Okulun ilk günü hangi sıraya oturursa o sırada kalmak isteyen çocuklara benziyordu. Öğretmenin gözüne girmek için tek yolun, öğretmenin gözünün içine kadar girmek olduğunu düşünüyor olmalıydı. 

    Yerini değiştirirse unutulacak, farklı bir kimliğe bürünecek zannediyor, muhtemelen korkuyordu. O yüzden, hayatın tam merkezine yerleşmenin bir gereklilik olduğuna çoktan inanmıştı, o merkeze kendinden başka hiç kimseyi ve hiçbir şeyi koymuyordu.

   Hayatta kalmayı, öğretmenin gözünden düşmemek için uğraşmaya benzetiyordu. Ne kadar yakından bakarsa, o kadar görünür kılacaktı O'nu hayat.

   Oysa öylesine yakın durdukça, hayat zannettiği şey uzaklaşıyordu gözlerinin önünden. Öyle ufak bir noktaydı ki odağı, hayata dair hiçbir şey sığmıyordu. Tam da o yüzden göremiyordu zaten göremediklerini.

   Bir-iki sıra arkaya geçebilseydi bazen, hayatın tek bir merkezden ne kadar uzak ve bir merkeze odaklanamayacak kadar geniş olduğunu görebilecek, öğretmenin öğretebileceklerinden çok daha fazlasını, öğretmen dışında kalanlardan, sadece izleyerek bile alabilecekti.

   Sadece bir-iki sıra gerisi bile yetecekti, artık sadece dinlemek istemediğini farketmesine...ve konuşmaya başladıkça zevk verecekti teneffüs saatleri. Teneffüs etmeye başladığını, nefessiz kalıncaya kadar gülmeye başlayınca anlayacaktı...ama yapmadı.

   Anlamak için çaba sarf etmesine gerek olduğunu bile anlamayacak kadar yakın duruyordu kendine, sadece hayatına bakarken kaçırıyordu hayatı ve birgün dünyanın büyüklüğünü fark edemeden koptu hayattan. Ilk oturduğu sırada yumdu gözlerini, gözlerine hiç bakmadıklarına. Değiştirmeden değişmeyeceklerin - artık cansız - örneğiydi.

   Öyle ki, değişmekti aslında insan...Kim için ne kadar varsa, ne için ne kadar uğraşıyorsa, merkezine ne kadar çok şey sığdırıyorsa o kadardı aslında. Kendini odak noktasından uzaklaştırdığınca derin, kendine olabildiğince uzaktan baktıkça güzeldi. Kendini izlediği saatlerce uzaktı gerçeklerden insan ve bir uyanış saniyesi kadar yakın gerçeğe!

   Başkalarıyla paylaştığı teneffüs anlarında yaşayacaktı insan ama yapmadı. Değişmeden, değiştirmeden yaşadı insan, çoğu zaman, hiçbir şeyi. Aynı günü onlarca sene yaşadı. Ne yaşadı, ne yaşamadı, aynı sırada ve sadece dinleyerek. Tek bir sözü olmadı söyleyecek insanın, çoğu zaman.

   Öylece mezun oldu insan. Geçti hayattan.

   Oysa kalabilmekti aslolan.