Şinya dallarının tütüsü arasında fırına verilen kafesler ve sıcak tarhananın özlediğimiz lezzetine kavuşmanın mutluluğu… Buram buram Kıbrıs kokan Karpaz’ın şirin köyü Kaleburnu’ndan unutulmaz anılarla ayrıldık.

Diva Uluçay

Ağustos sıcağına yakalanmadan kafesleri fırına vermek için Kaleburnu’na doğru sabah 6.00’da yola çıktık. Yolculuğun bu kadar keyifli geçeceğini düşünmemiştik.  Serin hava uykumuzu aldı. Dağdan bayırdan geçerken ciğerlerimizi şinya, adaçayı, fesleğen ve deniz kokuları doldurdu.  Memleket kokusuyla iç içe geçen yolculuk, Kaleburnu’ndaki tepelerden birinin eteğine kurulmuş Şerife ve Halil Galata çiftinin evinde son buldu.

Lezzetin sırrı yaş mayada
Sabah kahvesinin ardından kafes hamurunu hazırlamak için Şerife hanım, kızları Özlem hanım, Selen hanım ve biz işe koyulduk.  Şerife Hanım unu elekten geçirirken geceden hazırladığı yaş mayanın sırlarını bizimle paylaştı. Tüm malzemeleri ve Şerife hanımın lezzet sırrı olan yaş mayayı ekleyip hamur yoğurma makinesinde kısa bir sürede hamurumuzu yoğurduk. Şerife hanım hamur yoğurma makinesinin ne kadar pratik ve zaman kazandırıcı olduğunu bizlere anlatttı. Biz de kendi gözlerimizle hamurun 15 dakika içinde nasıl kıvamına geldiğine tanık olduk.  Normalde 2 saat süren bu işlem bir çeyrekte tamamlandı.  Şerife hanım ardından hamura şekil verip kafesleri hazırladıktan sonra batırmak için haşlanmış susam, çörekotu (gara cocco) ve anason karışımını hazırladı.

Kaleburnu’nda tarihin kalıntıları
Hamurun üstünü örtüp dinlenmesi için beklemeye bıraktık. Bu arada Halil bey bize köyü ve kendi bahçesiyle mandırasını gezdirdi.  Köyü gezerken eskiden inşaat ustası olan Halil beyin şimdilerde dostları için yaptığı taş ev ve avluları görüp hayran kaldık. Aynı zamanda birçok mağarası bulunan ve kısa süre önce çok sayıda tarihi eserin çıkarıldığı ‘Kral Tepe’yi de görme fırsatını yakaladık. Köyü gezerken bir televizyon kanalında program yapan ve Gün Batarken filminde rol almış Kemal Deveci, traktörünün üzerinde karşımıza çıktı.

Kafes yapımına tanıklık
Eve geri döndüğümüzde hamurumuz hazırdı. Şerife hanım, Özlem hanım ve Selen hanım hamura hızla ve incelikle şekil verip kafesleri yaparken, bize de nasıl yapılacağını öğretmeyi ihmal etmediler. İlk başta kafeslerimiz biraz fazla büyük ya da fazla kalın olduysa da zaman içinde daha iyi sonuçlar almayı başardık. Ailenin küçükleri Şerife, Rüya, Hayal ve Zeynep de oyun olarak kendi minik kafeslerini yaptılar.

Şinya dallarının tütüsü arasında kafesleri fırına verdik
Halil bey taş fırını yaktı, Şerife hanım ve Özlem hanım da incir ağacı yaprakları ile fırını temizledi. Şinya dallarının tütüsü arasında kafesleri fırına verdik. Kafesler kısa sürede kızarıp çörek kıvamına geldi. Bu tadı alabilmek için birkaç kafesi fırından çıkarıp sıcacıkken yedik. Ardından kafeslerin hepsi çıkarılıp tekrardan siniler içerisinde ertesi güne kadar bekletilmek üzere fırına konuldu. Bir süre sonra da biraz daha kurumuş olan kafeslerin tadına baktık. Fırından çıkarıp taze ve sıcakken kafeslerin tadına bakmak gerçekten paha biçilmez bir lezzet deneyimiydi.

Sıcak ve tarhananın muhteşem tadı hala aklımızda…
Öğlen yemeği ve yorgunluk kahvelerimizin ardından bu kez bir başka özgün tadımızın, tarhananın, nasıl yapıldığını görme şansımız oldu.  3 gün boyunca bekletilen ve aralıklarla süt eklenilen sütlü yoğurdu kısık ateşte kaynattıktan sonra bulgur eklenildi ve karışım pekleşene kadar pişirildi.  Tarhana piştikten sonra yarım saat kadar bekletildi ve Şerife hanım bu lezzeti tadabilmemiz için bizlere tarhanayı sıcak iken ikram etti. Bir çeşit yoğurtlu bulgur pilavına benzeyen sıcak tarhananın ekşili tadı bizleri gerçekten mest etti.  Şerife hanımdan öğrendiğimize göre, tarhana yaklaşık bir gün boyunca pekleşip hamurlaşana kadar bekletilecek ve ardından şekil verilip kurutulacak. Ancak biz kalbimizi fetheden bu güzel Karpaz köyünden ayrıldığımız için bu aşamaları göremedik. Yine de sıcak ve taze tarhananın tadına bakma şansına erişebildik.

Kaleburnulular’ın birçoğu köylerinden göç etmiş
Bu arada gün boyunca Şerife hanım ve Halil bey ile Kaleburnu üzerine sohbet de ettik. Bir zamanlar kalabalık bir köy olan Kaleburnu’nun zaman içerisinde çok göç verdiğini ve mevcut nüfusunun 400 civarında olduğunu öğrendik.  Eskiden 6 öğretmen ve okul müdürü olan bir ilkokul, birisi yazlık birisi kışlık iki sinema ve çevre halkının da sıklıkla kullandığı plajları olan bir köymüş Kaleburnu. Köyün düğünleri de sinemada olurmuş. Bayramlarda da köy halkının buluştuğu festivaller yapılırmış. Şimdilerde ise toplumsal hayat sınırlı hale gelmiş ve herkes daha çok evinde vakit geçirmekte. Halil beyin tabiriyle insanların eski muhabbeti kalmamış.  Çok göç veren bu köyün mensupları bugün yoğunlukla Londra’da ve Mağusa’da yaşıyor. 

Kaleburnu’nda geçirdiğimiz bu çok keyifli günü Galata ailesine borçluyuz.  Bizlere evlerini açtıkları, Kaleburnu’nu gezdirdikleri ve bizlerle bu özgün tatları paylaştıkları için onlara çok teşekkür ederiz.