Misli KADIOĞLU

*Hayata yeni bir sayfa açılıyor, özgürlüğe çevriliyor pedallar. Hayatın tüm tutsaklıklarına inat, ruh doğayla bütünleşiyor.

Bu adanın her karış toprağı, gözümün gördüğü her noktasını karış karış, buram buram severim… İçime sindire sindire dolaşmak… Keşfetmek, hem kendimi, hem de bu doğası değerli, tarihi paha biçilmez memleketimi… İşte böylesi duygulara bir fırsat tanıyacak bir grupla tanıştım “Facebook”ta. “Bisiklet Evi” adlı bir grubun çılgın bisiklet turlarını özenerek izlemenin ötesine geçerek, onlarla unutulmaz bir hafta sonu geçirdim geçtiğimiz günlerde… Birbirinden eğlenceli, esprili ve rahat insanlarla ilk buluşma noktası Yeni Erenköy’de Balcı Plaza’ydı.
Cumartesi günü öğle saatlerine rast gelen bir zamanda ilk kez merhaba diyorum onlara… Tanışma merasiminin ardından bir gece yatılı kalınacak tur için odalar ayarlanıyor önce. Ve odalara yerleşme faslı. Balcı Plaza’da bulunan çim alanı hemen hemen hepimiz gözümüze kestiriyoruz. Çimenlere yayılmak heyecanını bir tarafa bırakarak, hemen öğle yemeğine geçiyoruz. Sohbet başlıyor… Grupta benim gibi yeni gelenlerin tanışma merasimleri devam ediyor. Sonrası, gün batımına yanaşan akşamüstünde benim ilk turum ve bisikletçiler içinse ısınma turu başlıyor. 5 km’lik uzaklıkta bulunan Yat Limanı’na doğru pedal çeviriyoruz. Ve işte özgürlük burada kendini hissettirmeye başlıyor. Gün batımının şahane görüntüsüne şahitlik ediyoruz. Ardından da Yat Limanı’na varıyoruz.
Eğlence dolu maceralı bir hafta sonunun başlangıcında olsak da, bisikletin üzerindeyken yaşadığını hissediyor insan. Ve bisikletin tekerleğinin değdiği her yerin sahibi. Doğanın bir parçası. İnsan olmak.
Grup olarak hareket etmek ve aynı amaç için buluşmak da ayrı bir harmoni… Koçumuz Taçam Gökbörü, grubu iyi organize ediyor. Her an herkese hakim.
Hissedilenler öyle kolay anlatılamasa da insan olabildiğince uzaklaşıyor gündelik yaşamından. Bunun adına kısacası “kopmak!” diyorum ben.
“Bisiklet Evi” üyeleri, kısa gezintinin ardından, akşam yemeğinde koyu bir sohbete dalıyor. Herkes işin başından, “en hafifinde” … Dertler, sıkıntılar, kaygılar, memleket meseleleri, acılar, zorluklar, iş muhabbetleri yok! Keyif var, eğlence var, gülmek var…
Gecenin ilerleyen saatlerinde, şarkılar ve sohbetler yıldızların altında, serin bir yaz akşamında, çimenlerin üzerinde devam ediyor.
Sabah erken kalkıp, kahvaltının ardından, zorlu, ancak bir o kadar da zevkli bir yolculuğa çıkıyoruz. Karpaz’da yapılan yeni yollar işimizi biraz kolaylaştırsa da, benim gibi yıllardır bisiklete binmeyenler için biraz zor oluyor. Ancak aldığımız keyif zorluklarla ölçülmüyor. Karpaz’ın eşsiz görüntüsü, açılan ciğerlerimize dolan doğanın kokusu, bir yandan bisikletin üzerindeki o hayatla bütünleşme duygusu. Yoldan geçenlerle selamlaşmalar, zeytinlerine bakan yaşlı çiftle birkaç kelimelik samimi bir konuşma mesela… Grup arkadaşımız Kemal Değirmencioğlu’nun esprileri…  Zaman zaman dizlerim pedalları çevirmeyecek hale geliyor. O sert oturakta oturmaksa çok daha zor. Ancak, geri dönmek yok. Varış noktasına kadar durmak yok. Ekipten kopmak hiç yok. Tamaç hocamız izin vermiyor. Disiplinli bir ses tonu ve arkamızdan iterek yolumuza devam etmemiz için gerekli desteği veriyor. O olmasa da zaten gurubun diğer üyeleri hemen desteğe koşuyorlar. Fotoğraflarda da gördüğünüz gibi Ahmet Ustaoğlu’nun kendi bisikletini bir tarafa bırakıp da gruba ilk kez katılan Ece Balcı’ya destek olduğu gibi. Selim, Ahmet Baltacı ve  ilk durak Dipkarpaz’daki Yorgo’nun kahvesi. Yorgo bu duruma alışık. Daha önce de ağırlaşmış bisikletçileri. Hemen buz dolabına koşup “Garga Suyu”na sarılıyoruz. Taçam hoca “Kıbrıs’tan olsun, benim olsun.” diyor. Ve sonra zorlu yolculuğa devam!
Karpaz Köyü’nün mahsum çocukları, son günlerde artan misafir evleri, keçiler, inekler, bahçelerdeki çiçekler… Hepsi birer birer, ağır ağır doyumsuz bir seyrin parçası oluyor… Ve Ayfilon’a varıyoruz. Oradan da Ayfilon’un yakınlarındaki tarihi binada soluklanıyoruz… Ayfilon Kilisesi’nin yanındaki Oasis Restoran’a dönüp orada yemek yiyoruz. Dönüş yolunda, özgür eşekler selamlıyor bizi… Bisiklet sürmek de aynen hayat gibi. Durmak yok, geriye bakmak yok, inişlerde özgürlüğün dayanılmaz hafifliği, yokuşlarda zorluklara karşı varoluş farkındalığı…
Eğer yapmamışsanız siz de bisikletinizi alın ve kendinizi doğanın kucağına atın. Eğer bisikletiniz yoksa da artık Kuzey Kıbrıs’ta sizler için bisiklet tedarik edeceğiniz hatta bisiklet turlarına katılabileceğiniz yerler var. Cyprus Cycling - Bike House (Bisiklet Evi) bunlardan bir tanesi. Lefkoşa, Küçük Kaymaklı, Barış Manço Parkı Yanı. Yusuf Aziz Sokak 3/B’ta bulunuyor. Her Pazar düzenlenen turlar için (+9) 0542 851 55 00, (+9) 0533 851 55 00 numaralı telefonlardan hemen kaydınızı yaptırabiliyorsunuz. Bisiklet kiralama, otobüsle ulaşım, koçluk ve mekanik destek 25 Euro kadar uygun bir fiyata. Şakası yok, sizi yolda bırakmıyorlar, gerektiği yerde arkanızdan bir destekle ilerlemeniz de fiyata dahil. Parayla satın alamayacağınız mutluluk duygusu da işin şerbet tadında ikramı… Yalnız başlanan bir yolculuk, dostluklar, bisiklet sürmenin insanlığınıza katacağı yaşamsal zevklerle bitiyor. Ve bir sonraki yolculuğu iple çeker oluyorsunuz… Teşekkürler Bisiklet Evi, teşekkürler Taçam Gökbörü ve sevgili eşi ve asistanı Birgül.