Hasan KARLITAŞ


PARA icat edilmeden önce, kıymetli metaller, eşyalar, hatta deniz kabukları değişim aracı olarak kullanılıyormuş. Paranın icadı, M.Ö 7. yy’da  Anadolu’da hüküm sürmüş, Lidya’lılara  mal edilir. Bir başka değişle, Tarihteki ilk madeni sikkeler, M.Ö 7.yy’da Anadolu’da basılmıştır.

Hemen hemen tüm kaynaklarda, Lidya uygarlığının, tarihte parayı ilk icat eden, basan ve ilk kez bir değer karşılığı ödeme aracı olarak, kullanan uygarlık olduğu belirtilmekte.. Lidyalıların ticarette , oldukça ileri bir konumda olması, para icadının en önemli sebebi olsa gerek. Tarihsel verilere dayanarak,  Lidya uygarlığının paranın getirdiği kapitalizmi başlatan uygarlık olduğunu da söyleyebiliriz. Paranın keşfi öncesi ve sonrasında,  hayata ve olaylara bakış da farklılaşmıştır.  Bu değişim sayesinde, ticaret boyut değiştirerek iç ve dış satım başlamış, sınıf farkları doğmuş, ekonomik ve mali sistemlerin doğuşu da gerçekleşmiştir.

Aslında o dönemlerde, altın, gümüş, bakır, nikel, tunç ve aliminyum gibi metal alışımlarının karışımı ile üretilen ve takas’a (değiş-tokuş) alternatif değer olarak kullanılmaya başlayan, nesnelerin ismi  para değil,  ‘sikke’ idi.

 Yunan ve Roma döneminde para  gündelik hayatın önemli bir parçası haline gelir. M.Ö 118 de Çinliler ilk deri parayı kullanmaya başalr. İlk kağıda basılan para, M.S 806 da, yine Çin de ortaya çıkar. 11. Yüzyılda Haçlı seferleri sırasında ortaya çıkan ve esas amaçları Kudüs hac yolundaki Hıristiyanları korumak olan, uygulamaları ve gizemi halen tartışılan, Tapınak Şövalyelerinin, para yönetimi ile ilgili uygulamaları ortaçağ da dikkat çeker. Kıbrıs ile de yakın ilişkisi olan Tapınakçıların, bir noktadan başka bir noktaya giden tüccarlardan,  belli bir yüzde ile  paralarını emanet olarak, almasından dolayı bankacılığı ilk icat edenler olduğu söylenir.  Tapınakçılar, paranın bir Tapınak evine yatırılıp başka birinden çekilebildiği bir kredi mektupları sistemi geliştirmişlerdi. Böylece yatırılan paralar Tapınakçılar’ın sağlam binalarında güvence altında oluyordu.  Tapınağın finansal hizmetleri, sadece soylulara ve saraylılara  kredi sağlamakla sınırlı değildi. Haçlılar ve hacılar birkaç yıl boyunca Avrupa’dan uzaklaştıklarında, Tapınakçılar onların değerli belgelerini ve vasiyetleri ile mallarını da kabul ediyordu. Tapınakçıların kısa sürede ulaştığı zenginlik, onların sonunu hazırlasa da, Para demişken Tapınakçıları bu yönünü, sayın Öntaç Düzgün’ün hatırlatması ile vurgulamak istedim. A.B.D ve Avrupa da ise ilk kağıt para 17. Yy dan sonra kullanılmaya başlamıştır.

Napolyon 19. Yy başlarında, Bir savaş yapıp kazanmak için ne gerekir, sorusuna verdiği cevapta,  ‘’ Para para para’’  derken, dünyayı şekillendirecek unsurun ‘’para’’ olacağı inancını vurgulamıştır.

Numanistik, sikke, para ve paranın tarihi ve kolleksiyonculuğu ile ilgili araştırmalar yapan bilimsel bir dal. Bu daldaki  uzman kişilere "Nümismat" deniyor.

 

Para ,Pul ve farklı koleksiyonlara, gönül veren kişiler her zaman ilgimi çekmiştir. Bu kişileri, ‘ nesilleri tükenmeden’  koruma altına almak gerek. 

Ahmet Karlıtaş da,  işte onlardan birisi. Bu işe gönül vermiş. 1990 senesinden beridir, yani yaklaşık 25 senedir profesyonel olarak kolleksiyonculuk yapıyor. Kıbrıs Türk Filateli Derneğinin faal bir üyesi. Kolleksiyonculuktaki, esas uzmanlık alanı, Osmanlı’dan günümüze çıkan madeni ve kağıt paralar ve İngiliz Sömürge Dönemi ( 1878-1960) Kıbrıs paraları. Her iki konuda da son derece değerli bir kolleksiyona sahip. Bunun yanında sahip olduğu, siyah beyaz eski Kıbrıs fotoğrafları, Kıbrıs pulları, Eski Kıbrıs muhtar mühürleri,damgaları ve İngiliz İdaresi dönemindeki sosyal hayatı  anlatan, evrak (efemere) kolleksiyonu da oldukça geniş ve özel.

 

Amcam Ahmet Karlıtaş’ın, 1839-61 yılları arasında Osmanlı tahtında oturan Sultan Abdülmecit’ten, son Osmanlı İmparatorluğunun 36. ve son padişahı Vahdettin’e ( 1918 -1922  ) kadar olan, yani 6 Osmanlı padişahının hüküm sürdüğü, son 175 seneyi kapsayan koleksiyonu oldukça kıymetli. Bakır, gümüş ve altın paraların üzerinde, padişahların tahta çıktıkları yıl ve tuğraları yer alıyor.  Son Osmanlı Padişahı Vahdettin’i yıpratmak, ve Osmanlı ekonomisini çökertmek için, İniglizler tarafından tedavüle sürülen sahte paralardan biri de , Ahmet Karlıtaş’ın koleksiyonu arasında dikkat çekiyor. Son altı padişahın dönemine ait paraların, alınıp, satılması ve kolleksiyon maksadı için kullanılmasının serbest olduğunu, lakin bu tarihten öncekilerinin sikkeye girdiği için yasak olduğunu, konuşmamız esnasında öğreniyorum.

Para anlamında, Osmanlı dönemi metal ve kağıt paraları, Kıbrıs’ta 1878-1960 dönemi arasındaki İngliliz Koloni İdaresi paraları, 1960 sonrası Kıbrıs cumhuriyeti paraları ve Türkiye Cumhuriyetinin ilanından sonra basılan eski Türkiye paraları, Ahmet Karlıtaş’ın en önemli kolleksiyonları.

 Birlikte yaptığımız araştırmada Türkiye Cumhuriyeti Kağıt paraları ile alakalı şu bilgileri öğreniyoruz : Türkiye Cumhuriyeti kağıt paraları, 86 yıllık bir geçmişe sahip. Cumhuriyetin ilk kağıt parası 5 Aralık 1927 tarihinde piyasaya sürüldü. Eski harfli birinci emisyon kağıt paraların, planlandığı gibi çıkarıldıktan 10 sene sonra 1937 yılında Latin harfleri ile tasarlanıp basıldı. O zamanlar paraları İngilizler basıyor. En küçük banknot 1 TL, en büyük banknot ise 1.000 TL idi. 1937 ve 1938 yıllarında yeni emisyonun 5, 10 50 ve 100 liralıkları tedavüle verildikten sonra, Atatürk'ün ölümü ve yerine İsmet İnönü'nün geçmesi üzerine 2. emisyona geçiş işi değişikliğe uğrar. 1939 senesinde tedavüle verilen 500 ve bin liralıkların planlanan miktarının bir kısmı aynı klişe ve renklerde olmasına rağmen Cumhurbaşkanı olarak İnönü'nün resimleri ile yeniden bastırılıp piyasaya verilir. İnönü resimli eski 100 liralık ve yeni 50 kuruşluk kupürleri taşıyan City of Roubaix gemisi ise 5 ay yollarda kaldıktan sonra Yunanistan'ın Pire limanında kazaya uğrayarak batar 50 kuruşlar, Pire'deki kaza sonrasında halkın eline geçince tedavüle verilemez. Haber, Ankara'ya telgrafla ulaştığında Başbakanlık hemen konuyu ele alarak yaptığı acil bir açıklama ile bu banknotların tedavülünden vazgeçtiğini duyurdu. Konu, aynı zamanda Yunan makamlarına da bildirildi. Batıktan çıkarılıp Yunan makamların eline geçebilen paralar Türk hükümetine teslim edildi. Ahmet Karlıtaş’ın elinde işte bu 50 kuruşlardan da var.

Sene 1952, İnönü resimleri yerine, Atatürk, paraları geçirilen bir kanunla kullanılmaya başlıyor .  Türkiye artık  kendi parasını basmaya da başlıyor. 1 Lira tedavülden kalkarken. 1.000 TL hala revaçta.

Bin, iki bin, beş bin derken, Yıllar yılları kovalıyor, 5  bin, 10 bin, 20 bin, 50 bin, 100 bin, 250 bin ve 500 bin liralık çok sıfırlı banknotlar basıldı. 1995 yılında ise Türkiye 1 milyon liralık banknotla tanıştı. Türk halkı milyoner oluyor !  Türk Lirasının şekli ve , tasarımı yıllar içinde farklılaştı. Yeni milenyumla birlikte ise, 5 -10 milyonluklar sahneye çıkıyor. Derken 2000’li yılların başında 20 milyonluklar boy gösteriyor. Milyonerlikten, sonra Yeni Türk Lirasına, akabinde Türk Lirasına dönüşle,  şu anki 1 , 5, 10, 20, 50 ,100 , 200 TL’likler gündelik yaşama merhaba diyor.

AHMET Karlıtaş, paranın değerinin, kondisyonuna (durumuna) ve basım adedine yani bir başka deyişle nadir bulunup bulunmamasına bağlı olduğunu belirtiyor. Ülkemizde gerçek anlamda para koleksiyonculuğu yapan kişilerin, ne yazık ki,  iki elin parmaklarını geçmediğini de vurguluyor. Sohbetimizin sonunda, Ahmet Karlıtaş, Osmanlı metal ve kağıt paraları ve Kıbrıs’taki İngiliz Dönemi paraları ile alakalı, oldukça değerli bir birikimi olduğunu vurguluyor.  Bu konularda yardım isteyeni herkese de yardımcı olacağının altını çiziyor.

Kolleksiyonculuk hakikaten tutku isteyen bir uğraş dalı. Ülkemizde, pek fazla yaygın olmayan,bu uğraşı yaygınlaştırmak ve özelikle gençlere de sevdirmenin, toplumsal bellek oluşturma adına önemli olduğunu düşünüyorum.

Hem mutluluğun, hem sağlığın, hem de yeterince paranızın olacağı günler temenni ediyorum. Paraya fazla inanmayın, parasız da kalmayın…