İZMİR'de annesinin baş ucunda bekleyen ünlü sanatçı Sezen Aksu konuştu. 'Kaygılıyım' diyen Sezen Aksu, Silopi, Cizre ve Şırnak'daki büyük operasyonlar için 'Ne oluyor? Neler olacak? Neye hazırlanmamız gerekiyor?' diye sordu.

Cumhuriyet Gazetesi'nden Selin Ongun'un isteği üzerine 'memleketin durumu' hakkında yazı kaleme alan Sezen Aksu hayli karamsar mesajlar paylaştı.

SÖZDE DEĞİL ÖZDE BAĞLIYIM ÜLKEME

Sezen Aksu "Moda tabiriyle sözde değil özde, büyük bir gönül bağıyla ve tutkuyla bağlı olduğum ülkem ve ülkemin insanlarıyla ilgili kişisel duygularımı, endişelerimi paylaşabilirim" diyerek şunları yazdı;

Aralarında sevgili arkadaşım Can Dündar da olmak üzere, 30’un üzerinde gazeteci hapishanede şu anda...

“İnsanın zamanın bu diliminde bile bu kadar ilkel bir noktaya savrulması neden, su ileriye doğru akmaz mı?”, “Neden ‘parçalanarak’ bölünüyoruz, doğa hep onarmaz mı?”, “Bir şeyler doğala ters ise bundan nasıl kurtulunabilir?” soruları herkes gibi benim de yakamı bırakmıyor.

ÜLKENİN DOĞUSUNDA ACAYİP ŞEYLER OLUYOR

Biz boğuladuralım, ülkenin doğusu yangın yeri; insanlar ölüyor. Şehirler, köyler, sokaklar, okullar, hastaneler; dahası evler, ocaklar yerle yeksan... Orada çok acayip şeyler oluyor. Öğrendiğimizde taşıyamayıp bir köprüden atlayacağımız kadar korkunç şeyler mi yaşanıyor? Ve biz gerçek bilgilere ne kadar ulaşabiliyoruz?

Sur, Dargeçit, Nusaybin, Silopi, Cizre’de doktor izinleri kaldırılıyor, hastanelere özel hazırlık önlemleri almaları söyleniyor, polis, asker sevkıyatının artırıldığı haberleri geliyor bölgeden, öğretmenler il ve ilçelerden uzaklaştırılıyor. Neden? Ne oluyor? Neler olacak? Neye hazırlanmamız gerekiyor?

Silivri bir kelime olmaktan çıktı. Benim evim oldu. O kadar ki fiziken ürperdim.

ONURA, GURURA, VİCDANA TERS DÜŞMELELİ

Hiçbir ülkede yapılan hiçbir uygulama, o ülke bireylerinin, hatta onların gelecekteki torunlarının onuruna, gururuna ve vicdanına ters düşmemelidir. Bu değerli alanlar lekesiz kalmalıdır. Demokrasi leke tutmaz, yosun bağlayamaz. Karar vericiler, uygulayıcılar ve demokrasi temsilcileri bir ülkenin o ülkede yaşayanlara ait olduğunu hep hatırlamak zorundalar. Yöneticilerin, temsil ettikleri bireylerle aralarındaki demokrasi adına yaptığı sosyal kontratın temeli ve kaynağı budur; meşruiyeti buna dayanır.

YOK ET EMRİ NEFRET TOHUMU EKMEKTİR

İnsanlığın temel hak ve özgürlüklerinin karşısında verilmiş her “yok et” ya da “yok say” emri, birliğe ve kardeşliğe ağır bir darbe indirmek, geleceğe utanç ve nefret tohumu ekmektir. Çözümün yolu egosuz, objektif ama tarafların hassasiyetlerini incelikle gözeten diyalogdan geçer. Yani demokrasiden...

Bu çatışma ortamı her tarafta birçok yaralı ruh bıraktı. Sadece yaşadığımız zamana sığmayıp, nesiller boyu taşınacak bir tür genetik acı gibi... Bu intikam mirası ile ruhların nasıl onarılacağını da düşünmelidir sistem; yöneticileriyle, uygulayıcılarıyla, vatandaşlarıyla...

BU BİR DELİLİK HALİ

Bu basbayağı bir delilik hali. Ülkenin bir bölümü acılar içinde, diğer bölümü bambaşka hayatlar yaşıyor. Elbet yüreğimizde bir sızı taşıyoruz ama elimizden hiçbir şey gelmeyeceğini düşünmek gibi bir konfor alanına sığınıp, devam ediyoruz. Oysa, insanlığın layığı ile yaşandığı hiçbir ülkede sivillerin kayıtsız kalması affedilemez.

Vicdan ve akıl ile hareket edip, demokrasi için, çözüm için diyalog kurmaktan başka çaremiz yok. Dünyada daha iyi bir formül bulunamadı henüz. “Kimlik için öldürmek” bir değermiş gibi sunulmaktan vazgeçildiğinde, hepimizin mahcubiyeti azalacak, eminim. Şiddet dili ile değil diyalogla, bireysel inanç ve fikirlerden sıyrılıp herkesin hayrına, ortak hareket etmekten geçiyor insan olmanın yolu...

 

 

 

Kaynak: İnternethaber