Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yeni Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, seçim kampanyasının merkezine bu ifadeyi yerleştirmişti: “Size ciddiyet vaat ediyorum.”

Erhürman, son beş yılda ülkeyi yönetenlerin meseleleri yüzeysel biçimde ele aldığını, sorunları ötelediğini ve özellikle dış politikada müzakere kanallarını etkin biçimde kullanamadığını her fırsatta dile getirdi. Seçim sonuçları da, Kıbrıs Türk halkının bu “ciddiyet vaadini” ciddiye aldığını ortaya koydu. Halk yalnızca Rum tarafıyla ilişkilerde değil, ekonomi, mülkiyet, suçla mücadele gibi birçok başlıkta yaşanan durgunluktan da memnun değildi ve bu nedenle Erhürman’a güçlü bir destek verdi.

KKTC Yüksek Seçim Kurulu’nun açıklamasına göre katılım oranı %64,87, Erhürman’ın oy oranı ise %62,76 oldu. Rakibi, mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, %31,81’de kaldı. Erhürman yalnızca Lefkoşa’da değil, tüm seçim bölgelerinde birinci çıktı.

Kapsayıcı bir lider profili
Toplum içinde “hoca” olarak anılan Tufan Erhürman, akademik geçmişinin getirdiği sakin ve uzlaşıcı üslubuyla tanınıyor. Seçim sürecinde de kapsayıcı, birleştirici bir dil kullandı. Müzakerelerle ilerlemenin mümkün olduğuna inanan Erhürman, seleflerine kıyasla daha aktif bir diplomasi vaat etti.

Tecrübeli bir müzakereciye güven
1970 Lefkoşa doğumlu olan Erhürman, 1992’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Ardından Ankara Üniversitesi, Hacettepe ve ODTÜ’de hukuk dersleri verdi. Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı’na bağlı Kamu Denetçiliği Kurumu’nda çeşitli komisyonlarda görev yaptı.

2013 yılında Cumhuriyetçi Türk Partisi’nden (CTP) Lefkoşa milletvekili seçildi ve kısa sürede partinin genel sekreterliğine yükseldi. 2018’de kurulan koalisyon hükümetinde 15 ay süreyle başbakanlık görevini üstlendi. 2020’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katıldı, ancak %21,67 oy oranıyla ikinci tura kalamadı. Bu seçimler, bugünkü zaferinin de toplumsal zemininin oluşmasına katkı sağladı.

Erhürman, 2005–2010 yılları arasında görev yapan Mehmet Ali Talat döneminde Kıbrıs müzakere heyetinde yer aldı. O dönemde, 2004’teki Annan Planı referandumunda Kıbrıs Türklerinin “evet”, Rum tarafının ise “hayır” demesine rağmen Rumların AB üyeliğine kabul edilmesi, Türk toplumunda büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştı.

2017’de İsviçre’nin Crans Montana kasabasında gerçekleşen son kapsamlı müzakere sürecinde de yer aldı ve orada Rum tarafının uzlaşmaz tutumunu yakından gözlemledi.

Bu süreçten sonra, Türkiye ve KKTC yönetimleri, Birleşmiş Milletler’in öngördüğü iki toplumlu federal çözüm modelinin Rumlar tarafından sürekli reddedildiğini savunarak “iki devletli çözüm” anlayışını benimsedi. Ancak Erhürman, federal çözümün belirli parametrelerle hâlâ uygulanabilir olduğunu savunuyor.

Rakibi Tatar, iki devletli çözümü savunurken; Erhürman bu yaklaşımın sahada karşılığı olmadığını, Kıbrıs Türklerini çözümsüzlüğe mahkûm ettiğini ifade ediyor.

“Kayıp beş yıl” vurgusu
Erhürman’a göre son beş yıl, Kıbrıs Türkleri için kayıp bir dönemdi. Rum tarafıyla bırakın müzakereyi, görüşme masası bile kurulamadı. Bu nedenle, “güven artırıcı önlemler” olarak adlandırılan küçük ama önemli kazanımlar dahi elde edilemedi. Örneğin yeni bir geçiş noktasının açılması bile mümkün olamadı.

Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan üçlü görüşmelerde mezar temizliği gibi sembolik konuların dahi ele alınmadığını belirten Erhürman, yeni dönemde “göstermelik değil, sonuç odaklı müzakere” anlayışını benimseyeceğini söyledi.

Görüşmelerdeki temel ilkeler
Yeni Cumhurbaşkanı, olası müzakerelerde dört temel prensibi ön plana çıkarıyor:

Birleşmiş Milletler’in geçmişte Kıbrıs Türklerine verdiği sözlerin hatırlatılması,

Ada üzerindeki siyasi eşitliğin kabul edilmesi,

Müzakerelerin sınırsız ve belirsiz bir takvimle değil, belirlenmiş bir zaman çerçevesinde yürütülmesi,

Rum tarafının masadan çekilmesi halinde sürecin en başa dönmemesi.

Erhürman’ı yakından tanıyanlar, onun Türkiye ile ilişkileri çatışma noktasına taşımayacağı görüşünde. Nitekim Erhürman da ilk açıklamalarında şu vurguyu yaptı:

“Türkiye Cumhuriyeti ile istişare edilmeden Kıbrıs’ta bir dış politika belirlenmesi bugüne kadar söz konusu olmadı, benim dönemimde de olmayacak.”

İsrail’in faaliyetleri ve bölgesel gerilim
Erhürman, İsrail’in Kıbrıs’taki artan askerî varlığından duyduğu rahatsızlığı defalarca dile getirdi. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, dünyanın en uzun elektrik hattı projesi üzerinden enerji ağlarını birbirine bağlamayı hedefliyor. Ayrıca İsrail’in Baf Askerî Üssü’nü sık sık kullandığı biliniyor.

Erhürman, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını soykırım olarak tanımlıyor ve Rumlarla kurulamayan diyaloğun bölgedeki krizleri derinleştirdiğini savunuyor. Ona göre, Baf Üssü’nün kullanımına “veto” hakkı, adanın ortak sahibi olan Kıbrıs Türklerinin de elinde olmalı.

Taşınmaz Mal Komisyonu meselesi
Erhürman’ın öncelikli gündemlerinden biri de Taşınmaz Mal Komisyonu. 1974 sonrası haritada Türk tarafında kalan mülkler için Rumlar bu komisyona başvurarak hak iddia ediyor. Komisyon, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmeden önceki iç hukuk yolu olarak işlev görüyor.

Erhürman, bu mekanizmanın hem mülkiyet sorunlarının çözümü hem de müzakereyle kazanım elde etmenin bir örneği olduğunu düşünüyor.

Ada halkının günlük sorunlarına çözüm
Cumhurbaşkanının bir diğer önemli vaadi, karma evliliklerden doğan çocukların vatandaşlık ve pasaport haklarına ilişkin adımlar atmak.

1974 öncesi haklara sahip olan bazı Kıbrıs Türkleri AB pasaportu alabiliyorken, 1974 sonrasında Türkiye’den göç edenlerle yapılan evliliklerden doğan çocuklar bu haktan yararlanamıyor. Erhürman, bu konuda somut çözüm üretme sözü verdi.

Roman yazarı bir Cumhurbaşkanı
Tufan Erhürman yalnızca siyasetçi ve hukukçu değil, aynı zamanda roman yazarı. “Yozlaşma, Yazışma, Yüzleşme” adlı üç romanı bulunuyor. Bu eserler, Kıbrıs’ın toplumsal yapısına da ayna tutuyor. Ayrıca hukuk alanında akademik çalışmaları mevcut.

Eşi Nilden Bektaş Erhürman çevre mühendisi, çiftin bir çocukları var.

Erkut Şahali'den hükümete: Hem umursuz hem onursuz
Erkut Şahali'den hükümete: Hem umursuz hem onursuz
İçeriği Görüntüle

Seçim zaferinin ardından Lefkoşa’daki Kızıl Baş Parkı’nda halka hitap eden Erhürman, ilk gün verdiği sözü yineledi:

“Hiç kimse dışarıda kalmayacak, hep birlikte yürüyeceğiz.”

Ve kampanya boyunca öne çıkan o sözünü hatırlattı:

“Dünyanın hiçbir yerinde bir cumhurbaşkanı adayı seçmenlerine ‘Size devlet ciddiyeti vaat ediyorum’ demez ama biz bu ülkede bunu bile taahhüt etmek zorunda kaldık.”