Hasan KARLITAŞ

 

Muhteşemin keşfi, 2005 yılı sonu ve 2006 yılı başlarında gerçekleştirildi. Kıbrıs’ın batısında yer alan,  Antik Soli Şehri, kazısında ortaya çıkarılan buluntulardan, hiç mübalağasız,  son dönemlerde keşfedilen en önemli arkeolojik buluntular olarak söz edebiliriz.

Hatta, onları birer dünya harikası olarak nitelendirmek, pek de yanlış bir değerlendirme olmaz. 

Soli Antik Kentindeki Nekropol alanında bulunan altın eserler, heyecan ve hüzün bir arada, dedirtiyor. Geçmişin tanıklığını yapan, göz kamaştırıcı eserler, Soli’nin altın tarihinden kesitler sunuyor.

Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Güzelyurt şubesi tarafından yürütülen mezar kazısında, soylu bir ailenin kendi kullandığı ziynet eşyalarından, gündelik kullanılan araç gerece ve çeşitli mezar hediyelerine kadar çok değerli buluntular gün yüzüne çıkartıldı. Klasik  dönemin  şaheserleri olarak nitelendirebileceğimiz,  bu  kolleksiyon oldukça etkileyici. Kazısı gerçekleştirilen toplam yedi mezar arasında, en zengin buluntuları, kaya içerisine oyulmuş üçlü mezar odası (dromos) örneği olan, yedi basamaklı ‘ 4 (dört)  No’lu mezar’ vermiştir.

Yaklaşık 2500 sene önce,  Bu mezar odaları kim bilir, hangi hazin hikayenin tanıklığını yapmıştır. heyecan ve hüzün  bir arada…

 

Sanat harikası bu yüzüğü kim yapmıştır, parmağında kim taşımıştır?

Zerafetin, ince işçiliğinin ve süsleme sanatının diğer nadide örnekleri arasında olan, kazıma işçiliği tekniği ile işlenen yüzük, benzersiz  olup düşündürücüdür.

Altın yüzükteki detaylar, 2500 sene öncesini düşünürsek, akıllara durgunluk verecek kadar özeldir. Bu yüzükte sanki bir sihir var. İlk gözümüze ilişen, geleneksel kıyafeti  ile yere doğru çömelmiş saçı yukarıya doğru toplanmış bir insan.  Sanat harikası yüzükte, bu kişinin yüzü, gözleri, burnu, elleri, ayağındaki sandaleti ve belirgin ayak parmakları, hemen dikkat çekiyor. Yere çömelmiş vaziyette, oynamış olduğu kemik aşık atma oyunu , boğazındaki kolyesi ve dikkatlice bakıldığı zaman, görülebilen, büyükçe sayılabilecek göğüsleri, yüzüğe  ayrı bir gizem yüklüyor. Tırnak büyüklüğündeki bir alana, bu kadar olağanüstü ve ince detayların nasıl sığdırıldığını düşününce bile insan heyecanlanıyor. Bu yüzüğü hangi sanatçı hangi hislerle yapmıştır. Bu yüzüğü  parmağında kim taşımıştır. Her ikisinde de çok büyük tutku olduğunu kesin.

Yaklaşık 2500 sene önce, bu mezar odaları kim bilir, hangi hazin hikayenin tanıklığını yapmıştır. Heyecan ve hüzün  bir arada… Keşfedildiği, ilk tarihten beri parlaklığı ile dikkat çeken altının, insanlar tarafından değer ölçüsü, katışıksız ve saf olmasıyla doğru orantılıdır. Süs sanatının işlenebilen madeni olan altın, şekil alabilen en etkili ve en değerli materyaldir. Altının en önemli özelliği yeryüzünden hiç yok olmamasıdır. İşlenmeye başlanan altın, yapılan arkeolojik kazılar sayesinde kendi tarihini  belirlemiştir. Tarihte altının değerini kolay işlenebilmesi de yükseltmiştir. Değerini kendi belirleyen altın, birçok medeniyetinde baş tacı olmuştur. Soli Antik Kenti’de bu güzelliklerden nasibini fazlasıyla almıştır…

Deniz, tabiat ve tarih buluşmasının, en güzel yaşandığı yerlerden biri olan, Soli Antik Kenti, eşsiz güzellikteki kuğu mozaiği ve tiyatrosu ile bilinse de, son dönemdeki arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan eserler, şehre apayrı bir gizem daha yüklemiş durumda. Bu zenginlikler, Güzelyurt Arkeoloji ve Doğa Müzesi’nde “Soli’nin Altın Yaprakları” ismi ile sergileniyor. Soli’nin Altın Yaprakları, ziyaretçilerini düşündürürken, aynı zamanda yarattığı farklı bakış açısı ile de onları geçmişin tanıklığına davet ediyor... Gelin, görün, keşfedin !