İngiltere’nin AB’den ayrılık sürecine ilişkin müzakereleri, artık neredeyse çıkmaza girdi. İngiltere Başbakanı Theresa May, bir yandan AB’deki ortaklarını daha yumuşak bir geçiş süreci ve kapsamlı bir serbest ticaret anlaşmasına ikna etmek için uğraşırken, diğer yandan da kabinesindeki istifaların ardından parti içerisinde gücünü korumaya çalışıyor. 

İngiltere’de 2016 yılından beri devam eden belirsizlik ortamı, özellikle uluslararası şirketlerin yatırım planlarını olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Ülkede kabinenin önde gelen bakanlarının yaptığı son açıklamalar da hayal kırıklığını artırıyor. 

Sunday Times gazetesine geçen hafta sonu röportaj veren İngiltere’nin Uluslararası Ticaret Bakanı Liam Fox, İngiltere’nin AB’den herhangi bir anlaşmaya varmadan ayrılmasının yaklaşık yüzde 40 ila 60 arasında bir olasılık olduğunu belirterek, AB Komisyonu’nun "inatçı" tutumu nedeniyle taraflar arasında anlaşmaya varılamadığını öne sürdü. 

İngiltere Merkez Bankası Başkanı (BoE) Başkanı Mark Carney de geçen hafta yaptığı açıklamada, İngiltere’nin AB'den herhangi bir anlaşma olmaksızın ayrılması olasılığının rahatsız edici derecede yüksek olduğunu kaydetti. 

Carney, İngiltere’nin AB’den herhangi bir anlaşma olmaksızın ayrılmasının İngiltere’nin ticari ve ekonomik aktivitesinde aksamalara neden olabileceğini, bir süre fiyatların da artış gösterebileceğini kaydetti. 

Carney, "İngiltere Merkez Bankası olarak görevimiz, bütün bunların olmamasını sağlamak... Görece (saydıklarım) mümkün görünmüyor. Ama yine de bir olasılık. İnsanların paralarını çekemedikleri için endişelendiklerini görmek istemiyoruz." ifadelerini kullandı. 

 

"ANLAŞMASIZ ÇIKIŞ ŞU AN EN OLASI SENARYO"

Merkezi Londra'da bulunan düşünce kuruluşu Open Europe'un Direkörü Henry Newman, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İngiltere’nin herhangi bir anlaşma olmaksızın AB’den ayrılması riskinin arttığını belirterek, "Anlaşma olmaksızın birlikten çıkış, şu anda en olası senaryo durumunda.

 Özellikle de eğer AB, İrlanda'daki sınır uygulaması konusunda taviz vermeyi reddetmeye devam ederse bu olası. Herhangi bir anlaşma olmaksızın İngiltere’nin AB’den ayrılması yönündeki senaryonun gerçekleşmesi, İngiltere ve AB için ekonomik olarak son derece zor olur." diye konuştu. 

 Newman, son günlerde sıklıkla gündeme gelen ikinci bir AB referandumunu ise olası görmediğini ifade ederek, "Her iki parti (iktidardaki Muhafazakar Parti ve muhalefetteki İşçi Partisi) referandumdan kaçınılması konusundaki kararlılıklarından vazgeçmedikleri müddetçe ikinci bir referandum olası değil." dedi. 

Spreadex Finansal Analisti Connor Campbell da İngiltere Ticaret Bakanı Liam Fox ve BoE Başkanı Mark Carney'in Brexit’te anlaşmasız çıkış olabileceği yönündeki açıklamalarının ardından geçen birkaç gün içerisinde sterlinin değer kaybettiğini, çarşamba günü sterlinin dolar karşısında geçen yılın eylül ayından bu yana ilk kez 1,29 seviyesinin altını gördüğünü bildirdi. 

ANKETLERDE İBRE DEĞİŞİYOR 

İngiltere’de 30 Temmuz’da yayımlanan bir ankete göre, halkın yüzde 78’i hükümetin, AB'den ayrılma sürecini (Brexit) kötü yönettiğini düşünürken, yüzde 50’si de Brexit için yeni bir referandum yapılmasını istiyor. 

Sky Data şirketinin 20-23 Temmuz'da bin 466 kişiyle gerçekleştirdiği ankete göre, halkın çoğunluğu, hükümetin AB'ye teklif edeceği Brexit anlaşmasının referanduma sunulmasından yana oldu. Halkın yüzde 50'si "hükümetin önerdiği anlaşma", "anlaşmasız ayrılık” ve "AB’de kalmak" seçeneklerini içerecek bir referandum yapılmasını savundu. Referandum talebine karşı görüş bildirenlerin oranı ise yüzde 40'ta kaldı. 

HALKIN YÜZDE 74'Ü THERESA MAY'IN BAŞKANLİĞİNİ TATMİN EDİCI BULMADI

Ankete göre, Brexit’in kendi kişisel yaşamı için iyi sonuçlar doğuracağını düşünenlerin oranı yüzde 31, olumsuz düşünenlerin oranı ise yüzde 42 oldu. Halkın yüzde 51’i de Brexit’in ülkenin geneli için kötü sonuçlar doğuracağına inandığını belirtti.

FİNANS KURULUŞLARININ DURUMU

Müzakere sürecinin en önemli başlıklarından olan İngiltere’deki yerleşik finans kuruluşlarının Avrupa piyasalarına erişiminin ise Fransa tarafından engellenmesinden endişe ediliyor. 

Fransa’nın AB içerisinde Paris’teki finans merkezini güçlendirmek istediği, uzun vadede belirsizlik ortamından dolayı Londra’dan çıkabilecek uluslararası şirketleri yakın markaja aldığı ifade ediliyor.

İngiltere'nin finans merkezi City of London'ın, Oliver Wyman adlı şirkete 2016'da hazırlattığı başka bir raporda, Londra'da yerleşik finans kuruluşlarının, Avrupa'ya hizmet veren operasyonlarını AB'ye taşıması durumunda finans sektöründe toplam istihdam kaybının 75 bin olabileceği belirtilmişti. 

Eski Londra Borsası (LSE) Başkanı Xavier Rolet de bu yılın ocak ayında yaptığı açıklamada, Brexit ile birlikte İngiltere'de finans sektöründe toplam istihdam kaybının 200 bine kadar ulaşabileceğini öne sürmüştü. 

İngiltere'nin finans merkezi City of London'ın Belediye Başkanı Lord Charles Bowman, geçen hafta yaptığı açıklamada, bu zamana kadar, İngiltere'nin AB’den çıkış süreci nedeniyle finans sektöründe yaşanan istihdam kaybının sadece bin 500 seviyesinde olduğunu bildirmişti. 

İNGİLTERE’DE İŞ DÜNYASI ENDİŞELİ 

İngiltere’nin önde gelen iş dünyası kuruluşlarından The Institute of Directors da (IoD) geçen hafta İngiliz hükümetinin, AB ile anlaşmanın sağlanamaması halinde şirketlerin izlemesi gereken yol haritasına ilişkin daha fazla bilgilendirmede bulunması gerektiğini açıkladı. 

Kuruluştan yapılan açıklamada, 800 şirketle yapılan güncel bir araştırmaya göre şirketlerin 3'te birinden azının İngiltere’nin AB'den çıkışına (Brexit) ilişkin acil durum planına sahip olduğu belirtildi.  

Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan IoD Genel Direktörü Stephen Martin, şirketlerin Brexit için acil durum planı hazırlamamış olmalarından dolayı suçlanamayacağını belirterek, şunları kaydetti:

"Ne için ve ne zaman için hazırlanılması gibi konular gündeme geldiğinde, şirketler karanlıkta bırakıldı. IoD gibi ticaret kuruluşları, bu bilgi açığını doldurmak için elinden geleni yapıyor. Fakat birçok şirket, sadece ellerinde somut bilgiler olduğunda kendilerini ayarlayabileceklerini düşüyor. Anlaşmazlık bir olasılık olarak kaldıkça, hükümetin öne çıkarak böyle bir olasılık oluştuğunda yapılabileceklere ilişkin öneride bulunması son derece gerekli görünüyor."

BREXIT’TE BUGÜNE KADAR NELER YAŞANDI? 

İngiltere, Haziran 2016'da yapılan referandumla yüzde 48'e karşı yüzde 52 oyla AB'den ayrılma kararı almış, 29 Mart 2017'de de Lizbon Anlaşması'nın 50. maddesini işleterek ayrılık sürecini resmen başlatmıştı.

Haziran 2017'de başlayan müzakerelerde taraflar, geçen yılın sonunda İngiltere'nin AB bütçesine taahhütlerinden kaynaklanan yüklü bir "ayrılık ücretinin" ödenmesi ve vatandaş haklarının da aralarında yer aldığı bir dizi konuda ön anlaşmaya varmıştı.

Tarafların, gelecekte inşa edecekleri ticari ilişkiler, dış politika, terör ve uluslararası suçla mücadele, savunma ve güvenlik konularında iş birliği ile İngiltere'nin parçası Kuzey İrlanda ve AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasındaki sınıra ilişkin müzakereleri ise devam ediyor.

Ülkede çeşitli gruplar Brexit sürecini durdurmaya dönük kampanya yürütürken, bu kampanyalardan bazılarına Macar asıllı ABD'li milyarder George Soros da mali destek veriyor.

İngiltere Başbakanı Theresa May, kabinesi içindeki sert Brexit yanlısı isimler olan Boris Johnson ile David Davis'in istifalarının ardından AB ile müzakereleri bundan böyle kendisinin yönlendireceğini açıklamıştı. 

İngiliz hükümeti, 6 Temmuz'da açıkladığı yeni müzakere yaklaşımında, AB ile özel serbest ticaret ve gümrük anlaşmaları yapılmasına kapı aralamıştı. Yeni yaklaşımın ilanını takip eden günlerde Brexit Bakanı Davis ve Dışişleri Bakanı Johnson peş peşe görevlerinden istifa etmişti.

Hükümet yeni müzakere yaklaşımını bir dizi raporla açıklamaya hazırlanırken, ülkedeki Brexit yanlıları, bu raporlarda Brexit'in İngiltere için olumsuz sonuçlarının kasten öne çıkarılacağını iddia ediyor.