Upuzun bir yol gibiydi yalnızlık. Gece karanlığında, yanmayan sokak lambalarıyla dolu, kapkaranlık bir yolda, fırtınada ilerlemek gibi… 

Önümü göremiyordum. Arabanın camına vuran dolu parçaları kalbimi yerinden çıkaracak gibiydi. Sanki yanımda başka bir el olsa; doluları eritecek; fırtınayı sakinleştirecek gibi geliyordu. Sevmiyordum şu yalnızlığı; hiç sevmedim…

Uçağa her zaman korkuyla bindim. Yanımda tanımadığım kişilerin ellerine tutundum…

Elektrikler kesildiğinde; birini aradım hep…

Astım atağı geçirdiğimde; nefesimde yalnızlık bağırıyordu sanki…

Çünkü ben yalnızlığı koluma takıp; hiç yürümemiştim…

***


Hyde Park’ta çimlerin üzerine uzandım…

Yalnızdım…

Kendimle…

Güneş bayağı parlaktı…

Tam karşımda ördekler; kuğular ışıldayan suda ilerliyordu..

Yaklaşık 1 saat onları izledim…

Nefes aldım; nefes verdim…

Her aldığım nefes, içimi huzurla doldurdu…

Yalnızdım ama yol kapkaranlık değildi…

Yalnızdım ama üzerime dolular yağmıyordu…

Yalnızdım ama “huzurluydum”…

Sevmiştim bu sefer yalnızlığı…

Kendimle çok uzun zamandan sonra baş başa kalmayı….

Ördeklerin sesini ilk defa bu kadar derinden hissetmiştim…

Uzun park yolunda ilerledim…

Aldığım otobüsle hiç bilmediğim bir yere gittim…

İndiğimde bir kilise karşıladı beni…

İster cami, ister kilise; her neresi isterse olsun; Allah’ın evi olan heryeri her zaman ziyaret etmişimdir.

İçeri girdiğimde ayin yapılıyordu…

Oturdum… Bir müddet sonra gözümden anlamsız yaşlar gelmeye başladı…

Huzurluydum ama gözümde yaş vardı…

Anlatılmaz bir duyguydu…

Sanki başka bir yerde; başka bir zamandaydım…

Ve yine yalnızdım…

Kendimle baş başa….

Dingin; hiçbir şey düşünmeyen bir zihinle…

***


Henüz deneyimlemedim ama Londra dönüşü, uçakta kimsenin elini tutmayacağıma eminim…

Belki biraz yine korkarım; ama kendi başıma atlatabilirim…

Bir Londra Hikayesinde ben kendimle kalmayı sevdim….

Özlem duygum hep içimde; her zaman güçlü gibi durabilen bu kızın; yalnızlıkla mücadelesini sevdim…

Umarsızca sokaklarda tek başına yürüyüşünü sevdim….

Buruk yattığı günün sabahına; “çok şükür” diyerek uyanmasını sevdim… 

Sokak lambalarını tek başına yakmasını,

Doluları eritmesini…

Astımını  kontrol altına alabilmesini…

Ama en çok da yalnızlığı sevebilmesini sevdim…

Her zaman demiyorum. Çünkü aylarca; yıllarca tek başına kalmaktan mutlu olmayacağımı biliyorum…

Ancak size bir önerim var ki; zaman zaman kendi kendinizle baş başa kalmayı deneyin.İnanın fırtınanız dinecek.