O’nun öğrencileri, bakanlar, milletvekilleri, doktorlar….


   Namık Kemal Lisesi’nin eski matematik öğretmeni, müdür muavini, milletvekili Hüseyin Angonemli ile öğretmenlik anılarını konuştuk…

   45 yıl önceye doğru yolculuk yaptık birlikte… Keyifle dinledim… Siz de okurken, keyif alacağınızdan eminim…

   Namık Kemal Lisesi öğrencilerinin öğretmeni, velilerin güvendiği ve sevip saydığı Hüseyin Angonemli,  1968-1969 ders yılında öğretmenliğe ilk adımı atmış…

   Hüseyin Angonemli, o yıllarda 25 yaşındaydı… Namık Kemal Lisesi’nin Orta 2 ve Lise 5’inci sınıflarına matematik eğitimi veriyordu. Bunun yanı sıra, öğretmen eksikliği nedeniyle, Mağusa Kız Enstitüsü’nde de Fen öğretmenliği yapıyordu.

   Öğrenciler ve Mağusa halkı tarafından sevilen bir isim olan Hüseyin Angomeli, günümüzde, halkın vekili olarak Cumhuriyet Meclisi’nde görev yapıyor.

   O’nun öğrencileri, bakanlar, öğretmenler, doktorlar… Haylaz öğrencilere bile matematiği sevdiren bir isim, değerli bir öğretmen…

   Tarım Bakanı Önder Senneroğlu, İçişleri Bakanı Teberrüken Uluçay, eski Milli Eğitim Bakanı Ahmet Derya, milletvekillerinden Dr. Erdal Özcenk, Ersan Saner,  Doğuş Derya, Asım Akansoy, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun kızı Resmiye Canaltay ve daha saymakla bitmeyen birçok isim...

   ‘Angolemli hoca’ diye diye de Mustafa olan soyadı Angolemli oldu. 1944’te Angolem’de doğmuş. Maden işçisi bir baba ile ev hanımı bir annenin, 7 çocuğundan biri… Kardeşlerinin ortancası… Babası Karadağ Madeni’nde çalışıp, ailesini en iyi şekilde geçindirmeye çalışanlardan… Kardeşlerinin üçü hayvancılıkla, diğerlerinin 2’si memur emeklisi, biri de birçoğu gibi işsizlikten İngiltere’ye göç edenlerden…

 

Sözüm dinlenirdi!

   1968-1969 döneminde, Namık Kemal Lisesi’nin öğrencileri geceleyin, mücahitlik yapıyorlardı. O dönemde, öğrenciler, gündüzleri öğrenci, geceleri de mücahitti. Namık Kemal Lisesi sınırda bir okuldu…

   Matematik öğretmeni Hüseyin Angonemli de yurt öğretmeni olarak NKL’de kalıyordu. Köyden gelen öğrenciler, yurtta kalıyordu. Yurt, NKL’nin üst katıydı. O yıllarda müdür Hüseyin Nasıfoğlu idi.

   ‘Angolemli hoca’ da disiplin kurulunda olan öğretmenlerdendi… Hüseyin Angolemli, o yılları şöyle anlatıyor:

   “Türkiye’de öğrenci hareketleri vardı. Özellikle sol görüşlü öğrenciler, hareket halindeydi. O’nların görüşleri de liselere yansımaktaydı. Liseli öğrenciler de Devrimci Gençlik Derneği (DGD) adı altında örgütleniyorlardı.    Türkiye’de askeri yönetimler, sık sık gündeme geliyordu. Orada çeşitli baskılar, öğrenci eylemleri sürüyordu. Bu arada ölümler de oluyordu. Kıbrıslı öğrenciler de hayatlarını yitiriyordu. Birinin adı Ömer idi… O’nların ölüm yıl dönümlerinde Kıbrıs’taki liselerde de anma törenleri anma eylemleri yapılıyordu. Bu yüzden disipline verilen öğrenciler vardı.

   Ben öğrencilere, yaptıklarının adi bir suç olmadığını, adi suç kapsamına girmediğini, siyasal içerikli olduğunu sık sık anlatıyordum. Ve öğrencilerin, bunu bilerek hareket etmelerini, siyasal suçla adi suç arasında çok büyük farklar olduğunu anlatıyordum. Öğrencilerin, bu düşüncelerle dik durmasını istiyor ve söylüyordum. Zaman içerisinde, gerek dersler açısından gerekse bu tavırlarım, öğrenciler arasındaki ilişkilerimi güçlendirdi. Öğrencilerin bana olan sevgi ve saygısı büyüdü.

   Yine bir gün, siyasi eylemler nedeniyle, okulda bir eylem vardı. O günün müdürü, tüm çabalarına rağmen, öğrencileri içeriye alamamıştı. Gelip, benden öğrencileri ikna etmem için rica etmişti. Hatta bazı öğretmenler, öğrencilere sert müdahale ettiği için, olay daha da büyümüştü, tam o sırada müdür beni çağırmıştı. Müdürden öğrencilere disiplin cezası verilmeyeceğine dair söz aldıktan sonra, avluda toplanan öğrencilerin yanına gittim ve kendilerine sınıflarına girmelerini, kimse hakkında soruşturma açılmayacağını söyledim. Öğrenciler de, bana olan güvenlerinden sınıflarına girmişlerdi...”

 

Haylaz öğrenciler bile çalışırdı!

   “O yaştaki öğrenciler, kendilerine önem verildiğini hissetmek isterler…” diyen Hüseyin Angolemli, diğer dersleri zayıf olan birçok öğrencinin matematikten geçer not aldığını belirtip, öğretmenlerin bu durum karşısında şaşkınlığını anlattı.

   Angolemli, şöyle konuştu:

   “Birçok öğrencim, başka derslerden zayıf gitmesine karşın, matematik gibi zor bir dersten çok güzel notlar alıyordu. Bu durum bazı öğretmenlerin garibine dahi gidiyordu… ‘Nasıl olur da diğer derslerden kalır diye, bu dersten geçerler’ diye bir takım itirazlar dahi yapılıyordu! Hatta bir dersim, tüm derslerden kalırken, matematikten geçiyordu…

   Adı Salih Mermerciydi… Hatta bir keresinde tek başına sınav yapmıştım Salih’i ve 100 almıştı. Bunun üzerine öğrencim, baba ‘Benim kopya mı yapıyorsun hocam dedi, sana mahcup olmayım diye, gece gündüz matematik çalışıyorum’ demişti.”

 

Birçok anı…

   Öğretmenliğinin ilk yıllarındaki anılarını anlatıyor Hüseyin Angolemli:

   “Öğrenciler, öretmenler odasından, okunmuş sınav kağıtlarını çaldılar. Kağıttaki, 6’ları ve 5’leri 8, 7’leri 9, 1’leri de 6 yapmışlar. İlk geldiğim yıllardı, ilgili muavin durumu fark etti ve benden kağıtlara tekrar bakmamı istedi. Bakınca gördük ki, kağıttaki notlarla oynanmıştı! Ancak, öğrenciler, diğer öğretmenlerin kağıtlarını da alıyordu. İki öğretmen arkadaş pusu kurmaya karar verdik. Rahmetlik İsmet Kurtel ile pusu kurduk. Sınav kağıtlarını koyduğumuz dolaba giden koridor yoluna, mektup pullarını ters çevirip koyduk. Ayakkabılarının altına yapışsın diye… 15 gün pulları toplayıp serdik, ancak bir sonuç alamadık. Güneş doğmadan pulları toplardık. 15 gün uykusuz kalmamıza karşın, hırsız fareleri bir türlü yakalayamadık!”

   Okuldaki spor faaliyetlerine de severek katıldığını anlatan Hüseyin Angolemli, Girne’deki liselerarası atletizm yarışlarına okul olarak katıldıkları bir günü anlattı ve kahkahalara boğuldu.

   “Müdürümüz Günay Yaver, İngilizce öğretmeni İsmet Kurtel müsabakaları izliyorduk. Uzun koşuda iki öğrenci, koşarken yere düştü. Günay Yaver, şöyle dedi: ‘Diğer okullar çocuklarına bakmaz, beslemezler, bak yere düştüler. Halbuki biz gıdalarına dikkat eder, besleriz’. Ancak daha sonra öğrendik ki, düşen öğrenciler bizimkilerdi… Bunun üzerine Günay bey, sporculara ceza olarak yalnızca peksemet yedirdi.

   Yine bir akşam yurt öğretmenliği yapıyordum. Kapı çaldı, bir öğrenci, oda arkadaşının ranzayı sallayıp, kendisini uyutmadığından şikayet etti. Gece yarısıydı… Ben de yarı mahmur, ‘Kimdir o çağır gelsin’ diyerek, kapıyı kapayıp, yatağıma geri döndüm. Açtığımda ilk karşıma gelenin kulağını çektim. Öğrenci, ‘Efendim, şikayet eden benim. Siz bana ceza veriyorsunuz’ dedim ki, ‘Sen de suçlusun, gecenin bu saatinde şikayet olmaz, çağır arkadaşını gelsin.’dedim ve ona da ceza verdim.’

   Yine bir gece, bir restorantta otururken, bir arkadaşım, oğlunun kulağını çeken bir öğretmeni bakanlığa şikayet edeceğini söyledi. Ben de okul müdürüne anlatmasını önerdim. Randevulaştık ve ikimiz de müdür odasında buluştuk. Şikayetçi veli şikayetini müdüre anlattı. Ben de öğrenciyi çağırıp, ilgili öğretmeni öğrenelim dedim. Müdür sordu, kimdi cezayı veren? diye. Çocuk hiç tereddütsüz işaret parmağıyla beni gösterdi. Üçümüz de dona kaldık. Veli, çocuğunu gönderdi ve bana dönüp, ‘Eti senin kemiği benim hocam’ diye devam dedi. O’ndan sonra anladım ki, dersi engelleyen bir öğrenciydi, ikaza rağmen anında kendisine gereken cezayı verdim. O da ailesine anlatmış…

 

Mağusa halkından büyük katkı gördüm!

   “1970’te, Kıbrıs Türkleri olarak seçimler yapılmıştı. O dönemde, bölgede iki grup seçime giriyordu. İktidar yani Denktaş tarafını kırmızı grup, muhalifleri de yeşil grup temsil ediyordu. Her ilçede sancaktarlar, seçim kurulu başkanı olarak fiilen görev yaparlardı. Aynen bugün olduğu gibi muhalif çevreleri yerden yere sürüyorlardı. O seçimlerde, muhalif gruba destek verenler arasında bir kısım öğretmen de vardı. Benim okulumdan çok açık olarak yeşil grubu tutan 3-4 öğretmen idik. Hepsini de Mağusa’nın dışındaki ilçelere sürdüler, seçimden sonra. Kimisini Limasol’a kimisini de Larnaka’ya sürdüler. Fakat bana sıra gelince, öğrencilerim, velilerim ve Mağusa halkı karşı çıkarak, ‘Biz hocamızı” isterik dediler ve ben sürülmekten kurtuldum.

   Aradan yıllar geçti, 1981 yılı seçimlerine TKP’den aday olarak girdim, sevgi saygı sonucunda Mağusa halkından büyük hakkı gördüm, hala görmekteyim.”


 

Mağusa geçmişini arıyor!

   Antik şehir Mağusa’nın geçmişteki canlılığını da anımsatan Hüseyin Angolemli, günümüzde, Mağusa’nın Kapalı Maraş’ın sakinlerine iadesine karşılık, limanın dünya pazarına açılması ve Ercan’ın uluslar arası hava trafiğine katılması çslışmslsrının giderek yoğunluk kazandığını vurguladı.

   Hüseyin Angolemli, bu çalışmaların, kapsamlı çözüm uğraşlarına paralel götürülmesini ve güven artırıcı önlemler adı altında kapsamlı çözümden önce yaşama geçirilmesinin büyük önem arz ettiğini belirtti ve ekledi:

   “Bu düşüncenin yaşama geçmesi yalnızca Mağusa halkına değil, tüm Kuzey Kıbrıs’a özellikle ekonomik açıdan büyük katkı sağlayacak. Ayni zamanda kapsamlı çözüm çalışmalarına ivme katacağı büyük bir çoğunluk tarafından da kabul görmektedir.

   Geçmişte, Mağusa turistlerle dolup taşıyordu. Maraş’ta konaklayan turistler yaya olarak, sabahın erken saatlerinde kale içine ziyaret ederdi…”

 

Hüseyin Angolemli’nin özgeçmişi…

   1944’te Angolem’de doğdu. Lefkoşa’da Türk Lisesi’ni bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi’nin Fen Fakültesi’nin Matematik Bölümü’ne devam etti.

   1963 Kıbrıs olayları sebebiyle eğitimine ara verip, yüksek öğrenim gençliğiyle birlikte Erenköy’e çıktı. Erenköy savaşında yaralanarak, Lefkoşa’ya hastaneye götürüldü. Rahatsızlığı yaklaşık bir yıl sürdü. İyileştikten sonra, Ortaköy’de mücahit, ardından da inzibat olarak görev yaptı.

   1966’da fakülteye döndü. Mezuniyetini takriben bir süre asistanlık yaptı. 1969’da Kıbrıs’a geri dönerek, Mağusa’da Namık Kemal’de öğretmeni olarak göreve başladı. Daha sonra ayni okulda müdür muavinliği görevinde bulundu.

   1981 Genel seçimlerine katılarak, Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP)’den,  Gazimağusa milletvekili seçildi. 1983’te, oluşan kurucu mecliste üyelik yaptı. 1985’te yeniden, TKP’den milletvekili seçildi. 1990 genel seçimlerinde, Mağusa milletvekilliğini kazandı ancak, seçimlere dıştan karışıldığı gerekçesiyle meclisteki yerini almayı reddetti. 1993 erken genel seçimleri, 1998 genel seçimleri ve 14 Aralık 2003 tarihli seçimlerde de ayni partiden milletvekili seçilen Hüseyin Angonemli’nin milletvekilliği 4 Mart 2005’te sona erdi. 27 Haziran 2010’da yapılan ara seçimlerde, yeniden milletvekili seçilen Angonemli, Temmuz 2010’da yemin ederek görevine başladı. Halen milletvekilli olarak görev yapıyor.

   Hüseyin Angonemli evli ve bir çocuk babasıdır.

 

Çatışmalarda yaralandım!

   Erenköy’de çatışmalarda yaralandığını anlatan Hüseyin Angonemli, Barış Gücü askeri tarafından yanındaki iki Türk yaralı askerle Lefkoşa’ya hastaneye götürülürken, korku dolu anlar yaşadıklarını anımsattı ve anlattı:

   “Çatışmalarda yaralanmıştım. İzi, hatırası hala elimde… Yaralıları, Lefkoşa’ya BM götürüyordu. Hastahaneye gitmek için bizi bir kamyona bindirdiler. Kamyon, Rum köyü, Pirgo’da durduruldu. Ayaklarımızdan sürükleye sürükleye bizi kamyondan indirmeye çalıştılar… Çok korktuk…  Ancak, tam Rumlar bizi esir alacaktı ki, Türk

uçakları yeniden gelerek Pirgo’yu bombalamaya başladı. Bizi, aşağıya almaya uğraşan Rum askerleri, korkarak, kaçtı. Biz de kurtulduk. Uçaklar gidince, Rum yaralıları da bizim kamyona attılar. Türk ve Rum yaralılar birlikte, Lefkoşa’ya doğru yol aldık. Yeşilırmak köyüne geldiğimizde, bu kez, Türk Mücahitleri, Rum yaralıları aşağıya almak istedi, biz Rumların yaralı olduğunu bizimle beraber hastaneye götürüleceğini söyleyerek Rumları kurtardık. Yola devam ettik, İksoro Rum köyüne geldiğimizde ikinci bir korku daha yaşadık. Yaralı Rumlar kamyondan indi, üç Türk kamyonda kaldık. Bu sefer bitti dedik!... Rum askerleri, yaralı askerlere sordu… ‘Niye aşağıya inmezler, kimdirler?’diye. Ancak korktuğumuz başımıza gelmedi, çünkü Rum yaralılar, askerlere, ‘Ağır yaralı Rumdurlar…’dedi ve bizi kurtardı… Çok çektik. BM, bizi daha sonra Lefke’ye buradan da helikopterle Lefkoşa’ya götürdüler. Bir yıl sonra, iyileştim.”