Koral Așam, Ankara’da gerçekleşen Tufan Erhürman–Recep Tayyip Erdoğan görüşmesinin Kıbrıs sorununda “yeni bir diplomatik zemin” oluşturduğunu belirten bir değerlendirme yayımladı. Așam, iki liderin farklı çözüm modellerinden söz etmesine rağmen, müzakere sürecinin yeniden başlatılmasına yönelik ortak iradenin dikkat çekici olduğunu vurguladı.
Așam’ın değerlendirmesine göre, Erhürman’ın Kıbrıs Türk halkını adanın eşit ortağı olarak tanımlaması ve çözümün ancak müzakere ve uluslararası meşruiyet temelinde sağlanabileceğini belirtmesi, federatif zemine kapı aralayan bir yaklaşım sundu. Buna karşılık Erdoğan, iki devletli çözüm modelini yinelemesine rağmen, siyasi eşitlik, hakların korunması ve sonuç odaklı müzakere vurgusuyla Erhürman’ın yaklaşımıyla örtüşen mesajlar verdi.
“bm kararları ve guterres çerçevesi ortak payda oldu”
Așam, iki liderin açıklamalarında örtüşen en önemli unsurun, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ve Guterres Çerçevesi temelinde müzakereye yeniden başlanabileceğine dair dolaylı bir mutabakat olduğunu ifade etti. Bu çerçevede, siyasi eşitliğin teyit edilmesi, takvimli ve sonuç alıcı bir süreç yürütülmesi ve taraflardan birinin masadan çekilmesi halinde statükonun ne olacağının önceden belirlenmesi gibi koşulların öne çıktığını söyledi.
Bu yaklaşımın, geçmişte sonuçsuz kalan ve ucu açık ilerleyen müzakere süreçlerinden farklı olarak, statükonun sürdürülemezliğini esas alan yeni bir diplomatik çerçeve ortaya koyduğunu belirten Așam, belirlenmiş kurallar sayesinde tarafların müzakere masasına daha ciddi ve yapıcı bir tutumla oturabileceğini kaydetti.
“yeni bir sayfa açılabilir”
Așam’a göre Erhürman’ın diplomatik ve çözüm odaklı dili ile Erdoğan’ın kararlılık mesajları, Kıbrıs sorununda yeni bir sayfa açılması ihtimalini güçlendiriyor. Așam, bu süreçte uluslararası toplumun, özellikle Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin güven artırıcı adımları teşvik etmesinin ve siyasi eşitliği esas alan bir çözüm zeminini desteklemesinin kritik önem taşıdığını vurguladı.
Așam, görüşmenin, müzakere sürecinin yeniden şekilleneceği yeni bir dönemin habercisi olduğunu ifade ederek değerlendirmesini tamamladı.