Bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanına en sık sorulardan birisi hangi doğum şeklinin tercih edilmesi gerektiğidir.  Bu sorunun net bir cevabı bulunmamaktadır.  Cevap tamamen anne adayının koşulları düşünülerek verilmelidir.

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü'ne açıklamalarda bulunan YDÜ Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Cahit Cenksoy; "her şeyden önce bilinmesi gereken sezeryanın bir ameliyat olduğudur.  Sezeryan kararı verilirken obstetrik bir endikasyonun (gerekçenin) olması gereklidir. Doğru bir gerekçe olmaksızın sezeryan kararı verilmesi sezeryana özgü komplikasyonların (istenmeyen sonuçların) gereksiz göze alınması anlamına gelmektedir. Aynı şekilde normal doğum öngörülmüyorsa veya sezeryan yapılmasını gerektirecek bir durum varsa, normal doğum konusunda ısrar etmek anne ve bebeğe zarar verebilir.  "

Sezeryan olmayı gerektirecek durumlar basitçe, plasentanın doğum kanalını kapatması, transvers duruş (bebeğin yan durması), tahmini fetal ağırlığın 4500 gr üzerinde olması (diyabet varlığında 4000 gr), geçirilmiş sezeryan veya uterin cerrahi, makat geliş, baş pelvis uygunsuzluğu ve fetal distrestir.

Normal Doğum Olabilmesi için Anne Adayının Normal Doğum Sürecini Kabullenmesi Önemli

Normal doğum olabilmesi için anne adayının normal doğum sürecini önceden kabullenmesi ve karşılaşabileceği zorlukları bilmesi gereklidir.   Normal doğum sürecine katlanamayacağını düşünen gebelerin normal doğum şansı azalmaktadır.  Her şeyden önce anne adayının normal doğumu istemesi gereklidir.

Her ne olursa olsun, son karar gebelik sürecini takip eden kadın hastalıkları ve doğum uzmanına bırakılmalıdır.  Normal doğum sürecinin başlamasına kadar geçen sürede hiçbir problem olmasa bile bu durum normal doğumun kesin gerçekleşeceği anlamına gelmemektedir.  Bebeğin başı ile annenin pelvik kemikleri arasında uyumsuzluk olması servikal (rahim ağzı) açıklığın belli bir noktada durması ile kendisini gösterebilir.  Ayrıca kasılmalar düzenli ve yeterli kuvvette olmasına rağmen hiç açılma olmayabilir.  Baş pelvis uyumsuzluğu (çatı darlığı) olmasa bile, bebeğin başını omuzlarına doğru döndürmesi, asinklitizm olarak bilinir ve normal doğumu imkansız kılar.

Doğum Dinamik Bir Süreçtir

Normal doğum tamamlanana kadar olup olmayacağı tahmin edilemez. Bunun nedeni doğumun dinamik bir süreç olmasıdır.  Doğum şekline karar verilirken, vajinal muayene yapılarak sezeryan kararı alınması doğru bir yaklaşım olmaz.  Vajinal muayene ile doktor doğum eyleminin gidişatı hakkında yaklaşık bir tahminde bulunur.  Ayrıca muayene sırasındaki bulgular doktora doğumun gerçekleşeceği ana kadar uygulaması gereken  yaklaşımla ilgili çok önemli bilgiler sunar.

Önceki Doğum Şekli Sezeryan ise Bir Sonraki Doğum Şekli Normal Doğum Olabilir

Önceki doğum şekli sezeryan ise bir sonraki doğum şekli normal doğum olabilir.  Burada bilinmesi gereken en önemli nokta sezeryan sonrası normal doğum denenecek ise uterin rüptür (rahmin yırtılası) olasılığının %1-2 oranlarında olduğudur.  Bu durumda fetüsün (bebeğin) kaybı neredeyse kaçınılmazdır.  Bu kötü tablo sadece fetüsün kaybı ile kalmayıp histerektomi (rahmin alınması) veya anne ölümü ile de sonuçlanabilir.  Normal doğum denenmeden önce sezeryan sırasında gerçek bir alt segment insizyon yapılıp yapılmadığı veya uterusa T-insizyon uygulanıp uygulanmadığı bilinmelidir.  Tüm bu koşullar gözden geçirilip normal doğum denenecek ise, doğum operasyona elverişli bir ortamda beklenmelidir.

Sezeryanın Normal Doğuma Göre Komplikasyon Oranları Daha Yüksek

Her iki doğum şeklinin birbirlerine avantajları ve dezavantajları bulunsa dahi sezeryan bir operasyon olması nedeniyle komplikasyon oranları daha yüksektir.  Normal doğum sayısı arttıkça ileri yaşlarda üriner inkontinans (idrar kaçırma) olasılığı da artmaktadır.  Tekrarlayan sezeryan operasyonları ise karın içi yapışıklıkları ve buna bağlı olumsuzlukları beraberinde getirmektedir.  Sezeryandaki ortalama kan kaybı normal doğuma göre iki kat fazladır.  Normal doğumda omuz distozisi (omuz takılması), kordon sarkması veya fetal asfiksi (bebeğin oksijensiz kalması) gibi çok kötü senaryolar ortaya çıkabilir.   Bu kötü sonuçların ortaya çıkması ihtimali sezeryan oranlarının son yıllarda artmasının nedenlerinden biridir.

Gebenin ek sistemik hastalıkları veya gebelik sırasında ortaya çıkan bir hastalık da doğumun şeklini değiştirebilir.  Amniyon sıvısının ciddi şekilde az veya bebeğin beklenenden önemli ölçüde küçük olması (IUGR), doğum eylemi sırasında bebeğin koşulları tolere edemeyeceği anlamına gelebilir.  Sıvının fazla olması da erken doğum veya doğum sonrası aşırı kanama olmasına neden olabilir.

Normal Doğumun Doğum Sonrası Konforu Daha Fazla

Normal doğum gerçekleşene kadar uzun bir süre geçmesi ve sürecin ağrılı oluşu gebelerin sezeryanı tercih etmelerinin bir nedenidir.  Buna  rağmen doğum sonrasının konforu  ise sezeryana göre oldukça fazladır.  Normal doğum eylemi sırasında uygulanan epidural anestezi ise hastanın ağrı düzeyini oldukça azaltmaktadır.

Görüldüğü gibi bu soruya kesin cevap yoktur.  Doğum şekli mutlaka tüm koşullar detaylıca değerlendirildikten sonra bireyselleştirilmelidir.  Hiçbir inanç veya amaç uğruna anne ile bebeğin sağlığı tehlikeye atılmamalıdır.  Son karar her zaman doktora bırakılmalı, kararı etkileyecek baskı yapılmamalıdır.  Unutulmaması gereken doğumun şeklinin değil anne ile bebeğin sağlığının önemli olduğudur.