O yıllarda kapalı bir yaşam vardı. Yani öğrencinin ufku bugünkü gibi geniş ve özgür değildi. Aile baskısı, okul baskısı vardı. Şimdi görüyorum çocuklar çok özgürdür. Toplumda da değişiklik oldu…

Erozan gençlere öğüt verdi: “ Çağ sürat çağıdır. Hayatını başka bir ülkede geçirmek zorunda kalsa bile özlediği (doğup büyüdüğü) yere süratle gelip özlemini giderebilir. Önemli olan yaşamını rahat ve huzurlu bir şekilde sürdürebilmesi, çocuklarına iyi bir gelecek sunabilmesidir”

 

Diva ULUÇAY

İnsan hikâyeleri bizlere çoğu zaman çok şeyler öğretir. Özellikle de büyüklerimizin yaşam öyküleri, tecrübeleri her zaman bizlerin yaşamlarına ışık olur. Bu sayımızda Mağusa’dan bir hayat hikayesine yer verdik. Eski öğretmen ve müdürlerden, emekli kaymakam, dedem Erol Erozan’la  geçmiş günlerden, eğitim sisteminden ve günümüzgençliğinden konuştuk. Sohbetimiz sırasında zamanda yolculuk yaparak onunla nostalji yaşadık.
Erol Erozan 1937 Ağustos'unda, Karpaz bölgesindeki Gorovya (Kuruova) köyünde altı kardeşin en küçüğü olarak dünyaya geldi. Ortaokul ve liseyi Namık Kemal Lisesi'nde bitirdikten sonra bir sene su dairesinde çalıştı. Daha sonra üniversite eğitimini tamamlamak için Türkiye'ye gitti ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden 1961 yılında mezun oldu. Kıbrıs’a geri döndükten sonra Lefkoşa Türk Lisesi, Namık Kemal Lisesi ve Larnaka Bekir Paşa Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1976 – 1993 yılları arasında Namık Kemal Lisesi ve Canbulat Lisesi’nde müdürlük yaptıktan sonra 1993 yılında Mağusa kaymakamlığı görevine getirildi. 1996 yılına kadar bu göreve devam etti. Daha sonra bir dönem Doğu Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okutman olarak çalıştı. 2000’li yıllarda Mal Tazmin Komisyonu’nda 3 yıl üyelik ve başkan yardımcılığı yaptı. Şimdi Mağusa’daki evinde emekliliğini yaşamaktadır.

North Cyprus UK: Mezun olup öğretmenliğe başladığınız yıllardan bahsedelim…
Erozan: Öğretmenlik hedefimdi. Bizim en büyük şansımız, o zamanlar öğretmen azlığı vardı. Bu yüzden gelir gelmez başladık. Bu işe severek girdik dolayısıyla ilk yıllar heyecanlıydı yıllarımızdı. Kıbrıs’ın ilk kurulan liselerinden birinde (LTL) öğretmenliğe başlamak da benim için şanstı. Öğrencilerimle uyum içindeydim.

North Cyprus UK: Daha sonra ilk mezunlarından olduğunuz Namık Kemal Lisesi’nde uzun yıllar öğretmenlik yaptınız. Okul yıllarını nasıl anımsarsınız?
Erozan: Kişinin mezun olduğu okulda öğretmen olarak görev yapması en büyük mutluluktur. Orada gerçekten çok güzel ve yararlı yıllarımız geçti öğrencilerimizle. Gerek ders içi, gerek ders dışı etkinliklerde öğrencilerimizle hep uyumluyduk.

North Cyprus UK: Kritik dönemlerde Namık Kemal Lisesi’nde müdürlük yaptınız. Zorlandığınız noktalar nelerdi?
Erozan: Öğretmenlik mesleği çok sorumluluğu olan bir meslektir. Her mesleğin sorumluluğu var da, öğretmenlikte kişi unsuru vardır. Özellikle benim dersim olan edebiyat dersinde öğrencilere sadece ders değil hayat dersi de verirdik. Öğrencilerle hem sınıf içinde hem de sınıf dışında çok iyi ilişkiler kurmak gerekirdi. Bizim için en sorunlu yıllar 1963’lü yıllar ve onu takip eden yıllardı. Bir öğretmen olarak iki görev düşüyordu bize, bir öğretmenlik görevi, bir de bulunduğumuz bölgeyi savunma ve verilecek görevleri üstlenme sorumluluğu. Son sınıf öğrencilerine de öğrencilik vasfı dışında bölgeyi müdafaa etme (nöbet tutma) görevleri de verilirdi. Bu durum zaman zaman öğrencinin istenen disiplinden kaymasını yaratırdı. O yaştaki bir genç kendini öğrencilik ötesinde sorumluluk altında olduğunu hissettiği an öğretmene karşı olması gereken disiplin hareketlerinde uzaklaşmış olurdu. Düşünün hem öğretmen hem öğrenci aynı mekânda nöbet tutardık. Ayrıca o yıllardan sonra ideolojik eylemler yeşermeye başlamıştı. Öğrencilerin dışarıdan aldığı sağ-sol etkiler vardı. Bu konularda gerçekten çok zorluklar çektik ama her şeye rağmen öğrencilerimiz arasında çok ciddi sayılacak bir uyumsuzluk yaşamadım. Benim için en zorlu dönemler müdürlük yaptığım yıllarda geçmiştir. Daha büyük sorumluluk altına girdim. Özellikle öğrencilerin ideolojik eylemlerde, onları yönetenler tarafından yanlış bilgilendirilmeleri, yanlış yönlendirilmeleri, öğretmenler için, özellikle de sorumluluğu olan müdür için güç şartlar yaratırdı.

North Cyprus UK: Yanlış yönlendirmeler derken neyi kastediyorsunuz?
Erozan: O yaştaki bir öğrencinin gerek sağ gerek sol ideolojileri kavrama irade ve ufku yeterli olmadığı için kendini o görevlerin fedaisi olarak görürdü. Hâkim olan heyecandı. Okula giderdik, duvarlarda yazılar. Çocuk görev aldı mı disiplinden çıkar. Her gün polis isimlerle gelir. Müdür olarak sorumlusunuz, o çocuğu korumanız da lazım.

North Cyprus UK: Dönemin siyasi rüzgârlarına kapılan öğrencileri belalardan korumak  elbette zordu ancak çağın değişimiyle birlikte herkes bireyselleşti. O zamanki gençlik ile günümüzün gençliğini karşılaştırdığınızda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?
Erozan: O yıllarda kapalı bir yaşam vardı. Yani öğrencinin ufku bugünkü gibi geniş ve özgür değildi. Aile baskısı, okul baskısı vardı. Şimdi görüyorum çocuklar çok özgürdür. Toplumda da değişiklik oldu. O zamanki veli çocuğuyla çok ilgiliydi. O zaman ‘eti senin, kemiği benim’ düşüncesi bu zamana nazaran daha çok vardı. Çok az veli vardı gelsin, “Çocuğum neden bu cezayı aldı?” diye şikâyet etsin. Böyle sadece bir örnek hatırlarım. Tarım dersimiz vardı. Öğrenciler okulun çevresini zaman zaman temizlerlerdi. Velinin biri geçerken gördü kızının elinde çapa, bahçeyi temizler. Geldi, “ben kızımı elinde çapa temizlik yapması için buraya göndermedim” dedi. Ben nazik davrandım ve bunun hizmetkârlık değil, eğitimin bir parçası olduğunu söyledim. “Çocuk sizindir, bu eğitimi beğenmezseniz gelip çocuğunuzu alabilirsiniz” dedim. Tabi ne geldi ne aldı. Ben müdürlüğüm boyunca okul, öğrenci ve veli bağına çok önem verirdim ve okul aile birliği de her zaman yanımda oldu.

North Cyprus UK: Peki sizce eğitimde disiplin nasıl olmalıdır? Yani yukarıda da dediğiniz gibi eskiden ‘eti senin kemiği benim’ düşüncesi hâkimdi, şimdi ise veliler çocuklarının ceza almasına bile itiraz ediyorlar. İngiltere’de öğrencilerin yasal hakları var ve bu yasalar çerçevesinde, bir öğretmenin öğrenciye dokunması bile yasaktır. Eski ve yeni disiplin yöntemlerini karşılaştırmanızı istersek ne söyleyebilirsiniz?
Erozan: Eğer ortada bir suç eylemi varsa disiplin kurulumuz vardır. Disiplin kurulundaki en ağır ceza okuldan uzaklaştırmadır (tasdikname – başka okula gidebilir). Burada en büyük rol yine müdürün üzerine düşer. Müdür eğer okul aile birlikleriyle sağlam temele dayalı bir organizasyona girebilirse suçlar çok aşağı düşer. Tabii burada sorumluluk müdür ve okul aile birliği ile birlikte tüm öğretmenlerindir. Müdürlüğüm sırasında hiç okuldan uzaklaştırma cezası olmamıştır. Eğer öğrenci o cezayı alma durumuna gelmişse, okul müdürlüğüyle veli arasında bir uzlaşı sağlayarak, veli kendi isteğiyle (öğrenci ceza almadan çünkü ceza alırsa notu da düşerdi), çocuğunu okuldan alırdı ve başka okula götürürdü. Yani benim yaptığım buydu.

North Cyprus UK: Eğitimde dayağa karşı mısınız?
Erozan: Şiddetle karşıyım. Dayak çare değildir. Sindirme, korkutma eğitimde yoktur.

North Cyprus UK: Toplumlar arası çatışmaların olduğu yıllarda Namık Kemal Lisesi’nin de bölgeyi korumada büyük rolü olduğunu biliyoruz. O dönem ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Erozan: Malum Namık Kemal, Maraş’a sınır olan bir konumdaydı. 1963’te olayların patlak verdiği dönemlerde, gerek erkek öğretmenlerimiz gerekse erkek son sınıf öğrencilerimiz asli sorumlulukları dışında okulu korumak ve bununla birlikte bölgeyi de korumak görevlerini de yüklenmişlerdir. Öğretmenlerin ders olmadığı saatlerde gündüz ve gece nöbetleri, öğrencilerin de gündüz nöbetleri vardı. Bu durum haliyle öğrencileri kısmen şımartıyor ve bazı disiplin olaylarının yaratılmasına neden oluyordu. Biz buna çok dikkat ediyorduk, çok ciddi bir şey olmadı.

North Cyprus UK: Okuldaki nöbetler esnasında yaşadığınız ve hiç unutamadığınız bir anınız var mı?
Erozan: Vardır. Gündüz nöbetinde bir öğretmen arkadaşla birlikte,  kocaman okulda iki görevli düşünebilir misin? Nöbet esnasında Rum polisinin arabayla okulun arka bölümündeki futbol sahasından geçip okula yaklaştığını görmüştüm. Arkadaşa silahı bırakıp, arka kapıdan dışarı fırlayıp üzerlerine koşmaya başladım. Bunun üzerine polisler okuldan uzaklaşmışlardı. Yine bir gün öğleden sonra 5-6 saatlerinde okulun ana giriş kapısında iki arkadaşla nöbetteydik. Ana giriş kapısı camdı, dışarıyı görebiliyorduk. Tam karşımızda hastane vardı. Hastanede çalışan bir Türk kadın hastabakıcı hastaneden çıkıp yaya olarak anayola geçip evine gidiyorken, etrafta kimse yok o saatlerde düşün ün, bir Rum polis cipi gelip kızı yakalayarak cipe attılar. Ben ve arkadaşım bunu izlerken heyecandan olacak, elimde tuttuğum otomatik stant silahın tetiğine dokundum. Patladı tabii, boşaldı, bütün kurşunlar duvara gitti. Duvarın önünde oturuyorduk. Arkadaşım çok korktu.

North Cyprus UK: Sizin döneminizdeki ve şimdiki eğitim sistemi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Erozan: Tabii ben şimdiki eğitim sistemini dıştan gözlemlerim. Mutlaka hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Hem öğretmenin hem öğrencinin görüş açısı değişir. Benim gözlemlediğim, bugünün öğrencisi, okullardaki sistematik değişikliklerden de kaynaklanmış olacak ki, gerek davranışlarında gerekse kendi öğrenci sorumluluklarında daha özgürce davranışlar içindedir. O zaman sadece kitap vardı. Yani eğitim araç ve gereçlerinde de gelişme oldu. Bence eskiyle bugünü mukayese etmemek lazımdır. Değişmeyen şey o zaman da üniforma vardı şimdi de, ancak bu bir semboldür.

North Cyprus UK: Emekliliğiniz nasıl oldu?
Erozan: Emekliliğimin öğretmenlikten ayrılarak olmasını istiyordum ama bir görev bilerek kaymakamlığı kabul ettim. O da bir nevi insan ilişkileri olduğu için bu görevi kabul ettim. Ne var ki öğretmenliğin vermiş olduğu ciddiyet ve sorumluluktan olacak ki kaymakamlığımın üçüncü yılının sonlarında,  siyasi erkle fikirsel ve eylemsel farklılığa düştüğümüz bir olayda bu görevden istifa ederek ayrıldım.

North Cyprus UK: Mal Tazmin Komisyonu’na girmeniz nasıl oldu ve orada çalışmak nasıl bir tecrübeydi?
Erozan: Bir, orada çalışacak kişilerin hiç Rum malı olmaması lazımdı; iki, idarecilikte deneyimi olması lazımdı ki ben müdürlük yaptım, kaymakamlık yaptım. Orada takas ve malını satma vardı. Benim dönemimde hiç takas olmadı. Genellikle tazminat öderdik koçanı alırdık. Tabii onlar hukukçularını getirirdi, biz hukukçularımızı getirirdik toplantı olurdu. Çok uzun sürmezdi. Herhalde karar vererek gelirlerdi, en geç yarım saate anlaşılırdı. Benim dönemimde çok olmadı, zannedersem 8-10 arası bir şeydi. Tazminat ödeyerek mal bırakanların birçoğu da Kıbrıs’ı terk eden Rumlardı. Biraz da Rumcam vardı diye konuşurdum kendileriyle, sorardım “niçin veriyorsunuz, bekleyin belki çözüm olur”, diye ama hiç çözüm olacağına inanmazlardı. Bir tanesi bana “ben zaten Kıbrıs’ı terk ettim” demişti.

North Cyprus UK: Kıbrıs’ın şu anki durumunu nasıl görüyorsunuz? Sizce gençlere gelecek vaat ediyor mu?
Erozan: Kişinin yaşamını sadece dar bir bölgeye tutsak etmemesi görüş ve düşüncesindeyim. Maddi ve manevi yönden özgürce yaşayabileceği yeri vatanı olarak görmesi kanımca en modern düşüncedir. Kişi bence ömür boyu çalışıp kazanacağı ve rahat bir yaşam sürebileceği bir yer arar. Tabii bunları kendi vatanında bulabilirse bu onun için en mutlu, en kabul edilir durumdur. Kıbrıs çok dar bir bölgedir. Tüm yukarıdaki olguları burada bu koşullarda bulmak kanımca çok zordur. Ne kadar yaratıcı olursa olsun koşullar çok zordur. Gençlere öğüdüm bu saplantıya düşmemeleri. Çağ sürat çağıdır. Hayatını başka bir ülkede geçirmek zorunda kalsa bile özlediği (doğup büyüdüğü) yere süratle gelip özlemini giderebilir. Önemli olan yaşamını rahat ve huzurlu bir şekilde sürdürebilmesi, çocuklarına iyi bir gelecek sunabilmesidir.

North Cyprus UK:  Kariyeriniz dışında nelerle uğraştınız?
Erozan: 1960’lı, 1970’li yıllarda, o sıkıntılı, mücadeleli yıllarda Canbulat Radyosu’nda ‘Şiir Saatleri’ programını hazırlayıp sunardım. Surlar içerisinde kapalı bulunduğumuz dönemlerde halkın moralini düzeltmek için oluşturulan Mağusa Sanatseverler Derneği’nin kurucularındanım. Halkın umudunu yaşatmak için tiyatrolar düzenlerdik. Bugünkü Buğday Cami’yi ekip şeklinde çalışarak atıl halden bir tiyatro salonu haline getirdik. Tiyatrolar, balolar, şiir yarışmaları, resim sergileri vb. her türlü sanatsal etkinlikler orada yapılırdı. O sıkıntılı günlerde bütün bunlar halka büyük bir moraldi. Surlar içerisindeki Namık Kemal Meydanı’nda bulunan eski belediye binasında kütüphane kurup halka o sıkışık günlerde kitap okuyabilme olanağı sağladık. Bunlar dışında çeşitli derneklerde görev yaptım. Kıbrıs Türk Emekliler Cemiyeti’nin kurucu üyeliğini yaptım. İki dönem de Mağusa Emekliler Cemiyeti’nin başkanlığını yaptım. Şu anda Cemiyet’in bulunduğu binanın restorasyonu için büyük mücadele verdim. Mağusa Türk Gücü’nde bir dönem idare heyetinde bulundum.

North Cyprus UK: Şimdi günleriniz nasıl geçiyor?
Erozan: Şimdi eşim, çocuklarım ve torunlarımla mutlu bir yaşam sürüyorum. Allah herkese böyle bir mutluluk nasip etsin.

 

Değerli anılarınızı bizimle paylaştığınız için teşekkür ediyoruz.