CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, pandemi sürecinin başında hükümeti pandemi hastanesi ve diğer hazırlıklar için iç borçlanmaya davet ettiklerini ancak tüm telkinlere rağmen hükümetin gerekeni yapmadığına söyledi

Ahmet İLKTAÇ

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, hükümete pandemi sürecinin başlamasından 1 hafta sonra pandemi hastanesi ve diğer hazırlıklar için iç borçlanmaya davet ettiklerini, ancak tüm telkinlere rağmen ne pandemi hastanesinin ne de diğer gerekli hazırlıkların tamamlanmadığını söyledi.

Tüm telkinlerinin hükümetin bir kulağından girdiğini, diğer kulağından çıktığını belirten Erhürman, çarşının halini felaket durumda olduğunu, esnafın siftah dahi yapamadığını, toplu taşımacılık ve turizm gibi sektörlerin de büyük zarar gördüğünü ifade etti.

Tufan Erhürman, bakanların kendi aralarında uyumsuzlukları bulunduğuna dikkat çekti ve bakanların bu süreçte kendi aralarında birlik ve beraberliği sağlayamayarak halkın bedel ödeyerek sağladığı ortamı riske atmaya hakları bulunmadığını aktardı.

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, önceki akşam Hakikat Tv’de Güven Arıklı’nın sunduğu “Gündem Özel” programına katılarak gündeme dair sorulara yanıt verdi.

“MECLİSTE CİDDDİYET ARZU EDİLEN BOYUTTA DEĞİL”

Tufan Erhürman gelen bir soru üzerine milletvekili olduğu dönemden bu yana meclisteki ciddiyetin arzu ettiği boyutta olmadığını, bunu düzeltmek için iç tüzükte birtakım çalışmalar yapılmasına rağmen istenilen ciddiyetin yine sağlanamadığını söyledi.

Bu konudaki temel meselenin kendi kendimizi ciddiye alıp almadığımız tartışması olduğunu kaydeden Erhürman, mecliste önceki gün yaşananlardan en çarpıcı olanların bakanların soru almamak için kürsüyü terk etmeleri ve Başbakan ile Başbakan Yardımcısının defalarca yapılan çağrıların nihayetinde kürsüye gelerek söz almaları olduğunu bildirdi.

İlgili tartışmanın kabinenin tamamını ilgilendirdiğini değinen Tufan Erhürman, bakanların kürsüye çıkmalarına çok da gerek olmadığını, kürsüye Başbakan’ın çıkması gerektiğini çünkü birden çok bakanlığı ilgilendiren bir konu söz konusu olduğunda koordinatörlük görevini üstlenmiş olması gereken Ersin Tatar’ın kürsüye çıkarak sorulara yanıt vermesi gerektiğini dile getirdi.

“Ancak biz Başbakan Ersin Tatar’ı en son o da zar zor kürsüye çıkarabildik. Sorduğumuz sorulara da yanıt alamadık” diye konuşan Erhürman, bu soruların sonunda da bu özel iznin bakanlar kurulu kararıyla verilmediğinin ortaya çıktığını söyledi.

Tufan Erhürman, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Tolga Atakan’ın ilgili özel izinle alakalı “bakanlar kurulu kararı var” demesine rağmen ondan sonra söz alan aynı partiden olan Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay’ın ortada bir bakanlar kurulu kararı olmadığını beyan ettiğini hatırlattı.

“BAKAN’I SORUŞTURACAKLARSA GENSORU VERİLMELİ, VERİRLERSE DESTEKLERİZ”

Resmî gazetede yayınlanmadan sözlü olarak Bakanlar Kurulu kararı olmayacağına dikkat çeken Erhürman şöyle devam etti:

“Mecliste çoğunluğu temsil eden Bakanlar Kurulu, bakanlar kurulu kararı olmadan özel izin verdiğini varsayıyor. “Varsayıyor” kelimesinin altını çiziyorum. Çünkü Bakanlar Kurulu kararı yoksa hukuken özel izin vermiş olamazsınız. Bu ciddiyeti Bakanlar Kurulu’nun göstermediği Meclis’te, tartışmaların ciddiyeti de tartışmalı bir biçime geliyor. Bu aslında bizim devlet yapımızın hücrelerine kadar nüfuz etmiş bir meseledir”.

Halkın Partisi Parti Meclisi’nin Turizm ve Çevre Bakanı Ünal Üstel hakkında soruşturma talebi ile ilgili de konuşan Tufan Erhürman, anayasamıza göre bir bakanın soruşturulması ile ilgili yolun gensoru vermekten geçtiğini kaydetti.

“Eğer bakanın ceza mahkemesi aracılığıyla soruşturulmasından bahsediliyorsa onun yolu da dokunulmazlığının kaldırılmasıdır. Yapılan açıklamada ‘bakan dahil, bu sürecin soruşturulmasını istiyoruz’ derken ne demek istiyorsunuz” diye soran Tufan Erhürman, bir gensoru verilmesi halinde buna parti olarak destek vereceklerini açıkladı.

Gereğinin neyse bir an önce yapılması gerektiğini işaret eden Erhürman, hükümet tarafından gereğinin yapılmayacağına inandığını, bu şekilde de hükümete olan güvensizliğin katlanarak artacağını kaydetti.

Konuşmasında hükümete olan güvensizliğin beraberinde birçok sorun getireceğinin altını çizen Tufan Erhürman şu şekilde devam etti:

“Başka bir dönemde olsaydı bu konuyu bu kadar büyütmezdik. Sandık günü geldiğinde halk güveniyor mu güvenmiyor mu gösterecek derdik ve geçerdik. Ama şimdi kriz içindeyiz. Krizin içinde halk kendisini yönettiğini iddia edenlere güvenini yitirdiyse artık onların koyduğu kurallara uymamaya başlayabilir. Bu olursa da başımıza çok daha kötü şeyler gelebilir. Dolayısıyla kimsenin bunları bize yaşatmaya hakkı yoktur. Hükümetin bunca yanlışına rağmen, muhalefet olarak 3 ay boyunca insanlar güvenlerini kaybetmemeleri ve kurallara uymaya teşvik etmek için sesimizi aşağıda tuttuk. Ama geldiğimiz noktada hiçbir hazırlık yoktur. Önceki gün bu rezalet bize yaşattırıldı. Bakanlar tamamen birbirlerinden habersiz. Ne yaptıkları ve ne söyledikleri belli değil. Bakanlar kurulunda karar var mı yok mu o dahi meclis toplantısında ortaya çıkıyor. Bütün bunları yaşadık. Eğer hükümette ciddiyet olsaydı bu kadar uyarımıza, bu kadar yapıcı tavrımıza rağmen bugüne kadar yapılması gerekenler yapılırdı”.

“İÇ BORÇLANMAYI PANDEMİ HASTANESİ VE DİĞER HAZIRLIKLAR İÇİN YAPIN DEDİK”

CTP olarak pandemi süreci başladıktan 1 hafta sonra hükümeti iç borçlanmaya davet ettiklerini anımsatan Erhürman, bir muhalefet partisinin sıkışacak olan hükümete iç borçlanma gibi bir kart açmasının dahi çok büyük destek olduğuna değindi.

Kendilerinin iç borçlanmayı pandemi hastanenin hazır hale getirilmesi için önerdiklerini anlatan Tufan Erhürman, açılım günü geldiğinde iç borçlanmayla yapılacak pandemi hastanesinde vatandaşların salgınla ilgili hak ettikleri tedaviyi alabilmelerinin sağlanmasını amaçladıklarını ifade etti.

Hükümete “iç borçlanmaya gidin pandemi hastanesini ve gerekli diğer hazırlıkları 3 ay içinde yapın” dediklerini aktaran Erhürman, hükümetin Türkiye ile uluslararası antlaşmanın imzalanmasından 2 gün önce 400 milyon TL iç borçlanmaya gittiğini ancak bu borçlanma ile tüm telkinlere rağmen ne pandemi hastanesinin ne de gerekli diğer tüm hazırlıkların yapılmadığını söyledi.

Tufan Erhürman, “halkın da hekimlerin de bizim de tüm söylemlerimiz bir kulaklarından girdi diğer kulaklarından çıktı “dedi.

Çarşıların halinin felaket durumda olduğunu anlatan Tufan Erhüman, esnafın siftah dahi yapamadığını, toplu taşımacılık ve turizm gibi sektörlerin de büyük zarar gördüğünü kaydetti.

“BAKANLAR BİRBİLERİNİN AYAKLARININ ALTINDAKİ SANDALYEYİ ÇEKMEYE ÇALIŞIYOR”

Sağlık açısından önümüzdeki süreçte iki önemli risk olduğuna dikkat çeken Erhürman, konuşmasına şöyle devam etti:

“1 Temmuz’da dışa açılıyoruz. Bu ciddiyetsizliği gösteren hükümetin aynı ciddiyetsizliğe devam etmesi halinde 1 Temmuz’dan sonra beklemediğimiz kadar çok vakayla karşılaşabiliriz. Bu bir risktir. Bir diğer risk de tüm dünyanın sözünü ettiği sonbahardaki 2’nci dalga riskidir. Biz bu iki riske de hazırlıklı olmalıyız. İnşallah bu riskler gerçekleşmez ve bizim tek pişmanlığımız bunu biraz abartmış olmak olur. Bu hükümet kendi ciddiyetsizliğinin bizde yarattığı tepkinin ciddiyetinin farkında değil…”

Tufan Erhürman, bakanların kendilerine sürekli “siyaset yapmayın… siyaset yapmayın” diye çağrıda bulunduklarını ancak birbirlerinin ayaklarının altındaki sandalyeyi çekmeye çalıştıklarını belirtti ve bakanlar kurulundaki 10 kişi kendi aralarında birlik ve beraberliği sağlayamayarak bu halkın bedel ödeyerek sağladığı ortamı riske atmaya hakkı yoktur” diye konuştu.

Hükümet mensuplarının uyumsuzluklarıyla insanlarımızın güvenini sarsarak riski artırdıklarını söyleyen Erhürman, buna daha fazla izin vermeyeceklerini ifade etti.

1 Temmuz sonrası için halkımıza çağrı yapan Tufan Erhürman şu şekilde devam etti:

“1 Temmuz günü itibarıyla maske takma, sürekli ellerimizi yıkama, dezenfekte etme ve sosyal mesafe konusunda sürecin başındaki ciddiyetimize geri dönelim. Çünkü bu yaşananlardan sonra bu hükümete güvenim yoktur. Önceki gün yaşanan 9 kişi için gösterilen ciddiyetsizliğin belki de yüzlerce kişinin geleceği 1 Temmuz sonrasında nasıl olur da ciddiyete dönüşeceğinden artık emin değilim. İnsanlarımız bugüne kadar kendilerini ispatladılar. Halk ciddiyetini ispatladı. Lütfen 1 Temmuz günü itibarıyla dikkat edelim. Çünkü maalesef çok sayıda vaka ile karşılaşmaya hazır değiliz. Ne pandemi hastanemiz var ne ilaç ne yatak ne kişisel koruyucu ekipman ne ventilatör ne de hekim sayısından emin durumda değiliz”.

“DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA DON BİÇME MERAKIM YOKTUR”

Gazeteci Güven Arıklı’nın “hükümet bozulursa ertesi gün hükümete talip olmak ister misiniz?” sorusunu yanıtlayan CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, “bu konunun konuşulması için önce bu hükümetin istifa etmesi lazımdır” dedi.

“Doğmamış çocuğa don biçmem” diyen Erhürman, “benim görevim bu hükümetin doğru yola gelmesine katkıda bulunacak muhalefeti yapmaktır. Ben görevimi yapıyorum. Doğmamış çocuğa don biçme gibi merakım yoktur” diye konuştu.

Bir izleyicinin “salgın sürecinde hükümette siz olsaydınız ne yapardınız “sorusu yanıt veren Erhürman, “Pandemi sürecinin ilk gününden itibaren ne söylediysem onu yapardım” dedi.

Öncelikle bir kriz merkezi kurmayı becerirdim. Tek ağızdan konuşmayı, insanlara karşı bilgi düzeyinde şeffaf olmayı becerirdim. Bakanların her birinin başka başka açıklamalar yapmasını engellemeyi becerirdim. Ben zaten ne yapacaksa idim bunların yapılması için bu hükümete çağrıda bulundum” diyen Tufan Erhürman, hükümete bu konuda destek olmaya hazır olduğunu söylediğini ve tüm bunların yapılamayacak şeyler olmadığını kaydetti.

Esas salgın dalgasını 1 Temmuz’dan itibaren yaşama riskimiz olduğunu belirten Erhürman, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ertelenmesi kararı ile ilgili düşüncelerini şu sözlerle anlattı:

“Bu konuda ben hep net konuştum. Benim mantığım şunu söylüyor. Meclis Başkanı’nın Cumhurbaşkanlığına vekalet etmesi Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması ile ilgilidir. Anayasamız bunu böyle söyler. Cumhurbaşkanlığı makamı boşaldığında Meclis Başkanı 45 gün vekalet eder, 45 gün sonra seçime gidilir. Bizim Cumhurbaşkanlığı makamımız boşalmadı. Biz olağan dışı bir durumdan dolayı seçimi ileri bir tarihe atmaya karar verdik. Bu nedenle ‘o zaman Meclis Başkanı Cumhurbaşkanlığı makamına geçsin 45 gün görev yapsın’ demek hukukçu olarak bana doğru gelmedi. Çünkü makam boşalmadı. İlaveten 45 gün sonra seçim yapma olasılığımızın olduğunu ön göremiyorduk. Temmuz ayı için de ben aynı şeyi düşünüyorum. Temmuz ayında salgın boyutunda ne olacağını öngöremiyorum. Bu dönem de seçim yarışına başlandığı anda her tarafta insanlar kitleler halinde birbirleriyle temasa geçecek”.