Hazırlayan: Diva Uluçay


Osmanlı Kıbrıs’ı fark ediyor
Ortaçağın doğudaki güçlü devleti Osmanlı, batıdaki de İspanyaydı. Akdeniz bölgesindeki devletlere Osmanlı hükmedince, batı Akdeniz ülkeleri ekonomik yönden sıkışmaya başlamışlardı. İspanyollar kendilerine çıkış yolları ararlarken, Cebelitarık Boğazı’ndan geçip denizlerde yeni araştırmalara koyuldular ve o günlere kadar bilinmeyen Amerika kıtasını keşfettiler. Amerika’dan deniz yoluyla birçok madenler, yiyecekler hatta köleler bedavaya elde edilince İspanya iyice bölgesinde söz sahibi olmuştu. Bunu yıllarca diğer ülkelerden sakladı ve diğer ülke gemilerinin Cebelitarık Boğazı’ndan çıkışını engelledi. İspanya özellikle Mağusa kalesini o günlerin teknolojisiyle aşılamayacak ve asla fethedilemeyecek bir mimariyle Venediklilere teknik yardım yaparak inşa ettirdi. Leonardo Da Vinci çeşitli defalar Kıbrıs’a gelip kale yapımını denetledi. Daha sonra Doğu Akdeniz’de çeşitli korsan faaliyetleriyle tedirginlik yaratan İspanya derin devleti Mısır’dan İstanbul’a, Sultan Selim’e hediye taşıyan gemiye saldırı yapınca, Osmanlı Devleti’nin askeri kanadı Kıbrıs’ı fethetme kararı aldı. Osmanlı teamüllerine göre ganimeti ve getirisi fazla olmayan yerler fethedilmezdi. Fakat İspanyollar güvenliğe dikkat çekerek Osmanlı’ya bu kararı aldırmış oldu.


Çıkartma
Osmanlı donanması ve ordusu, Larnaka – Limasol arasında, Lefkara köyü yakınlarından çıkartma yaptı. Çıkartmadan bir gün önce 400 kişilik Osmanlı öncü birliği adaya çıkmıştı. Bu birliğin vazifesi, ertesi gün gerçekleşecek olan çıkartmanın emniyetini sağlamaktı. Bu birlikteki askerleri Lefkara köylüleri dağlara sakladı. Geceleyin Venedik kuvvetleri Lefkara köyünü basıp yaklaşık 90 köylüyü öldürdüler. Bu yüzden Osmanlı Devleti Kıbrıs’ı fethettikten sonra ferman yayınlayarak Lefkara köyüne ayrıcalıklar tanımış. Lefkara işi, Osmanlı’nın her yerindeki pazarlarda vergisiz satılabilirdi. Larnaka, Limasol ve Baf çatışma olmadan teslim oldu. Bu sebeple bölge halkına dilerlerse Osmanlı’ya geçme, dilerlerse de belirli bir süre içinde mallarını satıp Venedik’e girme hakkı tanındı. Lefkoşa yaklaşık 3 hafta süren savaşla fethedildi. Girne basit bir sıkıştırmayla yaklaşık 10 gün içinde Osmanlı’ya katıldı.


Mağusa surları zorlanıyor
Fetihten birkaç yıl önce Osmanlı Devleti kereste almak maksadıyla Kıbrıs’a bir heyet göndermişti. Bu heyette İtalyan mimarlar da vardı. Bu mimarların verdiği raporlarda Mağusa kalesinin en zorlayıcı kale olduğu yazıyordu. Dolayısıyla Osmanlı, Mağusa kalesini en sona bıraktı. Ordu, Lefkoşa’nın fethinden sonra Mağusa’ya gitmek için yola çıktı ve gece Paşaköy’de konakladı. Prof. Ata Atun’un kaynaklarından edinilen bilgiye göre Komutan Lala Mustafa Paşa ordu karargâhını şimdiki Paralimni’ye kurdu. Muhasara, surların temellerinin en zayıf olduğu konumlar olan Arsenal (Canbulat) burcu ve Elmas tabya arasından yapıldı. Diğer yerlerde surların temeli ana kaya üzerine oturmuştur – hendekte gezerken de dıştan görülebilir. Yalnızca bu bölgede surlar kumun üzerine oturur. O zamanki yatay top atışlarıyla kaleyi yıkmak mümkün değildi; çünkü surların dışından gezerken de görülebileceği gibi kale yer seviyesiyle aynı hizada bitiyordu. Bu yüzden Mağusa’nın Rumca ismi olan Ammochostos adını almıştır ve ‘kumda saklı’ anlamını taşımaktadır. Kaleye dıştan erişimin zorluğuna karşın içten korunması Venedikliler için çok daha kolay bir işti. Bunun sebebi, surlardan kale içine doğru yere kadar eğimli uzanan kumlardır. Venedik askerleri bu kumlar sayesinde surların en üstüne çıkıp dıştan gelebilecek tehditlere müdahale edebilirdi. Ancak dıştan kalenin içine girmek için o çok yüksek surları aşmak gerekiyordu. Surlara uzanan kumların orijinal hali halen bazı yerlerde görülebilir. Kaleyi çökertmenin tek yolu lağım yöntemi, yani tünel kazmaktı ve bu da en etkili şekilde Arsenal burcu tarafından yapılabilirdi. Bu ihtimale karşı Venedik tarafından önceden bazı tüneller kazılmıştı. Osmanlı bir türlü kaleye giremedi, kazdığı birçok tünel de Venedikliler tarafından etkisiz hale getirildi. Osmanlı Devleti Mağusa kalesini çevreledikten 11 ay sonra kaleyi fethedebildi ancak en şiddetli çarpışmalar 4 ay sürdü. Bu arada Venedik için yaklaşık 19 gemilik bir yardım da Mağusa’ya geldi. Venedikliler gemicilikte iyi olduğu için Osmanlı donanmasını aşarak bu 3000 kişilik asker yardımını kaleye ulaştırabildiler.


Mağusa da teslim oluyor
Beklenen haçlı donanması yardımı gelmeyince, kalenin ileri gelenleri, komutan Bragadino’yu teslim olması için ikna etme girişimlerine başladılar. Askeri itibarını düşünen Bragadino teslim olmak istemedi ve bunun için birçok yol denedi. Sonunda istenilen noktaya ulaşılamayınca teslim bayrağını Akkule’ye çektiler. Akkule’nin isminin de beyaz bayraktan geldiği söylenir. Savaşı durdurdular ve teslim şartlarını görüştüler. Anlaşma sağlanınca her tabyada Venedik bayrağı indirilip Osmanlı bayrağı çekilerek kale Osmanlı’ya devredildi.


Bragadino’ya reva görülen son ve İnebahtı saldırısı
Bragadino ve kumandanları adadan ayrılmadan Lala Mustafa Paşa’yı ziyarete gittiler. Bu ziyarette Lala Mustafa Paşa, Venedik halkını Venedik’e götürecek olan gemilerin dönüş yolundaki emniyetini sağlamak için bazı ileri gelenleri rehin bırakmalarını istedi. Bragadino’nun bu öneriye sertçe karşı çıkışı ve esirlerin de öldürülmesi sonucunda Bragadino öldürülerek derisi yüzüldü ve gemilere bindirilen halk da Venedik’e götürülmeyerek esir tutuldu. Mağusa’ya yardıma gelmeyen haçlı donanması da geri dönüş yolunda Osmanlı donanmasını İnebahtı’da pusuya düşürdü ve denizcileriyle birlikte yok etti. Böylelikle diğer denizlerde kendine rakip olmaması için, zaten Kıbrıs’ı alarak çok harcama yapmış olan Osmanlı donanmasını iyice zayıflatmış oldular.