Covid-19 salgını başladığından beridir bu ülkenin en büyük sorunu, “ileriye yönelik bir planın” olmamasıdır.

Anlık kararlar alınıyor, kararlar alınırken ilgili taraflara danışılmıyor, kısa süre sonra o kararlardan dönülüyor.

Tabii bu arada birçok kesim tedirgin ya da mağdur ediliyor.

Salgının başladığı günlerde bunlar daha kabul edilirdi ama hükümet edenler, pandemide bir yılı geride bıraktığımız halde, halen aynı hataları yapıyor, benzer çelişkilere düşüyor.

Halbuki yeterince tecrübe kazanılmış olması, benzer hataların tekrarlanmaması gerekiyor.

Halen en büyük sorunumuz önümüzü göremiyor oluşumuzdur, ortada büyük belirsizlik bulunmasıdır...

Bırakın çok büyük projeleri, geleceğin tasarlanmasını, henüz kamu maaşlarının bile her ay sonu ödenememesi tehlikesi yaşanıyor.

Türkiye’den beklenen para gelmediği için kamu maaşları için borçlanılmak zorunda kalınıyor.

Bakanlar, hükümet için bir bütün oluşturamadığından her bir bakan başka bir şey söylüyor, birbiriyle çelişiyor ve geri adımlar atılmak zorunda kalınıyor.

Tabii ki bu gelgitler vatandaşları da endişelendiriyor.

Mesela turizmle ilgili de uzun süreden beridir bir plan yapılması için talepler var, tüm turizm paydaşları bu konuda beklenti içinde ama o planlama, o hazırlık pek yok.

12 Nisan’da “Kapalı Devre” turizm modeline geçileceği söyleniyor, bunun hazırlıkları tamamlanmak üzere ama daha ileride yaz aylarında ne olacağı belli değil.

Ülkenin yüzde 60’nın aşılandıktan sonra ülkede kapalı değil de normal turizmin yapılabileceği söyleniyor ama bu konuda ufukta bir plan yok.

Ülkenin yüzde 60’ı ya da daha fazlası yaz sezonu gelmeden aşılanırsa gelen turistlere aşı zorunluluğu mu yoksa PCR zorunluluğu mu olacağı da belirsiz.

Gerçi ülkemizin yüzde 60’nın ne zaman aşılanacağı da belirsiz, çünkü aşı tedarikinin nasıl, hangi sıklıkla, ne zaman geleceği de belirsizliğini koruyor.

Halbuki BBC'ye konuşan uluslararası seyahat acentesi Touristik Union International’ın (TUI) Birleşik Krallık ve İrlanda Direktörü Andrew Flintham, uluslararası seyahatlere izin verildikten sonra Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs ve İspanya'nın en popüler ülkeler olmasını beklediklerini aktardı.

Dünyaca ünü seyahat acentesi Kıbrıs’ın turizmde en popüler ülkeler arasında yer alacağını söylüyor, dolaylı olarak Kıbrıs’ın reklamını yapıyor, bunu değerlendirmemiz lazım.

Andrew Flintham, Kıbrıs derken Kuzey Kıbrıs’ı değil tüm Kıbrıs’ı kastediyor ama biz neden payımıza düşecek olanı kapmaya çalışmayalım?

Mademki Kıbrıs, dev turizm ülkeleri Türkiye’yle, Yunanistan’la, İspanya'yla aynı anda anılıyor, popülerlik anlamında aynı kefeye konuluyor, bunu değerlendirmek için hemen hazırlanmak lazım.

Flintham ayrıca yaz sezonu açılmadan önce uluslararası seyahatlere dair kuralların netleştirilmesi çağrısı da yaptı.

Öte yandan, Kabineden Sorumlu Bakan Michael Gove, Covid pasaportu için İsrail'deki gibi bir cep telefonu uygulamasının kullanıma alınabileceğini söyledi.

Covid pasaportlarının tiyatro, konser, stadyum veya gece kulübü gibi mekanlara girerken kullanılabileceği belirtiliyor.

Bunları biz de incelemeliyiz, bu gibi teknolojilerin ülkemizde de kullanılmasını sağlamalıyız.

BBC’nin aynı haberinde İngiltere Başbakanı Boris Johnson da uluslararası seyahatlere 17 Mayıs'ta başlamayı umduklarını söyledi.

Şimdi bu gelişmeler yaşanırken biz oturup beklememeliyiz, gerekli tedbirleri almalıyız, başka ülkelerin ne yaptığına bakmalıyız, fırsatları kaçırmamalıyız.

Turizmde elbette karşımızda dev ülkeler vardır ama bu bizi korkutmamalı, biz de kendi avantajlarımız çerçevesinde payımıza düşeni kapmalı, başka ülkelere kaptırmamalıyız.

Umarım birçok ülke harıl harıl turizmle ilgili çalışırken biz geç kalmaz, fırsatları kaçırmayız, gelecek planlarını iyi yaparız.

Tabii ondan önce denetim yapmayı becermeli, gerekli tedbirleri almalı, vaka artışını durdurup, “güvenli ülke” konumumuzu bozmamalıyız, çünkü son günlerdeki vaka artışları da bizi endişelendirmiyor değil.