Kıbrıs Türk halkının tarihinde geçirmiş olduğu sıkıntılı süreç, savaşlar ve göçler, ekonomik ve politik anlamda olduğu gibi kültür ve sanat anlamında da sıkıntılar yaşanmasına neden oldu. Ve bu sürecin etkileri hala daha sürmektedir. Bunun sebeplerini doğal olarak toplumun tepkisinden, sanata olan bakış açısından da anlamaktayız. İnişli çıkışlı pek parlak olmayan bir yakın tarihe sahip olan ülkemizde, sanatçılarımızın hak ettiği noktada olduğu söylenemez. Tüm bunları düşünürken Kıbrıs Türk toplumunun küçük bir toplum olduğunu da gözardı etmemek gerekir. Ancak, iyi bir noktaya götürülemez mi?

Bugün dünyaca ün yapmış seramik heykel sanatçısı Sevcan Çerkez.  Almanya- Bavyera Fahri Kültür Ataşemiz müzisyen Turgay Hilmi, keman sanatçısı Gözlem Özdeğirmenci… Ve ayakta alkışlanması gereken daha birçok değerli isim…Tüm bu insanların hiç yılmadan ve büyük bir aşkla yaptıkları ve paylaştıkları sanatları…

Ülkemizde, sanatsal anlamda uzun süren bir sessizlik ve duyarsızlıktan sonra büyük ve heyecan verici atılımlar olduğu ortada.
Sanatsal gelişim, toplumsal gelişmeye ve toplumsal yaşamın yapısına direk olarak bağlıdır. Hiç kuşkusuz ki, toplumumuzun gelişimi ve yaşamsal değişimi de buna etkilidir.

Bir düşünsenize, hiç sanat yapılmayan bir küçük toplumda herşeyin tamam olduğunu ve sanatın olmadığını. Nasıl olurdu? Ruhsuz ve bireysel bir yaşam değil mi? Konserler, sergiler, tiyatroların olduğu bir ortam da yaşamak daha renkli olmaz mı? Ki, birçok ilhama kaynak olabilecek bir adada yaşıyoruz. O nedenle, yaşamımızı anlamlandıran, bir çok farklı insanla kaynaşmamızı sağlayan, kültürümüzle bizler arasında bir ağ olan, bakış açımızı genişletmemizi sağlayan, farkındalık duygumuzu artıran sanatçılarımızı ayakta alkışlamalıyız.