“Köyüme gidince hayal kırıklıkları yaşadım. Mahallemizin çeşmesinden bir damla su içemedik.  Su akmıyordu. Herşeyin anılarda kaldığını anladım. Üzüm talvarımız, evimiz, çocukluğumuz yerinde değildi…”

 

Hasan KARLITAŞ

 

Uzandım bugün yine gönlümün bahçesine…

Zamanı geri çektim, elli yıl öncesine…

Bir düşündüm o zaman kimler yaşardı köyümde…

Film şeridi gibi, işte hepsi önümde !

 

Lefke ilçesinin kültürel mekanı Argonya’da, emekli öğretmen Latife Tangüder Hoca hanım ve Edebiyat Öğretmeni Nalan Akdağ ile buluşarak keyifli bir o kadar da geçmişe hasreti barındıran yönüyle düşündürücü bir sohbet gerçekleştirdik.
Latife Tangüder, 1944 Hirsofu – Altıncık doğumlu. Çiftçi bir baba ve ev hanımı bir annenin dünyaya getirdiği,  üçü kız bir erkek, dört kardeşin en küçüğü. 1974 öncesi Kıbrıs ile 1974 sonrası dönüm noktasının yarattığı, insan ve mekan hikayelerini geçmişin özlenen yönü ile birleştirip dokunaklı bir dille aktarıyor. Gamze ve Mine isimli iki evlat sahibi Latife hanım, Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın ölümsüz şiiri, “Uçun kuşlar uçun doğduğum yere…” misali, çok sevdiği köyüne özlemini şiirleri ile anlatıyor…
Lafite hanım çok güçlü bir hafızaya ve kendini dinlettiren bir ses tonuna sahip. Çok uzun şiirleri hafızasında tutarak, hiç takılmadan okuyabiliyor. Bellek tutulması yaşadığımız bu çağda, böylesi güçlü bir hafıza, kendine hayran bıraktırıyor.

Topraği altın köyüm Hirsofu - Altıncık

Sizi tanıyabilir miyiz?

1944 doğumluyum. İlkokulu, Hirsofu köy ilkokulunda okudum. Okulumuz,  iki öğretmenli bir okuldu. Ortaokulu ise, Poli Hürriyet orta okulunda okudum. Lise tahsilimi, yatılı Lefkoşa Kız Lisesinde tamamladım. Çok disiplinli bir okuldu. Sorumlumuz Leman Feridun, çok ciddi ve otoriter bir kadındı. Ortaokulda ‘Duvar’ isimli gazeteyi, Türkçe öğretmenimiz Mehmet Salih Sucuoğlu öncülüğünde yayınlamıştık.

Şiire merakınız ne zaman başladı?

Mehmet Salih hocamın ve Duvar gazetesinin, kişisel gelişimimde çok büyük katkısı oldu. Şiire merakım o dönemde başladı. O dönemden itibaren, yazmaya başladım. ‘İyi bir öğretmene rastlayan çocuk en şanslı çocuktur.’ sözüne çok inanıyorum.

Çocukluğunuza dair anılarınızdan aklınızda olan bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Çocukluğuma dair, unutulmaz anılarım çok var. Hafızamda yer eden bazı anılarımı şöyle özetleyebilirim. Henüz 9 yaşındayken 1953 senesindeki Baf depremini  hatırlıyorum. Kötü bir dönemdi. Bir haftadan fazla tüm bölge halkı, dışarıda, sokaklarda uyumak zorunda kalmıştık. Uzun yaz gecelerinde, baykuşların uzun uzun ötüşleri, hepimizi çok etkilemişti. Köyün tamamına yakını, ‘Hayırdır’ diyerek korku dolu saatler yaşamıştık. Stavrogonno köyüne elektriğin ilk geldiği zamanı da hatırlıyorum. Farklı bir sevinçti…

Öğretmenlik geçmişinizden de biraz söz etsek.

1974 göçmeniyiz. 1962 lise, ardından da Öğretmen Koleji mezuniyeti sonrasında mesleğe adım attım. 1968 senesinde eşimin ve bizim köyde iki düğün yaparak evlendim. 21 sene öğretmenlik yaptıktan sonra 1986 senesinde emekli oldum. Üç köyde görev yaptım. Üç sene Peleatusa (Karaağaç), altı yıl Stavrogonno (Aydoğan) ve on iki sene de Gemikonağı İlkokulunda görev yaptım. Gemikonağı İlkokulu önceleri şuan daki itfaiye binasının olduğu noktadaydı.

1974 sonrası Hirsofu’ya gittiniz mi ? Şiirlerinizde anlattığınız çokluğunuzu, gençliğinizi ve köy insanının hatıralarını bulabildiniz mi ?

Köyüme gidince hayal kırıklıkları yaşadım. Mahallemizin çeşmesinden bir damla su içemedik.  Su akmıyordu. Herşeyin anılarda kaldığını anladım. Üzüm talvarımız, evimiz, çocukluğumuz yerinde değildi. ‘Babacığım kalk uyan göresin. Hiçbir şeyimiz kalmadı’ diyerek, hayatımda ilk kez hem isyan ettim hem de ağladım. Hirsofu dağ eteklerine kurulmuş çok güzel bir köydü. 1989 senesinde rahmetli olan babamın en büyük dileği, ölmeden önce köyünü tekrardan görebilmekti. ‘Acaba köyümü yeniden görebilecekmiyim?’ sorusu aklımdan hiç çıkmaz.

Şiirlerde geçmişe özlem var. Nasıl şiirler yazıyorsunuz ?

Çocukluğumun geçtiği Hirsofu köyünü anlatan, ‘Anılara Yolculuk – Rüyamı Anlatayım – Toprağı Altın Köyüm’ ilk şiirlerim olup, tümünün ortak teması, Kıbrıs kültürüne, insanına ve köy yaşamına özlemdir. Şiirlerimi ikiye ayırmak mümkün. Birincisi köyüm Hirsofu’yu anlatan şiirler, ikincisi ise ölen kişilerin arkasından yakılan ağıt. Anılara Yolculuk şiirimde, köyün sokaklarını ve köyün karakteristik insanların hafızamda yer eden hikayelerini anlatmaya çalıştım.

Yazımızı, Lafite hocanıma sevdikleriyle birlikte sağlıklı ve mutlu bir hayat dileyerek, samimi yürek yansımasının hissedildiği şiirlerinden özet dizelerle tamamlamak istiyoruz…

Toprağı Altın Köyüm

Bilirim, sığmazsın öyle birkaç mısraya

Anlatmak istiyorum seni bütün dünyaya

Ayrılık kader imiş, sitem etsem tanrıya

Elden bir şey gelmiyor, toprağı altın köyüm

 

Anayol üzerinde bölgenin gururusun

Eski sakinlerini hep bekleyip durursun

Bereketli toprağın, can damarı suyusun

Elden bir şey gelmiyor, toprağı altın köyüm

 

Çağıl çağıl akardı, köyümüzün deresi,

Bir tarihi eserdi, üzerinde köprüsü,

Bize huzur verirdi, camii’si minaresi

Elden bir şey gelmiyor, toprağı altın köyüm,

 

Nahiyeydi köyümüz, her köye nasip değil,

Gururluyuz hepimiz, maksat öğünmek değil,

Senden uzakta olmak, inan hiç kolay değil,

Elden bir şey gelmiyor, toprağı altın köyüm,

 

Hirsofu’nun anlamı, altın demektir altın…

 

 

 

ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ

 

Üzerine dokunsam merhamet fışkıracak

Yetiştirdiğin nesil doğru yolu tutacak

Zaman akıp gidecek.

Mesleğin son bulacak. Çocuklar genç olacak.

Her yana kök salacak.

 

ANILARA YOLCULUK

 

Uzandım yine bugün, gönlümün bahçesine,

Zamanı geri çektim, elli yıl öncesine,

Bir düşündüm o zaman, kimler yaşardı köyde?

Film şeridi gibi, işte hepsi önümde…