Taşınmaz mal politikalarında yapılan ani değişiklikler sert eleştirilere yol açtı. Cumhuriyetçi Türk Partisi’nden (CTP) eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının taşınmaz edinme hakkını artıran yasa gücünde kararnameye tepki gösterdi. Talat, bu kararların hiçbir demokratik tartışma süreci işletilmeden alınmasının hem iç hukukta hem de uluslararası alanda ciddi sonuçlar doğuracağını söyledi.

“Bir Gece Ansızın: Haklar Arttı, Kimse Ne Olduğunu Bilmiyor”

Talat, TC vatandaşlarının KKTC’de sahip olabileceği konut sayısının üçten altıya çıkarıldığını, villa edinme hakkının da genişletildiğini belirtti. “Bir sabah kalktık ve kimseye danışılmadan, Meclis’te tartışılmadan, kamuoyuna açıklanmadan mülkiyet hakları genişletilmiş. Üçüncü ülke vatandaşlarına da benzer kolaylıklar tanındı. Bu kabul edilemez bir yönetim anlayışıdır” dedi.

“Rum Yönetimi Yargı Süreci Başlattı, Siz El Yükseltiyorsunuz”

Güney Kıbrıs'ın nüfusu 979 bin 865
Güney Kıbrıs'ın nüfusu 979 bin 865
İçeriği Görüntüle

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kuzeydeki taşınmaz mallar üzerinden yargı süreçleri başlattığını hatırlatan Talat, “Tutuklama emirlerinden, müteahhit ve emlakçılara uzanan bir cezai süreç başlattılar. Siz ise buna karşılık ‘hodri meydan’ diyerek satışları artırıyorsunuz. Bu bilinçsizce sürdürülen tehlikeli bir siyaset” ifadelerini kullandı.

“AİHM’in Kabul Ettiği Komisyon Temelinden Sarsılıyor”

Talat, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Demopoulos kararı ile meşrulaştırdığı Taşınmaz Mal Komisyonu’nun, çözüm iradesine dayandığını vurguladı. “Komisyon, Kıbrıslı Türklerin barıştan yana duruşu sayesinde kabul gördü. Şimdi siz, uluslararası toplumla kurulan bu dengeyi keyfi değişikliklerle bozuyorsunuz” diye konuştu.

“Bu Politika Kıbrıslı Türklerin Meşruiyetini Yok Ediyor”

Talat konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “İki devletli çözüm söylemiyle yürütülen bu diplomasi, Kıbrıslı Türklerin en büyük gücünü — çözüm isteyen taraf olma pozisyonunu — ortadan kaldırdı. Artık uluslararası diplomatik ilişkilerimiz, muhtar ve valilerle sınırlı hale geldi. Bu, Kıbrıs Türk halkının uluslararası meşruiyetine ağır bir darbedir.”