Mars’ın yüzeydeki su kütlesini neden hızla kaybettiği sorusu gökbilimcilerin kafasını kurcalamaya devam ederken, yeni bir araştırmada daha önce düşünülmemiş bir faktör ortaya atıldı.

Buna göre Mars’ta eskiden yer aldığı düşünülen okyanuslar ve nehirlerin kuruması, gezegenin küçük olmasından kaynaklanıyor.

NASA'nın Curiosity ve Perseverance gibi uzay araçlarının incelemeleri sayesinde bilim insanları, Mars’ın yüzeyinde çok eski dönemlerde sıvı halde su bulunduğu sonucuna ulaşmıştı.

Bulgulara göre Kızıl Gezegen bir zamanlar göllere, nehirlere ve hatta büyük bir okyanusa ev sahipliği yapıyordu.

Ancak bu yüzey suyunun tamamı, yaklaşık 3,5 milyar yıl önce, Mars atmosferinin büyük bir kısmıyla birlikte buharlaşıp gitmişti.

Şimdiye dek bilim insanları, bu yok oluşun, gezegeni Güneş’ten gelen yüklü parçacıklardan koruyan küresel manyetik alanın kaybından kaynaklandığını düşünüyordu.

Ancak gökbilimcilerin yeni araştırması, bu yok oluşa bir faktör daha ekledi. Buna göre Mars’ın "kaderi" aslında daha baştan belliydi. Zira gezegen bu su kütlesini taşıyacak ve koruyacak kadar büyük değildi.

Washington Üniversitesi'nden ve araştırmanın ortak yazarlarından gezegenbilimci Kun Wang, "Mars'ın kaderine en başından karar verilmişti" dedi ve ekledi:

Kayalık gezegenlerin, yaşamı destekleyecek ve levha tektoniğini sürdürecek ölçüde suyu tutabilmesi için bir boyut eşiği var.

Bugularından hareketle araştırmacılar bu eşiğin Mars'ın boyutundan daha büyük olduğuna inanıyor.

Wang'ın laboratuvarında çalışan yüksek lisans öğrencisi Zhen Tian liderliğindeki araştırma ekibi, Kızıl Gezegen'den geldiği tespit edilen 20 meteoriti inceledi.

Araştırmacılar, yaşları 200 milyon ve 4 milyar yıl arasında değişen bu kayaçlardaki potasyum izotoplarının bolluğunu ölçtü. Bu izotoplar, Mars’taki su kütlesinin miktarı hakkında bilgi veriyordu.

İncelemeler, Mars'ın su da dahil olmak üzere uçucu elementlerini, oluşumunun ilk milyar yılında Dünya'dan çok daha hızlı kaybettiğini ortaya koydu.

Çalışmanın yazarları, Mars, Ay ve asteroit 4-Vesta'dan gelen meteoritlerle birlikte Dünya'nın bileşimini de analiz etti. Bunun sonucunda bir nesnenin boyutuyla potasyum izotopunun bolluğunun ilişkili olduğu keşfedildi.