Serhat İncirli

Kapalı Maraş’ı ilk kez bu kadar derinden, bu kadar yakından, bu kadar içinden gezdik...

Gezdirildik...

Ve Kıbrıs’ta bu konuda çeşitli yazılar yazdık, North Cyprus gazetesinde...

Aynı yazıların bir toparlamasını ve bazı fotoğrafları, sizlerle de paylaşıyoruz bugün.

Hani içine madeni para atar ve aracınızı park edersiniz ya!

Maraş’ta, inanılmaz güzellikte inşa edilmiş bandabuliyanın yanında onlardan vardı!

Sene 1974!

Maraş’ta hayat ve sene 2019 KKTC’de hayat!

Maraş’ın en az yarım yüzyıl gerisinde olduğumuzun en bariz kanıtıdır bu!

Maraş!

Yollarında keklikler uçan!

Evlerinin içinde bitkiler çıkmış!

Yolları hala sağlam; ama ayakta kalan ev yok sanırım!

Ve komutanın uyarısı; “lütfen bahçelere girmeyin, yılan var!”…

Bahçeleri, yılana çıyana kalmış bir hayalet kasaba.

Maraş!

Bence insanlığa gösterilmeli!

Ve denmeli ki; “savaşmayın, sevişin!”

Savaş işte budur!

Korkunç büyüklükte bir zenginliğin yerle bir oluşudur Maraş!

Ve bence Maraş’ın bunca yıldır kapalı olmasının hiçbir mantıklı sebebi de yoktur!

Türkiyeli subayların avantajı ve kusura bakmayın avantası dışında!

Öyle bir zenginlik ki!

Bir yüzbaşı bilgi veriyor!

Ve diyor ki, şu kadar otel, şu kadar ev!

Ve diyor ki!

14 tiyatro binası!

Sayın yetkililer ve de yetkisizler!

Solcular ve de sağcılar!

Türkiyeciler, Erdoğancılar; Rumcular!

Hainler, kahramanlar!

Hepsini bıraktım!

Paha biçilmez altın koleksiyonlarını; yüzlerce gıcır gıcır otomobili; ikonları, müzeleri geçtim.

Dünya’nın en güzel kumsalından da vazgeçtim!

Ama 14 tiyatro!

Bunlardan biri opera binasıymış!

Sene 1974!

Maraş’ta 14 tiyatro binası varmış!

Biri opera amaçlı kullanıyormuş!

Makarios geçti gözümün önünden.

Gülümseyen bir surat!

Hiç görmedim hayatımda.

Yorgos Grivas!

Adına cadde de var Maraş’ta!

O’nu da düşündüm, duvarda yazılı ismine bakarken.

EOKA’sı da, EOKA B’si de!

Ve Nikos Anastasiadis de!

Ve önce Maraş’ı, sonra tüm ülkeyi bir film şeridi gibi belgeselleştirdim beynimde; kendimi tutamadım; dedim ki içimden, “Allah belanızı versin!”

Oturamadınız oturduğunuz yerde!

Şimdi Türkiye’yi suçlamak kolay!

Siz davet ettiniz!

Siz çağırdınız!

“Bekledim de gelmedin” diye şarkılar bile çaldınız; “bir gece ansızın gelebilirim”e inanmadınız!

Geldiler!

Girdiler!

Ve ne yazık ki yıktılar!

Bir dükkândan içeriye baktım; 45 yıllık meyve suyu tenekeleri toz içinde, ama raf üzerinde duruyordu.

Bir pubın duvarına çizilmiş karikatürler aynen yerindeydi!

Shell’i gördüm!

“Benzini Shell’den, hıyarı kelden yiyeceksiniz”…

Shell hala çevremizde; azgın salyaları ile birlikte, ötekilerle.

Hala bitmemiş paylaşım kavgaları…

Neyse, Türkiye Turizm Bakanı KKTC’ye geldi ve Maraş’ı havadan – karadan gezerken, yanındakilerin çektiği görüntüler tüm TC televizyonlarında yayınlandı ya; bize de yasak kalktı.

Dün yaklaşık 50 Türkiyeli ve Kıbrıslı Türk gazeteci, Maraş’ı gezdik.

Yıllar önce de benzeri bir gezi düzenlenmişti ama bu kadar rahat fotoğraf çekilmesine izin verilmemişti.

“Bizimkiler Maraş’ı yerleşime açacak”a dün ikna oldum.

Daha önce ne Ersin Tatar’a ne de Kudret Özersay’a inanmıştım!

Kudret Özersay dün muhteşem bir bilgilendirme yaptı.

Maraş’ın bölüm bölüm, yasal hak sahiplerine açılacağını anlattı.

Şövenizim yapmadan.

Özersay’a, birkaç arkadaşımız, BM Güvenlik Konseyi Kararlarını hatırlattı.

“O kararların yaptırım gücü tartışılır o başka mesele” dedi ve ekledi:

“… O karar alındığında, Maraş’ın yerleşime açılmasında aktörler, bizim vatandaşlarımızdı” diye konuştu.

Şimdi, planlanan, yasal hak sahiplerinin gelmeleri.

Bir gazeteci, “Maraş’ın yeni belediye başkanı, bu gezinin bir halkla ilişkiler operasyonu olduğunu söylüyor” diye hatırlattı.

Bence çok haklı, gerçekten muhteşem bir halkla ilişkiler operasyonu oldu çünkü daha Maraş’a adım attığımız anda, Türkiye’deki ve Güney’deki tüm haber sitelerinde birinci haber buydu. Birinci fotoğraf, buradan çekilmiş fotoğraflardı.

Gezi muhteşem oldu.

Askerimiz dersine çok iyi hazırlamış.

Özersay zaten hep hazır.

Muhteşem bir geziydi.

Emeği geçenlerin tümüne teşekkürler.

***

Haaa çok hüzünlendim.

Çok bozuldum.

Bir Türkiyeli gazeteci sordu; “ne düşünüyorsun?”, dedim ki, “burada babamın veya dedemin malları olsaydı, herkesi parçalardım”…

Sahiplerini düşündüm.

Ne paralar harcamışlar.

Ne emek vermişler.

Ne de EOKA’cı olmuşlar, ne b.k yemeye olmuşlarsa!

***

Bence Maraş’ı Rumlar’a açmalı.

Daha önce de yazmıştım.

Her yana da yazılar asılmalı; “Dedeniz ve babanız, bu güzel Ada’yı Kıbrıslı değil, Yunan görmek istediği için burası böyle oldu” diye.

***

Evet, Ada’da hemen herkes; Ada’nın Kuzey’inde her köy veya kasaba, 1955’te başlayan aptallığın, 1958’de filizlenen benzer hatanın; 1963’te kurşunlara dökülmeye başlayan kin ve nefretin, 1974’te yeniden tekrarlanan aynı ısgartalığın kurbanıdır.

Ama Maraş, bu kurbanlar arasında en değerlisidir.

Maraş’ın şu andaki hali, yakın tarihimizin; milliyetçilik denen hastalığın; Amerika ve İngiltere diye bilinen iki emperyalist katillik merkezinin eseridir.

Aynı katillerle, aynı hataları tekrarlamamak için; herkes Maraş’ı görmelidir.

***

Haaa bir de ne çok çirkin görünüyor biliyor musunuz?

Bir: Orduevi diye kullanılan bir binanın girişinde, cilalalanmış tarihi olduğuna inandığım amforalar; bir de o muhteşem sahilden sadece ayrıcalıklı bir kesimin faydalanabiliyor olması!

Tıpkı Derinya Plajı gibi!

Türk olmayan giremez ya oralarda; burada Türk olmak da yetmiyor; asker ve Türk ve onların aile ferdi ya da konukları olmazsanız, giremiyorsunuz.

***

Maraş: Savaşmayın sevişin!

John Lennon’un “Imagine” dediği gibi:

Cennetin olmadığını hayal et / Altımızda cehennem yok. / Üstümüzdeyse sadece gökyüzü var. / Hayal et bütün insanların bu gün için yaşadığını… / Hiç ülke olmadığını hayal et. / Bunu yapmak zor değil. / Öldürecek ve uğruna ölecek bir şey yok. / Ve din de yok. / Hayal et bütün insanların hayatı barış içinde yaşadığını…

-*-*-

Maraş, 45 senelik bir utançtır.

Maraş, bu ülkede, milliyetçiliğin eseridir.

Maraş, Elen ve Türk milliyetçiliği peşinde koşan Kıbrıslıların bir suç delilidir.

Maraş, evet yasal hak sahiplerine verilmelidir.

Maraş, 45 yıl önce askeri bölge ilan edilmiş; yıllarca da öyle kalmıştır.

-*-*-

Maraş’ın 45 yıl daha kapalı kalması ve sadece ayrıcalıklı kişiler tarafından çatır çatır faydalanılması engellenmelidir.

Evet çok ciddi para lazımdır.

Evet, imkansız gibi görünen bir yapı söz konusudur.

Ama herkes malına geri döner; yatırımını yapabilirse yapar; yapamazsa satar.

-*-*-

Haaaaa, yargı yolu mu?

Yargı yollarını tıkayan da yok!

Dileyen Kıbrıslı Rum hatta dilerse, Maraş’ı dedesinin sayan Evkaf, uluslararası hukuk çerçevesinde, her yola başvurabilir.

-*-*-

Şartlar eski şartlar değildir.

Maraş’ta, “hukuka aykırı bir girişim” olmayacaktır.

Maraş’ta, 21’nci yüzyılın şartlarına uygun, insan haklarına aykırı olmayacak bir açılım söz konusu olacaktır.

Kudret Özersay’ın söyledikleri bundan farklı değildir.

-*-*-

“Maraş’ı Kıbrıs Rum Yönetimi’nin veya Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kontrolüne vermek” gibi bir durumsa talebiniz; onun olmayacağını bilmek de lazım.

Maraş, hak sahibi kişi ya da şirketlere, haklarının iadesini içeren bir açılıma doğru gidiyor.

Yönetimi amcamda ya da dedemde mi olacak kavgası; bütünlüklü çözümün kavgasıdır, hala!

-*-*-

BM Güvenlik Konseyi kararları mı?

O kararlar, “Maraş’ın yerleşime açılmasına karşıdır”... Yasal hak sahiplerinin dönüşüne değil!

Dikkatli bakalım!