Ekonomist, Derviş Kemal Deniz sosyal medya hesabından yapmıs olduğu paylaşımla "Sadece Türkiye ile yapılan protokole sarılıp farklı enstrümanların ortaya konmaması durumunda KKTC insanının çok büyük bir kısmı önümüzdeki 3- 4 ay içinde büyük bir sıkıntı yaşayacaktır." sözleriyle ülkemizdeki ekonomik durumu değerlendirip görüşlerini ortaya koydu...

İşte Deniz'in paylaşımının tam metni

"Şimdi hemen hemen her kişinin bilgisinde olan mevcut ekonomik durumumuzu etkileyen iki önemli unsur var.

1. Mart 2020 den günümüze devam eden Pandemi’nin etkileri.

2. Rusya Ukrayna savaşının etkileri.

Her iki unsurun yarattığı en önemli sıkıntı ekonomik açıdan ne olacağı konusunda sadece bizim ülkemizde değil dünyanın her yerinde öngörülemez bir safhaya girdiğini göstermektedir.

Zaman zaman ekonomistler ve maliye uzmanları içinde bulunan durumun nereye evreleceği konusunda bazı öngörüler ortaya koysalar da globalleşmenin bu kadar darbe almış olduğu bir dönemde ülkelerin tek başlarına yaptığı, plan, program ve buna dayalı beklentilerin tam bir sonuç vermesi olası değildir.

Dünyada çok etkin bir ekonomik yavaşlama beklenmektedir. Zaten tek doğru öngörülebilirlilik de bu konudadır.

Ülkeler içinde ekonomik yavaşlamaya karşı çok az etkilenebilecek tek ülke de Amerika Birleşik Devletleridir.

Çünkü ABD hükümeti pandemi süresince kişilerin ve işletmelerin kasalarına toplam 17 Trilyon Dolar pompalamıştır.

Bu nedenle 2022 de beklenen ve 2023 de daha da etkin olarak tahmin edilen ekonomik duraklama ABD ni de etkisi altına alsa da kişiler ve işletmeler bunu çok etkin hissetmeyeceklerdir.

Avrupa Birliği ülkeleri ABD ile aynı desteği yapamamasına bağlı olarak ve bir de Rusya Ukrayna savaşının etkisinde bu duraklamayı çok daha etkin bir şekilde hissedecektir.

Durum böyle iken devlet çalışanlarının maaşlarını borçlanarak ödeyen, Türkiye ile yaptığı protokolleri tam olarak yerine getiremeyen, AB ilişkilerini tamamen sıfırlayan, özel sektöre destek konusunda kaynak sıkıntısı çeken bir KKTC nin bize göre gelmiş olan ancak bazı vergi kapsamı dışındaki kaynaklarla ve Güneyden gelenlerin alışverişi ile hafifletilmiş durgunluğu ilerde nasıl atacaktır.

Devlet çalışanlarının maaşlarına % 40 ın üzerinde artış yapılması olumlu bir hareket olacaktır. Ancak bu artışın hem alanlar hem de piyasa için etkili olması açısından hükümetin enflasyon etkisine karşı bir önlem almasını gerektirmektedir.

KKTC hükümeti enflasyonu etkleyen mali politikalar üzerinde etkin olmadığından ekonomik politikalar ve kaynak tedariki ile bu sıkıntıların üstünden gelebilir.

Bu da hayat pahalılığının halkı ve işletmeleri en az etkileyebilecek şekilde bu kesimlere kaynak aktarılması ile olur.

Tabii ki bu ABD gibi zengin ülkelere has bir uygulamadır.

Ancak KKTC nin de bu konuda bir arayış ve bu arayışa temel olacak bir plan ve proje yapması gerekir.

Unutmayalım bugün % 96 olarak açıklanan enflasyona karşı kullanılacak faiz silahı ise, ekonomik uygulamalarda bu silahtan çıkacak kurşunun yüzdesi da % 96 ının üstünde olması gerekir. Faiz oranının % 100 ün üstünde olması kredi ile iş yapan işletmelerin sonu demektir.

Bu nedenle konsentrasyonumuzu bilinmeyenlere karşı bir koruma bölgesi yaratmaya yönlendirelim.

Bugün içinde bulunan durum ve beklenen sıkıntılar hükümet tarafından halk ile paylaşılmalıdır.

Halk ile paylaşılacak zorlukları aşmada önemli planlama ve projeler olmalıdır.

Sadece Türkiye ile yapılan protokole sarılıp farklı enstrümanların ortaya konmaması durumunda KKTC insanının çok büyük bir kısmı önümüzdeki 3- 4 ay içinde büyük bir sıkıntı yaşayacaktır.

Bu aşamada çarkların dönmüş olması rahatlığına bakmayalım.

Vergiye tabi olmadan elde edilen para ile dönen bir ekonomide kuralsızlık yolunun bir gün engellenmesi halinde ne durumda olunacağına da bakmak lazım.

En önemlisi kaynağa ulaşmanın farklı senaryoları üzerinde kapsamlı bir çalışma yapılması gerekir.

Yoksa umut bekleyişi hüsrana dönebilir."