Çerkez; “Yeni üretmekte olduğum sosyete serisi ile gündelik hayatımızdaki insani hataların, sınıf tanımaksızın başımıza gelebileceğini anlatmak ve kendini ayrı koyanların bu durumu sorgulamasını istedim” diyor.

 

Tağmaç ÇANKAYA

 

Sevcan Çerkez, sanat üzerine tahsil görememesine rağmen, yıllar içinde kendini her anlamda geliştirmiş ve yaptığı işler ile takdir ve ödüller toplayıp, insanların saygısını kazanmış değerli bir seramik heykel sanatçısıdır. “Zamanında okulunu okumadığım için bana ‘Sen sanatçı değilsin’ diyenler, ilerlememde en güzel motivasyonum oldular” diyor.

Yaptığı işler kadar, insani güzellikleriyle de öne çıkan Çerkez, çamurun ona verdiği ifade fırsatını kullanırken, bununla mesaj vermeyi de ihmal etmiyor.
Zor dönemlerden geçtiği halde ve tüm engellere rağmen nasıl seramik sanatçısı ve heykeltıraş olduğunu anlatan Çerkez’le umut dolu bir röportaj gerçekleştiriyoruz.

“Amacım sanatçı olmak değil, üretmekti”

Çerkez, savaşın acı yüzünü daha küçücükken ikiz kız kardeşiyle göğüslediklerini, zamanında kız evlatlarının maruz kaldığı baskılara da muhatap kaldıklarını ve sanata meraklı ve yetenekli olmalarına rağmen, tahsile gönderilmediklerini anlatıyor. Savaşın verdiği maddi olanaksızlıklara rağmen, kız kardeşiyle birlikte yıkık evlerden arda kalan alçı parçalarıyla yollara, göçmen oldukları evin yanık olan bir odasından koparılmış kömürlerle duvarlara ve bulabildikleri kağıt parçalarının üzerine, durmadan çizimler yaptıklarını ve dedelerinin çıkardığı baldan arda kalan peteklerden yaptığı mumlardan, ilk çocukça heykel denemelerini yaptıklarını anlatırken duygulanıyor.

“Çamura dokunan, içinde kaybolur”

Çerkez ile yaptığımız sohbette, bazı çamur denemeleri de yaptık.  Bizi daha başındayken, “dikkat et, çamura dokunan içinde kaybolur” diye uyarıyor. Devamında çamurda kendini nasıl bulduğunu ve o kendini kaybedişler ve yeniden buluşlar arasında, çok güzel bir ifade coğrafyası olduğunu ve işte insanın tam da bu coğrafyada kendini tanıdığını, yaratıcılığını keşfettiğini ve olgunlaştığını anlatıyor. Çocukların, özellikle yaratıcılıklarının arttırılması gerektiğini düşündüğünü dile getiren Çerkez, “ezberci eğitim, ancak doğadaki sorgulama ve merak duygusuyla kırılabilir ve çocuklarımızın daha fazla doğayla iç içe olacağı aktiviteler hazırlanmalı” diye de sözlerine ekliyor.

“Sosyeteler”

‘Sosyeteler’ adında yeni bir proje üzerinde çalışmaya başlayan Çerkez, uzun zamandır etrafında o yada bu şekilde fark ettiği, kişilerin, kendilerini sahip oldukları materyaller üzerinden bir yerlere oturtma ve izole etme çabasını irdelemek istediğini söylüyor.  Biraz espri ve biraz hiciv üzerinden kendini ifade etmeyi seçtiğini anlatırken, “her birimiz özeliz ve her birimiz insanız, kendini ayrı koyunca, ayrılmıyorsun” diyerek, önemli bir saptamada bulunuyor.

Küçücük seramik heykel yapımından, insan boyunda heykeller yapacak kadar kendini geliştiren ve Kuzey Kıbrıs dışında başka ülkelerde de ödüle layık görülen Çerkez, Güney Afrika’da bulunduğu bir zamanda, oradaki Simon Town denen bir bölgede, çocuklara seramikle çalışmayı öğretmiş. Çocuklarla çalışmanın çok öğretici olduğunu ve onların yeni bir şey öğrenmekten ve yaratıcılıklarını geliştirmekten gelen mutluluklarının, kocaman gülümsemelere dönüşmesinden, sonsuz sonsuz tatmin duyduğunu da anlattı.

“Topraktan tabağa”

Seramik sanatıyla uğraşmadığı zamanlarda, torunları ile vakit geçirdiğini anlatırken, yeni neslin çok güzel ve bozulmamış geldiğini ifade eden Çerkez, çocukların merak duygularının geliştirilebilmesinin topraktan tabağa gelinceye değin, herhangi bir ürünün tüm sürecini bilmesiyle olabileceğini anlatıyor. “Böylece yeni neslin sorgulama anlamında önü açılır” diyor. Ayrıca doğal malzemelerle neler yapılabileceğinin de mutlaka çocuklara gösterilmesinin önemli olduğunu vurguluyor.

“Herkes özeldir”

Kuzey Kıbrıs’ta, kendini ‘yüksek sosyete’ olarak tanıtan bir zümre olduğundan dem vuran Çerkez; “Yeni üretmekte olduğum sosyete serisi ile gündelik hayatımızdaki insani hataların, sınıf tanımaksızın başımıza gelebileceğini anlatmak ve kendini ayrı koyanların bu durumu sorgulamasını istedim” diyor. Günün sonunda herkesin özel olduğunu hatırlatan Çerkez, böylesi bir materyalist  hayat görüşünün çocuklarımıza da zarar verdiğini düşündüğünü ifade  ediyor.

Esas olanın insanın kendini tanıması ve kendi özel yönünü keşfetmesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Çerkez, dengesi bozulan dünyanın ve toplumsal ilişkilerin yükünü yeni nesilin sırtına bırakmamız gerektiğini söylüyor.