Türk kökenli politikacılar Haringey Belediye Başkan Yardımcısı Eczacı Ali Gül Özbek,  belediye encümen üyeleri Yasemin Brett, Ahmet Karahasan, Suna Hurman, Haydar Ulus, Nesimi Erbil, Güney Doğan ve Ersin Çelebi’nin de katıldığı seminerde, “uyuşturucu ve diğer bağımlılıklar, kumar alışkanlığı ve kanser” konuları derinlemesine anlatıldı. Seminerde ITSEB Başkanı Dr. Ali Demirbağ, Turkish Forum UK Yönetim Kurulu üyesi Nazif Akpınar ve Bozca-Der Başkanı İrfan Sağır da söz aldılar.

 

Mihrişah Safa

LONDRA’da kurulu etkin sivil toplum kuruluşlarından Turkish Forum UK, ITSEB (İngiltere Türkiye  Sağlık Elemanları Birliği) ve Bozca-Der tarafından ortaklaşa düzenlenen “Bağımlılık, Kumar ve Kanser Farkındalığı “ konulu semineri geniş bir katılımla yapıldı.

BozcaDer’in Kuzey Londra’daki merkezinde gerçekleşen ve 200’ü aşkın konuğun katıldığı 4 saatten fazla süren seminerde, konuşmacılar ,   Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Özgür Özyılkan, Fulya Acıbadem Hastanesinden Uzm. Dr. Meral Akbıyık ve  AMATEM Kliniğinden Doç. Dr. Rabia Bilici’nin  uzmanlık alanlarıyla ilgili anlattıkları ilgiyle dinlendi.

Seminere, Türk kökenli politikacılar Haringey Belediyesi Başkan Yardımcısı Eczacı Ali Gül Özbek,  belediye meclis üyeleri Yasemin Brett, Ahmet Karahasan, Suna Hurman, Haydar Ulus, Nesimi Erbil, Güney Doğan ve Ersin Çelebi ile  TFUK Başkanı Zeren Safa, Çanakkale Anma Platformu Başkanı Servet Hassan, MUSIAD Başkanı Uğur Yılmaz, İngiltere Kanser Hastalarına Yardım Derneği Başkanı Ayla Derya ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu yöneticisi  de katıldı.  Seminerde, ITSEB Başkanı Dr. Ali Demirbağ, Turkish Forum UK Yönetim Kurulu üyesi Nazif Akpınar, Bozca-Der Başkanı İrfan Sağır konuklara “hoşgeldiniz” diyerek, seminerin konusunun önemine dikkati çektiler.

Ücretsiz düzenlenen seminerin ilk konuşmacısı Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, AMATEM Kliniğinde çalışmakta olan Psikiyatrist Doç. Dr. Rabia Bilici , Uyuşturucu Madde Bağımlılığını oluşturan faktörlerin ve hastalığın tedavisi ile ilgili Aile ve  bağımlı ilişkisi üzerine  konuştu.

Rabia Bilici, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini 1999 yılında bitirdi. 2002-2007 yılları arasında Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde psikiyatri uzmanlık eğitimini tamamladı. Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi AMATEM Kliniğinde 4 yıl çalıştı. 2012 yılında başasistanlık, 2015 yılında doçentlik ünvanını aldı. Halen Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, kuruluşunda görev aldığı AMATEM Kliniğinde çalışmaktadır.

 

Bağımlılık Oluşmasında Etkili Faktörler ve Gençlerde Madde Kullanımı

Seminerin ilk konuşmacısı Doç. Dr. Rabia Bilici, “Bağımlılık” konusu üzerinde geniş bilgiler verdi. Bağımlılığı,  ruhsal ve bedensel sağlığa veya sosyal yaşama zarar verici sonuçlar doğurmasına rağmen zorlantılı bir şekilde madde arama ve kullanma ile seyreden kronik ve tekrarlayıcı bir beyin hastalığı şeklinde tanımlayan Doç. Dr Bilici, “ Bağımlılık bir anda ortaya çıkmadığı gibi tedavisi için de zaman gerekir. Bu hastalığı anlayabilmek ve tedavisinde yardımcı olabilmek için hastalığın oluş nedenlerini anlamak gerekir.  “ dedi.

Diğer tüm hastalıklarda olduğu gibi madde bağımlılığının oluşması ve sürmesi için birçok biyolojik ve çevresel risk faktörleri olduğuna dikkati çeken Doç. Bilici,  Doğumundan itibaren çocuğun yetiştiği aile ve çevrenin  bu faktörlerin en önemlileri olduğunu belirtti. Bilici şöyle devam etti;

“- Bebek doğduğunda annesi veya ona bakım veren kişi ile diğerlerinden farklı bir ilişki kurar. Anne veya bakım veren kişi bebeğin rahatladığı ve güvende hissettiği bir üstür. Bebek güvenli bir ilişki kurmuşsa bu duyguyu geneller ve sosyal hayata yöneltebilir. Kısacası çocukların aile içindeki ilk ilişkileri daha sonra kuracakları ilişkilerin ilk temellerini oluşturur. Ebeveynler ve çocuk arasında kurulmuş olan güçlü bağlar birçok zorluk karşısında çocuğu korumaya yardımcı olacaktır. Anne ve babalar çocuklarına iyi model olarak, kurallar koyma konusunda tutarlılık göstererek çocukları üzerinde olumlu etkilere yol açarlar. Çocukların yaşlarına uygun şekilde sorumluluk almaları, gerekli durumlarda ‘hayır’ diyebilmeleri konusunda cesaretlendirilmeleri gerekir. Düzenli beslenme ve spor faaliyetleri ile ilgili çocukların desteklenmeleri sağlıklı yaşama alışkanlığı edinmelerini kolaylaştırır. Çocukluk yıllarını sağlıklı geçirmiş olanlarda dahi ergenlik dönemi birçok riskli davranışın sergilenebileceği bir dönemdir. Bu dönemin özelliklerinin ailelerce bilinmesi, davranış değişikliklerine karşı ailelerin duyarlı olmaları önemlidir. Bağımlılık oluşmasında tek neden şüphesiz aile ilişkileri olamaz. Maddenin kolay ulaşılabilir olması, merak, farklı görünme çabası, arkadaş grubuna uyum sağlamaya çalışmak da önemli diğer nedenler arasındadır. “

 

 

İkinci konuşmacı ise Fulya Acıbadem Hastanesinde Uzman Dr. Meral Akbıyık oldu . Kumar ve Aile İçi Şiddet  Başlıklı konuşmasında Londra’da toplumumuzu  yakından ilgilendiren önemli konuda konuştu.

Meral Akbıyık, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesini 2005 yılında bitirdi. 2006-2011 yılları arasında Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde psikiyatri uzmanlık eğitimini tamamladı. Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi AMATEM Kliniğinde 2 yıl çalıştı. TC Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’nda bağımlılık alanında 1 yıl süreyle projeler yürüttü. 2015 yılından itibaren Fulya Acıbadem Hastanesinde görev yapmaktadır.

Kumar oynama bozukluğu ve ilişkilere etkisi

Dr. Meral  Akbıyık, “Kumar oynama” bozukluğunun  kişinin öncelikle davranışları üzerindeki kontrolünü yitirmesi ile başlayan ve devamında alkol ve madde kullanımı ile çok önemli benzerlikler gösteren bir davranışsal bağımlılık türü olduğunu belirtti ve şöyle devam etti;

“-  Kişi beklediği heyecanı duymak için giderek artan miktarlarda para kullanma gereği duyar veya sorunlardan uzaklaşmak için kumar oynamaya devam eder. Kayıplar devam ettikçe gerçek algısındaki değişiklikle beraber kaybettiklerini geri almayı umarak davranış sürdürülür.

Davranışsal değişiklikler kişinin gerekli parayı sağlamak için yalan söyleme veya yasadışı girişimlerde bulunma ile sonuçlanır. Kişi hayattaki sorumluluklarını yerine getirmediği gibi giderek sinirli ve gergin olur, özellikle yakın ilişkileri bozulur.

Kumar oynama bozukluğu olan kişilere yardım edebilmek için kişinin değişime hazır olması gerekir. Bu hazırlık evresinde kişiye yardım etmek için yüzleştirici olmak yerine yargılayıcı olmayan bir tavır takınmak daha fazla fayda sağlayacaktır. Tedavide ilaç ve psikoterapiler kullanılmaktadır.”



Kıbrıs asıllı Prof. Özgür Özyılkan’dan “ Kanser” konuşması

 

Seminerin son konuşmacısı ise Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özgür Özyılkan  oldu ve  “Erken tanı hayat kurtarırı ”  başlıklı konuşmasıyla Kanserde Erken Tanının Önemini yaşamdaki bazı alışkanlık değişimi ile risklerin nasıl azaltılacağını anlattı.

Prof. Dr. Özgür Özyılkan,  23 Aralık 1963’te Kıbrıs’ın Larnaka (Tuzla) şehrinde doğdu. İlk ve orta eğitimini Gazi Mağusa’da tamamladıktan sonra 1981 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesine girdi. 1987 yılında tıp fakültesinden mezun olarak, yine aynı üniversitede 1991 yılında İç Hastalıkları Uzmanı oldu. 1994 yılında  Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nde Tıbbi Onkoloji yan dal uzmanlığını alarak görevine devam eden Dr. Özgür Özyılkan, 1994 yılında Doçent, 2003 yılında Profesör ünvanlarını aldı. Avrupa Medikal Onkoloji Derneğinin palyatif bakım çalışma grubunun kurucu üyeleri arasında yer alan Dr. Özyılkan’ın aktif olarak ilgilendiği Onkolojide Palyatif Bakım  Konusunda sayısız araştırmaları mevcut olup, otör ve yardımcı otör olarak yer aldığı, uluslararası ve ulusal indeksli dergilerde 100’ün üzerinde makalesi bulunmaktadır.

Prof. Dr. Özgür Özyılkan kendi branşında özellikle, meme, akciğer ve kolon kanserleri ile ilgilenmekte olup, 2002 yılında Başkent Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanlığı görevine atanmıştır. Halen Ankara ve Adana’da Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı görevini sürdürmekte olup, bir çok onkoloji derneği ve sağlık kuruluşlarının yönetim ve üye kadrolarında yer almaktadır.

İyi derecede İngilizce bilen Dr. Özyılkan , evli ve 2 çocuk babasıdır. 

 

Erken Tanı Hayat Kurtarır

Prof. Özgür Özyılkan, kanseri , vücudu oluşturan hücrelerin kontrolsüz ve anormal şekilde çoğalmaları sonucunda ortaya çıkan bir hastalık olarak tanımladı ve kanserin ortaya çıkmasında etken olan faktörleri ;”- sigara,  radyasyon (aşırı dozda röntgen ışınına maruz kalma), çevre kirliliği, kimyasal  karsinojenler (katran, benzen, boya maddeleri, asbest, …), bazı virüsler (Human papiloma virusu gibi) ve kötü beslenme alışkanlığı”  olarak tanımladı.

 

Kanserin yedi belirtisi

 

Prof. Özgür Özyılkan,  Kanserin yedi belirtisini ; ses kısıklığı ve öksürük, meme veya vücudun herhangi bir yerinde şişlik ve sertlikler, normal dışı kanama ve akıntılar, yutma güçlüğü ve hazımsızlık, idrar yapma ve dışkılama alışkanlıklarındaki değişiklikler, vücudun herhangi bir yerinde iyileşmeyen yara, ben ve siğillerde görülen renk değişikliği, büyüme ve kanama gibi değişiklikler olarak açıkladı.

Kanserin korunulabilen ve erken tanı konduğunda tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu kaydeden Prof. Özgür Özyılkan, şöyle devam etti;

“-  Kanserden korunmak demek, kanser yapıcı nedenlerden uzak durmaktır. İleri  evrelerde  tedavi  başarısının  yetersiz  kalması nedeniyle, kanser  yapıcı  etkenlerden  korunma  ve  hastalığın  erken  tanısı  önemlidir Sigara kullanmamak, dengeli ve yeterli beslenmek, lifli besinler tüketmek önerilebilir. İdeal kilomuzu korumak, alkol kullanmamak, yazın güneşin dik geldiği saatlerde güneş ışınlarından korunmak ve sağlıklı cinsel yaşam sayılabilen diğer yapılacaklardır

Kadınlarda en sık görülen kanser, meme kanseri türüdür. Erken tanısı mümkündür. Erken tanı: 20 yaşından sonra düzenli meme muayenesi (Meme muayenesi: Her ay kadınlara kendi kendine ve yılda bir kez  de hekim tarafından meme muayene kontrolu önerilmektediğr. Ayrıca 40 yaş üzeri yılda bir kez mamografi de unutulmamalıdır.

Akciğer kanserinde sigaradan uzak durmak en önemli korunma yöntemidir.

Diğer önemli korunulabilecek kanser,  Human Papilloma Virüs (HPV) ile çok yakından ilişkili bir kanserdir. Rahim ağzı kanserlerinin neredeyse tamamında bu virüs saptanmaktadır. Ayrıca bazı baş boyun kanserlerine de sebep olur. HPV virüsü cinsel temasla insanlar arasında geçer. Bu virusa karşı geliştirlen aşının amacı ise bu geçişi önlemek ve bu sayede olabilecek kanserleri önlemektir. Kız çocuklarına ve kadınlara ikili, dörtlü ve dokuzlu aşı 11 - 26 yaş arasında cinsel temas öncesi önerilmektedir. Erkeklere ise 11 yaşından başlayarak dörtlü (quadrivalan) veya dokuzlu (nanovalan) aşı uygulanması önerilmektedir.

Kanser, ilerledikçe tedavisi güçleşen bir hastalıktır. Bu nedenle kanserde erken teşhis ve tedavinin önemi çok fazladır. ‘Kanserden Korkma, Geç Kalmaktan Kork!’ sloganı unutulmamalıdır. “

 

Soru cevap bölümünde, Prof. Özyılkan, bazı kanser hastaları veya ailelerinin alternative tedavilere başvurmasının , hekimin bilgisi dışında asla kullanılmaması gerektiğine vurgu yaptı. Alınacak ek tedavilerin, mevcut tıbbi tedaviyi bozabileceğini, hatta zararı bile dokunabileceğini kaydetti. Hekim bilmeden diyetinde değişiklik, ek ilaçların alınmamasını önerdi. Ayrıca, bazı ailelerin hastadan hastalığı gizlemelerinin de sakıncalı olduğunu kaydeden Prof. Özyılkan, “ bir hastanın en doğal hakkı kendisiyle ilgili sağlık bilgisini öğrenmektir. Hastayı korkutmadan bazı gerçekleri saklamadan hastayı bilgilendirmek gerekir. Hasta, doktorlarıyla daha fazla işbirliği yapar. Bilgisizlik son derece zarar verir. Ayrıca hasta ve hasta yakınlarının tanı konduktan itibaren psikolojik destek alması da gerekir.” Dedi.

Bir soru üzerine Doç. Dr. Rabia Bilici, kadın bağımlıların sayısının gerçekten erkeklere oranla son derece az olduğunu, hatta çok az hastanede kadın bağımlılar için klinik bulunduğunu kaydetti, “ Erkekler maddeye daha kolay ulaşıyor, erkeklerin madde ile ilk karşılaşmaları çok daha kolay “ bilgisini verdi.

Daha sonra seminere katılanlar UNESCO tarafından koruma altına alınmış geleneksel Türk Sanatımız olan Ebru Sanat’ın rehabilite edici özelliğini gösterecek Ebru şovu izlediler. Katılımcılara ebru sanatçısı Çiğdem  Güllü , çalışma olanağı sağladı ve bazı hastalıklarda hastalara terapi görevi gördüğünü kaydetti.