Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman, Kıbrıs Postası TV’de Ulaş Barış’ın sunduğu “Gündem” programında önemli değerlendirmelerde bulundu.

New York Zirvesi ve Beklentiler
Programın başında geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen New York Zirvesini yorumlayan Erhürman, bu toplantıdan baştan beri büyük bir beklenti içinde olmadığını belirtti. Ancak diplomasi kanallarının tamamen kapanmamasını olumlu bir gelişme olarak nitelendirdi.

Erhürman, bölgesel dinamiklere de değinerek, Türkiye ile Avrupa Birliği ve özellikle Yunanistan arasında son dönemde gelişen ilişkilerin yanı sıra bu yıl yapılan uluslararası zirvelerin, resmi ve kapsamlı bir müzakere sürecine zemin hazırlayabilecek önemli köprüler oluşturabileceğini ifade etti.

“Tatar’ın Ayrıştırıcı Dili Cumhurbaşkanlığı Makamına Yakışmıyor”
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın zirve sonrası açıklamalarını da eleştiren Erhürman, Tatar’ın özellikle 20 Temmuz’da ve diğer resmi temaslarda toplumu bölen bir dil kullandığını söyledi. Bu üslubun ne anayasal ne de siyasi açıdan Cumhurbaşkanlığı makamına uygun olmadığını vurguladı.

Tatar’ın yaptığı açıklamalarda doğrudan kendisine ve yaklaşan seçimlere atıfta bulunduğunu belirten Erhürman, bu tutumun makamın ağırlığıyla bağdaşmadığını dile getirdi.

“Çözüm İçin Müzakere İstiyoruz”
Erhürman, “Biz müzakere olsun diye değil, çözüm için müzakere istiyoruz” sözleriyle sürece dair yaklaşımını netleştirdi. Müzakere metodolojisindeki belirsizliklerin en büyük sorunlardan biri olduğuna dikkat çekerek, zaman sınırlı ve takvimli bir sürecin gerekliliğini vurguladı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de sonuç odaklı bir sürecin ancak bu şekilde mümkün olacağını ifade ettiğini hatırlattı.

Erhürman, müzakere sürecine dair önceliklerini şu şekilde sıraladı:

Başlangıç ve bitiş tarihleri belirlenmiş, takvimlendirilmiş bir süreç

Berlin’de kalınan yerden devam edilmesi, zaman kaybının önlenmesi

Siyasi eşitliğin pazarlık konusu yapılmaması

Sürecin sonuç odaklı olması; Kıbrıslı Türklerin belirsizlik yerine izolasyonların kaldırılacağı bir sürece girmesi

Bu yaklaşımın sadece CTP’nin değil, Birleşmiş Milletler’in de benimsediği bir ilke olduğunu belirten Erhürman, müzakerelerden çıkacak sonucun ne olursa olsun, Kıbrıslı Türklerin izolasyonlarının sona ermesi gerektiğini vurguladı.

“Gevşek Federasyon Gerçekçi Bir Model”
Güç paylaşımı konusuna değinen Erhürman, mevcut koşulların gevşek federasyon modeline işaret ettiğini ifade etti. Rum tarafının da bu modele yakın durduğunu söyleyen Erhürman, bu yapıda merkezi hükümetin sınırlı yetkilere sahip olacağını, kurucu devletlerin ise kendi bölgelerinde egemen politikalar üreteceğini belirtti.

Merkezi hükümetin yetki alanlarının ise şu şekilde olması gerektiğini söyledi:

Deniz yetki alanları

Hidrokarbon kaynakları

Enerji

Güvenlik

Deniz ve uluslararası ticaret yolları

Erhürman, bu alanlarda Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitlik temelinde söz sahibi olmasının, adanın geleceği için kritik olduğunu vurguladı.

“Federasyona Azınlık Tezi Demek Tarihi Çarpıtmaktır”
Cumhurbaşkanı Tatar’ın federasyon için kullandığı “azınlık tezi” ifadesine de tepki gösteren Erhürman, federasyonun yıllardır Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türk liderlerin savunduğu bir çözüm modeli olduğunu hatırlattı:
“Türk tezi olan federasyona ‘azınlık tezi’ demek, Türkiye’nin ve Denktaş’ın bugüne kadar azınlık statümüzü savunduğu anlamına gelir” dedi.

Coğrafi, iki bölgeli federasyonun, Bülent Ecevit’ten Annan Planı’na kadar Türkiye tarafından desteklendiğini belirten Erhürman, “Federasyon Kıbrıslı Türkleri azınlık yapar” söylemi çok yanlıştır ifadelerini kullandı.

1977-79 Doruk Anlaşmalarını hatırlatan Erhürman, bu anlaşmalarla Kıbrıslı Türklerin iki bölgeli federasyon içinde azınlık olmayacağının garanti altına alındığını ifade etti.