Kıbrıslı Türk halkı, Covid-19 salgını nedeniyle 1974 harbinden bu yana en zor günlerini yaşıyor.

Hükümet edenler, sanki de halk umurlarında değilmiş gibi davranıyor.

Aylardır beklenen açılımlar yapılamıyor, reel sektöre katkı yapılamıyor, pahalılığın önüne geçilemiyor, döviz krizi yokmuş gibi davranılıyor…

Halktan, sektörlerden gelen çağrılar, tepkiler görmezden geliniyor.

Vatandaşların yaşamını kolaylaştıracaklarına, tam tersine arka arkaya yaptıkları akaryakıt ve tüp gaz zamlarıyla zincirleme zamlara neden oluyorlar.

Hükümet edenler, halkın çığlığını duymuyormuş gibi hak budama derdine düşmüş durumda, ne devlet çalışanı, ne özel sektör çalışanı ne emekli dinliyorlar…

Sorunlardan dolayı ani ölümler arttı; hiçbir şeyi yokmuş gibi görünen insanlar kahrından ölüyor.

Kalp damar hastalıklarından ölümler çoğaldı.

Üstelik intiharlarda da artış var, medya intiharları fazla ön plana çıkarmıyor, ölüm nedenlerini gizliyor ama hükümetin çaresizlikten intihar eden insanları artık görmesi gerekiyor.

Kimse ülkede bir gelecek göremiyor, çok sayıda insan yeniden göçü düşünmeye başladı.

Evine ekmek götüremeyen insan sayısı arttı, her gün marketlerde parası çıkışmayan ya da kredi kartı bakiyesi yetersiz kalan insanların dramı yaşamıyor.

Tüm bunların üzerine bir de Covid-19 vakaları yine artmaya başladı…

Durum kötü, hem de çok kötü ama bunu görmekten aciz UBP-DP-YDP Azınlık Hükümeti, ülke menfaatlerini düşünebilecek noktada değil.

Üç parti de kendi derdine düşmüş durumda, parti içi hesaplaşmalar, kişisel hesap üzerinden pazarlıklar, toplumun gözü önünde yapılıyor.

Hükümet, tam üç gün boyunca nisabı sağlayıp, meclisi açamadı, erken genel seçimin tarihini belirleyemedi, ara seçimi iptal edemedi, bazı bütçeleri ve Kan Yasası gibi hayati yasaları geçiremedi.

Hükümet pandemi nedeniyle yasağa düşenlere söz verdiği “af çıkarmayı” bile meclis genel kurulunu açamadığı için halledemedi.

Başbakan Ersan Saner, bazı kişisel hesapları olan milletvekilleri ile konuştuğu halde onları ikna edemedi ve meclis usulüyle bile kapanamadan tatil oldu.

Toplumun gözü önünde tam bir rezalet yaşanıyor…

İstifa eden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Koral Çağman’ın bile yerine bir bakan atanamadı, yeni bir bakan atamak bile pazarlık konusuymuş…

Bertan Zaroğlu, YDP’den istifa etti, yeni bir parti kuruyor, Serdar Denktaş, DP’nin milletvekili değilmiş gibi davranıyor.

Aslında bu hükümet bitmiş durumdadır, meclis açıldığında nisabı sağlayacak durumu kalmamıştır.

Bu durumda, erken genel seçim için hükümetin belirlediği “Nisan 2022” tarihi gerçekleşmeyecek gibi görünüyor…

Başbakan Ersan Saner ve bazı bakanlar ise sanki de her şey normalmiş gibi davranıyor, sürekli olarak pembe demeçler veriliyor, neredeyse her şey Türkiye’ye devredilmiş, kendileri de sürekli şükran sunuyor…

Hükümet edenler, Türkiye’den gelen aşılar ve altyapı yatırımı müjdeleri üzerinden imaj yaratmaya çalışıyor, sanki herkes her şeyin farkında değilmiş gibi.

20 Temmuz’da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kalabalık bir ekiple Kıbrıs’a gelecek olmasının heyecanı içinde olan ülke yöneticileri, o tarihi en iyi şekilde geçirme telaşına girdi.

20 Temmuz’da konuklar gelecek, tören olacak, konuşmalar yapılacak ve gidecekler, peki ondan sonra ne olacak?

Ne olacak ki? Hiçbir şey olmayacak, sorunlarımızla baş başa kalacağız.

Gerçekten de tablo o kadar karanlık ki kimse ne olacağını tahmin edemiyor ama bu akılla ve bu yapıyla daha iyi olmayacağını tahmin etmek zor değil.