Bazen bir “Merhaba” koskoca bir öyküyü barındırır içerisinde. Bir yol bir insan ve bir merhaba ancak böylesine mahsum, böylesine içten ve böylesine yürek dolduran olurdu. Karpaz’a düşen yolumuzda öyle özel birşeyle karşılaştık ki...

Gizem... ilkokul çağında Karpazlı  bir kız çocuğu. Oasis Restoran yolu üzerinde bulunan evlerinin önünde bir merhaba için bekliyor ellerinde çiçekler... Bir araba görür görmez fırlıyor yola, kenara çeviriyor. Gülen gözleri, tatlı dili sivri zekası ve sempatik tavırları; birbirinden farklı terlikleri, kirli yüzü ve  tüm yabancılığını yerle bir ediyor. O bir anda bizden biri oluveriyor. Ellerinde bir çırpıda alelacele kestiği çiçek ve naneleri uzatıyor arabanın camından içeriye ve “Çiçek satıyorum. Almak ister miydiniz?” diyor . “Ne kadar istiyorsun?” diye soruyoruz ona “Ne verirseniz” diyor. Dipkarpaz ilk okulunda okuyor. Ve o okumayı çoktan sökmüş...Arabadan kaptığı kağıdı kapar kapmaz başlıyor okumaya. “Ben okumayı biliyorum” diyor gururla. Arkasında ise kardeşi Umut. Umut’a fırsat kalmıyor konuşmaya, çünkü o ablasına göz kulak oluyor sadece. Kısacık sohbetimizde onlardan çok şeyler öğreniyoruz hayata dair. Birbirinden güzel süprizi içerisinde taşıyan Karpaz, yollarda oynayan ve koşuşan çocuklarıyla ayrı bir sıcaklık hissettiriyor bizlere. Karpaz çocuklarından kendi yaptığı bisikletiyle dolaşan bir tanesi de bunlardan bir tanesi. Bisikletinin ‘orjinal’ olduğunu o da söylüyor. Ve Karpaz, doğasıyla, kumsalları, güneşi, hayvanlarıyla en önemlisi de birbirinden sıcak insanları ve birbirinden güzel çocuklarıyla her misafiri samimi duygularla kucaklıyor.