Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, yaklaşan 2025 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, seçim sürecine ve ülkenin mevcut siyasi durumuna dair önemli mesajlar verdi.
Akıncı, 19 Ekim'de yapılacak seçimlere dair değerlendirmesinde, ülkede seçimlerin anlamını sorgulayan geniş bir kesim olduğunu belirtirken, bu duygunun devlet kurumlarına yapılan müdahaleler, nüfus yapısının değişimi ve demokratik teamüllerin zayıflaması gibi nedenlere dayandığını vurguladı.
“Hayat devam ediyor ve anlamı kalmadı dense de sandıklar yeniden kurulacak,” diyen Akıncı, toplumsal yapının büyük çaplı boykot ve pasif direnişe uygun olmadığını hatırlatarak, seçime katılımın önemine dikkat çekti.
Özellikle geçmiş seçimlerde yaşanan müdahalelere değinen Akıncı, 2020 seçim sürecinde yaşananları hatırlatarak, benzer bir senaryonun tekrar yaşanıp yaşanmayacağının merak konusu olduğunu belirtti. “Büyükelçi yeniden atanmışken, mekanını yine seçim karargahına dönüştürür mü? Göreceğiz…” ifadelerini kullandı.
Akıncı, mevcut adaylar arasında Tufan Erhürman’ın seçimi kazanma ihtimalinin güçlü olduğunu savundu. Ancak önemli bir seçmen grubunun ne mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a ne de muhalefetin adayı Erhürman’a güven duymadığını söyledi.
“Bu kitle marjinal değil, küçümsenemez. Laiklik karşıtı gelişmelerden, nüfus yapısındaki oynamalardan ve Ankara’ya havale edilen iradeden rahatsız,” diyerek, bu kesimin sandığa gidip gitmemesinin seçim sonucunu belirleyebileceğine dikkat çekti.
Akıncı, geçmiş seçim deneyimlerinden örnekler vererek, 2015 yılında CTP’nin tam destek verdiği seçimde birlikte başarı kazandıklarını, ancak 2020’de bu desteğin görülmediğini söyledi. Yine de sandığa gitmemenin bir çözüm olmadığını vurguladı.
“Benzer ruh haliyle evde oturmayı önermek bize yakışmaz,” diyen Akıncı, Erhürman’ın döneminin “gerçekten yeni” olabilmesi için büyük bir sorumluluk taşıdığını ifade etti ve kendisine başarılar diledi.
Mustafa Akıncı’nın bu çıkışı, 2025 seçim sürecinde siyasi atmosferin giderek ısındığını ve demokratik irade tartışmalarının yine gündemin merkezine oturduğunu gösteriyor.






