

4 Şubat 1965