İnsanlar diğer canlılarda olmayan bir özelliğe sahip yani dil, bu çok açık fakat buna nasıl sahip olduğumuz o kadar da açık değil. Darwin’in zamanından bu yana bilim insanları dilin evrimi üzerine puzzle parçaları topluyorlar.

Günümüzde insanlar gerek konuşarak, gerek işaretlerle, gerekse yazıyla anlaşabilirler. Bu dil için bir kapasiteye sahip olmak demektir. Ve dilin ilk hali için bir başlangıç noktası olarak; Maymunların ortak atalarımızdan izler taşıyan iletişim sistemleri bize yol gösterebilir.

Ancak milyon dolarlık soru, o arada neler oldu?

Maymun benzeri iletişimden tam teşekküllü insan diline nasıl geçtik? Çoğu bilim insanı, atalarımızın dil için gerekli uyarlamaları geliştirdiği için bunun aşamalar halinde gerçekleştiğini düşünüyor.
Daha önceki aşamalarda, insan ataları bir çeşit protolanguaj* kullanırlardı – maymun iletişiminden daha karmaşık, fakat modern dil unsurlarından yoksun. Fakat bu protolanguaj tam olarak nasıldı? Orası ciddi tartışmalara konu olan bir yer.

Bazı araştırmacılar atalarımızın konuşmadan önce şarkı söylediğini iddia ediyor. Diğerleri protolanguaja pandomim jestlerinin (charades*sessiz sinema*üzerine kurulu bir toplum) egemen olduğunu iddia ediyor. Burada, evrimsel biyolog W. TecumsehFitch’in 2017 akademik incelemesinden büyük ölçüde yararlanarak, dil kökenleri için geçerli modelleri özetlemek için elimizden geleni yapacağız. Ama önce…

Dil nedir? Dili dil yapan nedir?

Dilin nasıl geliştiğini açıklamaya çalışmadan önce, tam olarak neyin geliştiğini açıklamalıyız. Dilin ne olduğunu ve en yakın evrimsel akrabalarımızın, büyük maymunların iletişim becerilerinden ne kadar farklı olduğunu tanımlamalıyız. İnsan dilinde, rastgele sesler ve işaretler, gramer yapılarında öğrenilebilen, keşfedilebilen ve sınırsız biçimde birleştirilebilen belirli kelimeleri temsil eder.
Düşünebileceğimiz herhangi bir şey hakkında konuşabiliriz – planlar, krepler, politikalar. Mesela “Nasılsın?”, Gerçek bir soru yerine selamlama olabilir. Dil, başkalarıyla iletişim kurmamızı veya onları kendimize inandırmamızı sağlar.

Ve anadilimizi doğuştan olmasa da, küçük çocuklar bilinçli bir çaba göstermeden öğrebilirler. Bu nitelikler, dili yalnızca insanlarda bulunan olağanüstü bir iletişim sistemi yapar. Ancak sistem, bileşenlere veya dil için gerekli özelliklere ayrılabilir.

Bunlar evrimsel geçmişimizde farklı zamanlarda ortaya çıkmıştır. Diğer maymunlarla paylaşılan özellikler büyük olasılıkla milyonlarca yıl önce ortak atalarımızda vardı. Diğer maymunlarda görmediğimiz özellikler muhtemelen yalnızca insan ve tükenmiş akrabalarımızı içeren evrimsel dal olan homininlerde ortaya çıkmıştır. Sadece homininlerde bulunan en az üç dil unsuru vardır:

Birincisi, ses yollarımız üzerindeki hassas kontrol yetisi. Diğer maymunlar kıyasla daha sınırlı bir seslendirme repertuarıyla doğarlar. Fark, beyinlerimizin nasıl bağlantılandığı ile ilgilidir:
İnsanlar, ses kutumuzu kontrol eden nöronlar ile gönüllü hareketlerden sorumlu beynimizin bölgesi olan motor korteks arasında doğrudan bağlantılara sahiptir.

Beyin taramaları

Beyin taramaları, bu bağlantıların diğer primatlarda olmadığını gösteriyor. Sonraki, iletişim uğruna iletişim kurma eğilimimizdir. Biyolog Fitch bunu özetlemek için, Almanca ‘Mitteilungsbedürfnis’ kelimesini, “düşünceleri paylaşma dürtüsü” olarak kullandı. Oysa şempanzeler, temel bilgileri iletmek için sınırlı bir çağrı seti ve jest kullanır- yiyecek, çiftleşme ve tehlike – insanlar olarak biz ise fikir alışverişi yapmak ve anlaşıldığımızdan emin olmak için konuşuruz.

Araştırmacıların çoğu, bu farklılığı yani başkalarının düşüncelerinin olduğu anlayışını “zihin teorisi” olarak adlandırdıkları bir fikre bağlarlar. Şempanzeler daha sınırlı zihin kuramı sergilerken, insanlar diğer insanların bir şeyler düşündüğünü bilir – ve biz bu düşünceleri ortaya çıkarmak ve diğerlerini etkilemek için sürekli dili kullanırız.

Son fark, hiyerarşik sözdizimidir. İfadeler ve cümleler iç içe yapıya sahiptir ve bunlar basit bir kelime dizisinin ötesinde anlam sağlar. Mesela şu cümleyi ele alın: “Tony ile öğle yemeğine çıkmış olan Chad, toplantıya geç kaldı.” Tony ismi “Geç kaldı” fiiline daha yakın olsa da biz geç kalanın Chad olduğunu anlarız.

60 yıldan fazladır dilbilimci olan Noam Chomsky, dilin anahtarı olarak hiyerarşik sözdizimini örnek gösterir. Bu nedenle, dil kökenleri için hipotezler bu üç özelliği açıklamalıdır (en azından): tam vokal öğrenme ve kontrol, açıkça sosyal iletişim ve hiyerarşik sözdizimi.

Dil Gelişimi Üzerine Öncü Görüşler

İşin eğlenceli kısmı: Bu bileşenler nasıl ortaya çıktılar, birleştiler ve nihayetinde bir dil oluşturdular? Dil uyarlamalarını destekleyen evrimsel baskılar, bu uyarlamaların ortaya çıkma düzeni veprotolanguaj’ın doğası bakımından farklılık gösteren pek çok yaygın görüşe sahip.

Bazıları kesin ses kontrolü ve öğrenmenin, homininlerde- konuşmak değil, şarkı söylemek için- ortaya çıkan ilk dil özelliği olduğuna inanıyor. Bu müzikal protolanguaj fikri Darwin’den çıkmıştır ve yıllar boyunca farklı araştırmacılar tarafından değiştirilmiştir.

nsan evriminin bu varsayımsal şarkı söyleme aşamasında, atalarımızın hayatta kalmak, üreme başarısını arttırmak, sosyal bağlarını korumak, eş bulmak ya da bebekleri yatıştırmak için serenat yapmaları gerektiği öngörülür.

Alternatif bir görüş olarak, jest ve pandomim ile karakterize edilen protolanguaj kullanımını öngörmektedir. Bu durumda, sözdizimi ve sosyal iletişim vokal kullanımından önce gelirdi. El hareketi hipotezinin gücü, en yakın akrabalarımız olan şempanzelerin, seslenmelerden (4 tür ve ayırt edilmesi zor alt türler) daha kontrollü ve değişken hareketler (70’in üzerinde ve sayma) göstermesidir.

Bu görüşün zayıflığı, dile neden konuşmanın bu kadar egemen olduğunun açıklanamamasından kaynaklanır. Diğerleri ise, hiyerarşik sözdiziminin en son ortaya çıktığına ikna olmuş durumdalar, sembolik kelimeler içeren, ancak karmaşık, iç içe geçmiş cümlelerden oluşmayan bir prototip önermekteler.

Dil Koşulları

Pamukçuk (kandidiyazis): Candida albicans (bir maya) ağız ve dil yüzeyinde gelişir. Pamukçuk hemen hemen herkeste ortaya çıkabilir, ancak daha çok steroid kullanan veya baskılanmış bağışıklık sistemi olan kişilerde, çok gençlerde ve yaşlılarda görülür.

Ağız kanseri : Dilde bir büyüme veya ülser belirir ve sürekli büyür. Ağız kanseri, yoğun şekilde sigara ve/veya alkol kullanan kişilerde daha sık görülür.

Macroglossia (büyük dil): Bu, nedene göre çeşitli kategorilere ayrılabilir. Bunlar konjenital, inflamatuar, travmatik, kanserli ve metabolik nedenleri içerir. Tiroid hastalığı, lenfanjiyomlar ve konjenital anormallikler dil büyümesinin nedenlerinden bazılarıdır.

Coğrafi dil : Sırtlar ve renkli noktalar, dilin yüzeyinde periyodik olarak görünümünü değiştirerek hareket eder. Coğrafi dil zararsız bir durumdur.

Yanan ağız/yanan dil sendromu : nispeten yaygın bir problem. Dil yanmış veya haşlanmış gibi hissedilir veya garip tatlar veya hisler gelişir. Görünüşe göre zararsız, yanan ağız sendromu hafif bir sinir probleminden kaynaklanabilir.

Atrofik glossit (kel dil): Dil, engebeli dokusunu kaybederek pürüzsüz hale gelir. Bazen bu anemi veya B vitamini eksikliğinden kaynaklanır.

Canker yaraları (aftöz ülserler): Dilde veya ağızda periyodik olarak küçük, ağrılı ülserler görülür. Nispeten yaygın bir durum olan aftların nedeni bilinmemektedir; herpes virüslerinin neden olduğu uçuklarla ilgileri yoktur. Canker yaraları bulaşıcı değildir.

Oral lökoplaki : Dil üzerinde kazınamayan beyaz lekeler görülür. Lökoplaki iyi huylu olabilir veya ağız kanserine ilerleyebilir.

Kıllı dil : Papilla, dilin yüzeyini büyüterek ona beyaz veya siyah bir görünüm verebilir. Papillayı kazımak bu zararsız durumu düzeltir.

Herpes stomatiti : Herpes virüsü nadiren dilde soğuk yaralara neden olabilir. Herpes virüsü uçukları genellikle dudaktadır.

Liken planus : Cildi veya ağzı etkileyebilen zararsız bir durum. Nedeni bilinmiyor; bununla birlikte, deriye ve ağız astarına saldıran bağışıklık sisteminin neden olduğuna inanılmaktadır.