Geçen hafta Haber Kıbrıs’ta yazdığım İngiltere’de yaşayan vatandaşlarımızla, orada koronavirüs salgını nedeniyle kaybettiğimiz yaşlı insanlarımızla ilgili yazım bazı kesimlerde fazla marazi, fazla mutsuz bir yazı olarak değerlendirildi. Beğenenler de çoktu ama yazının altına yazılan tuhaf şeyler de beni üzdü. Böyle bir ortamda bile bazı insanlar kavga etmek, geçmişten kalan kinlerini kusmak istiyor. İngiltere’ye göç eden vatandaşlarımızı suç işlemiş gibi gören kişiler var maalesef…

Halbuki ben o yazıya attığım “Yardım edin ülkeme gideyim, ölürsem orada öleyim” başlığını, arabesk yapmak ya da melodram yaratmak için seçmediğimi, söz konusu yazının içinde de belirtmiştim. O sözler, aslında İngiltere’de koronavirüs tehdidi altındaki yaşlılarımızın duygusal paylaşımlarından alıntıydı… Onların duygularına tercüman olmaktı amacım.

Orada da belirttiğim gibi, Kıbrıs’ta salgından korunmanın yollarını ararken, öte yandan gözümüz ve aklımız yurt dışındaki ailemiz, akrabalarımız, arkadaşlarımızdadır… Özellikle de İngiltere’dekilerde… Demiştim ki; Avrupa’nın gözbebeği ülkelerinde yaşayan yakınlarımızın hep bizden daha güvende olduğunu düşündük. Bugün Avrupalının koronavirüs çaresizliğine bakıp şaşkınlık yaşıyoruz…

Elbette salgın nedeniyle şu anda İngiltere zor günler yaşıyor ama onu devlet olmanın birçok gereğini yerine getiremeyen KKTC’yle bir tutmak niyetinde değilim. Hatta KKTC’yi, burada salgından ölümler azdır diye, daha üstün gösterecek halim de yok. KKTC’yle İngiltere’yi karşılaştırdığımız zaman tabii ki kimin ağır basacağı malum... Ancak İngiltere’nin bu koronavirüs umursamazlığı ya da ihmali ve sonrasındaki manzara bizi şaşırtıyor.

Tabii bu çaresizliği yaşayan tek Avrupa ülkesi İngiltere değil, İtalya gibi daha beteri bile var. Birçok konuda reformlara imza atmış Avrupalının virüs karşısındaki yetersizliği, aciz kalışı bir hayal kırıklığı ya da şaşkınlık yaratıyor doğal olarak… Dediğim gibi, insan odaklı uygulamaları, sosyal devlet anlayışı, ne kadar geçmişini arıyor durumda olsa da bir sistem ülkesi olması ve uzun yıllardır çok sayıda yakınımızın orada yaşıyor olması nedeniyle İngiltere’nin, Kıbrıslı Türklerin gönlünde ayrı bir yeri vardır…

Benim anlatmaya çalıştığım; 300 bini aşkın Kıbrıslı Türkün yaşadığı söylenen İngiltere’de hükümetin salgını başlarda ciddiye almaması, geç tedbirler alması, hatta şu anda bile esnek bir tutum benimsemesi, “ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir” der gibi davranması, hem orada yaşayan vatandaşlarımızı, hem de buradaki yakınlarını korkutuyor.

İngiltere’de pozitif vaka ve ölüm sayısı her geçen gün artıyor. Ölenlerin büyük çoğunluğunu yaşlı insanların oluşturduğu İngiltere’de 40 civarında da Kıbrıslı Türk yaşamını yitirdi. Artık biz, “aman yine İngiltere’den ölüm haberi gelmesin” diye haberlere korkuyla bakıyoruz ama korktuğumuz başımıza geliyor. Gün geçmiyor ki ölüm haberi almayalım.

İngiltere’ye ilk dönemlerde gidenler arasında yer alıp, kimisi ismiyle sembolleşmiş insanlarımızın koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdiğini öğrenip, kahroluyoruz. İngiliz hükümetinin farklı tutumu nedeniyle oradaki yaşlı nüfus ciddi bir tehdit altında ve de korku içinde… Hastanelere başka şikayetle gidip koronavirüse yakalananlar olduğu söyleniyor…

Kıbrıs’tan göç etmiş, İngiltere’de tekstil atölyelerinde ve restoranlarda çok zor şartlarda çalışmış, işçi, emekçi olmanın en ağır bedellerini ödemiş Kıbrıslı Türklerin bir döneme damgasını vuran neferleri, tam da rahat edecekleri, emekliliğin keyfini sürecekleri, yaşamlarının bu son döneminde koronavirüs tehdidi altında. İngiltere hükümeti, yaşlı nüfusu koronavirüsten koruyamıyor, inanmak istemiyorum ama kimilerine göre de korumak istemiyor.

İngiltere’de yaşayan yaşlı Kıbrıslı Türkler, sosyal medyada çok dokunaklı, insanın yüreğine dokunan paylaşımlarda bulunuyor, telefon ettikleri yakınlarına veda edercesine konuşmalar yapıyorlar. Kıbrıs’ta bugün İngiltere’de yaşlı yakını olan herkes endişe içinde. İngiltere’deki yaşlılarımız, “Yardım edin ülkemize gidelim, ölürsek orada ölelim” çağrıları yapıyorlar. İşte ben bunun üzerinde durmuştum.

İngiltere’de ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde eğitim gören gençlerimizin Kıbrıs’a dönmesi için kaldırılan uçaklara binip gelmek isteyen çok sayıda insan var. Avrupa’nın gözbebeği, medeniyetin beşiği denilen İngiltere’de insanların, özellikle de yaşlı nüfusun bu kadar korumasız olmasını birçok insan anlamlandıramıyor, aklına yerleştiremiyor.

İnanıyorum ki; göç nereye olursa olsun zordur. Göçmen kişilerle “zor yaşam” adeta özdeşleşmiştir. Kıbrıs’tan İngiltere’ye, Avustralya’ya göç eden insanlarımız da çok güç koşullardan geçtiler… Onca zorluğu aşmış, hayatının son baharında huzur arayan eski tüfek göçmenlerin yaban ellerde virüs nedeniyle ölüm korkusu yaşaması da insanı kederlendiren bir durum.

Bazıları yazımı fazla duygusal bulsa ve bu vesileyle işi İngiltere’de yaşayan vatandaşlarımıza hakarete vardırsa da dediğim gibi amacım melodram yaratmak değil ama biz burada Lefkoşa’dan kalkıp da köye anne babamızın yanına gidememenin üzüntünü yaşarken, bu kadar uzakta yakınları için kaygılanan insanları çok iyi anladığımı söylemeye çalışıyordum. Annesinin cenazesine gidemeyen, bu yüzden üzüntüsü bir o kadar da artan arkadaşlarım var. Onları anlamaya çalışıyorum.

Yaşlıları virüsten koruyamayan İngiliz hükümetine kızgınız. Biliyorum, biz öfkeleniyoruz diye bir şey değişmeyecek ama elimizde değil. Bu şekilde ölümü kimse hak etmiyor, İngiltere’de hükümet edenler bu sorumsuzluğun bedelini mutlaka ödeyecektir diye düşünüyorum.

Hep iddia ediyorum; insan nereye giderse gitsin, o ülke ne kadar iyi şartlar sunarsa sunsun, durumu ne kadar düzelirse düzelsin illa ki insan ülkesine çeker. Doğduğu evine, köyüne, kentine, anılarının bulunduğu yerlere, geçmişine, yakınlarına özlem duyar. Çok uzakta olsa da Kıbrıs’a bir aidiyeti vardır.

Bir küresel sorun yaşanıyor ve dünyanın neresinde olursanız olun, tehdit altındaysanız, doğal olarak, “en azından ülkemde olayım” duygusu hakim olur. Bu da çok anlaşılabilir bir istektir. Umarız İngiltere’de başka bir vatandaşımızı kaybetmeyiz, tabii ki Kıbrıs’ta da…