Yılanın Derisi - Değişimin Sesi

Ben 28 yaşındayım.

10 yaşındaki bir çocuk için oldukça büyük, 40 yaşındaki bir insan en güzel çağımda, 80 yaşındakine göreyse henüz yolun başındayım.

28 yıl yaşamakla ne öğrenilir ya da ne öğrenilmelidir bilmiyorum. Şu an dünya üzerinde yaşanan birçok 28 seneden daha sanşlı geçirdim ben o yılları. O yüzden düşünecek, sorgulayacak bol bol vaktim oldu.

Şımarıkca kendimi tanıma fırsatı buldum kısacası. Az çok çizebildim karakterimin en belirgin çizgilerini ve alıştım o çizgilere zamanla. Hangi durumda ne tepki vereceğimi önceden kestirebildim. Yeniden gülebildim her ağladığımda, hep sevdim güneşin sıcaklığını, yağmurun ilhamını ve zorluğa karşı hırsı. Beklemediğim tek şey bir gün o tepkilerin değisebileceğiydi.

Degişti!

Benzer durumlarda ayni tepkileri veren ben, artık ne iç işlerimde ne de sosyal hayatımda eskisi gibi olmadığımı fark ettim. Uzunca bir süre kendimi kaybettiğimi zannettim, belki de bir daha o halimi bulamayacağıma inandım. Itiraf etmeliyim ki büyük bir hayal kırıklığıydı yaşadığım. Kendinden olduğu şekliyle memnun olan ben artık ondan uzaklaşmıştım. Ben eski ben degilsem nasil hala "ben" olabilirdim ki?  Onceden sevdigimi artik sevmiyorsam, alıştığımdan artık korkuyorsam ya da öğrendiklerimi bildiklerimle bir türlü uyuşturamıyorsam, ben nasıl hala "benim" diyebilirdim ki?

Cevabını bugün buldum.

Kimine göre etkileyici, kimine göre oldukca korkunc olan 7 yaşındaki bir yılandan öğrendim tüm bu değişimin sadece doğal bir deri değiştirme süreci olduğunu. Aynen sabit duran bir yılanın değiştirmesi gereken eski derisinden kurtulamayacağı ve süreç zor olsa da değişirken ilerlemesi gerektiğini görünce anladım arkada bıraktıklarımın da, yeniden oluşturduklarımın da benim bir parçam olduğunu.

Büyümenin, öğrenmenin, her anlamda, her koşulda değişimi tetiklediğini ve bu süreçte tanıyamadığım "ben"in ne yeni ne eski ben değil, "hala ben" olduğunu tüm gayretiyle üzerindeki kullanılmış ve yıpranmış deriyi değiştirmeye çalışan yılanda gördüm. Değişimi kabul edip, değişimle savaşmadan sadece ileriye gitmeye odaklanmış o muhtesem hayvan en sonunda pırıl pırıl parladığında anladım her yeni benin en az eskisi gibi parlayacağını.

Doğanın ta kendisi ince ince anlattı, biliyorum artık. Yapmam gereken tek şey, güç de olsa bir adım atmak ve gerekiyorsa değiştirmek çizgilerimin yerlerini. Biliyorum ve kabul ediyorum tüm değişenlerin hala benden bir parca olduğunu. Ve söz veriyorum kendime; değişebilecek güce sahip olduğumu artık zevkle izlemeye...