Doğup büyüdüğü Filistin’den, Kıbrıs’a gelir gelmez, Zehra hanımla evlenen Züher Gamar, eşiyle çıktıkları hayat yolculuklarını, North Cyprus’a anlattı.

   Ailesinin ‘Yaşı küçük, vermeyiz’ sözünden sonra Züher Gamar, henüz 15 yaşındaki Zehra hanımı, annesi Salime hanımın desteğiyle kandırıp kaçırıp, Güney Kıbrıs’ta Köfünye’deki evlerine götürmüş. 

   Ailelerin kısa süreli tartışmasından sonra, 1954’te davullu zurnalı düğünle hayatlarını birleştiren Zehra ve Züher Gamar, şimdilerde, Geçitkale’deki evlerinde, hayatlarının ikinci baharını yaşıyorlar.

   “Bizi ölüm ayırır” diyerek, birbirlerine olan sevgilerini gözleriyle konuşarak ifade eden Gamar çifti, birbirlerine duydukları sevgi ve saygıyı büyüterek, tam 64 yıldır ayni yastığa baş koyuyor.

   3’ü kız 11 evlat 31 torun sahibi olan Gamar çifti, torunlarının çocuklarını da kucağına almış. Muhabbetli çift, yaşam kaynaklarının evlatları ve torunları olduğunu her fırsatta dile getiriyor.

 

“Dayak yok, kötü söz yok”

   Baba mesleği dondurmacılık yaparak, evini geçindirdiğini anlatan Züher Gamar, eşi Zehra hanıma duyduğu sevgiyi dile getirdi ve “Bizi ölüm ayırır” dedi.

   Züher Gamar, sevgisinin gün geçtikçe büyüdüğünü ve eşinin canından öte olduğunu dile getirdi ve ekledi:

   “64 yıl birlikteyiz. Dayak yok, kötü söz yok. 11 evladım var. Hepsini evlendirdim, 31 torunum var. Hayatımızdan memnunuz. 2 kişiydik, şimdi çoğaldık, çok mutlu ve huzurluyuz. Allah bizi birbirimizden ayırmasın. 

   Ben, 1937’de Flistin’de doğdum. Annem Salime hanım, 1918’de Filistin’e gelin gitti. Babam Muhamed ile evlendi. 3 evlat doğurdu, en büyüğü ben. Diğer iki kardeşim Filistin’de rahmetlik oldu. Babamın rızasıyla, annemle Filistin’den temelli döndük. Annemin Güney’de Köfünye’de evi vardı, oraya yerleştik. 16 yaşındaydım. Geri gitmek istemiyordum, annem ‘evlenmen lazım’ dedi. Bir yakınımız, ‘Çok güzel kız var Salime, tam senin oğluna göre’ dedi. Gittik istedik, verdiler. Köy muhtarı Zehra’nın yaşı küçük diye evlenmemize izin vermedi. Bir süre nişanlı kaldıktan sonra, ailesi Zehra’yı bana vermekten vazgeçti. Böyle olunca, annem, Zehra’ya ‘Köyde panayır var. Annenden izin aldık, gel seni geri getireceyik’ dedi. Zehra geldi. Sonra annesi geldi, olaylar oldu. Ortalık yatışınca, düğün oldu. Bir yıl annemle kaldıktan sonra, kayınvalidemin yanına, eşimin köyüne gittik. Bir süre kirada kaldık. Geçinip, gittik. 15 yıl askerlik, 15 yıl da kahvecilik yaptım. Çok şükür iki maaşım var, geçinip gidiyoruz.”

   Gençlik yıllarının geride kaldığını da sözlerine ekleyen Züher Gamar, kalp hastası olduğunu belirterek, beslenmesine de dikkat ettiğini söyledi.

 

“Çocukluğumu yaşamadım”

   1939 doğumlu olan Zehra hanım, 5 çocuklu bir ailede büyüdüğünü belirterek, ilkokulu bitirdikten sonra, henüz 14 yaşındayken evlendiğini anlattı.

   “Çocukluğumu yaşayamadım” diyen Zehra hanım, ilk çocuğunu 15 yaşını bitirmeden kucağına aldığını belirterek, Züher beyden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

   Zehra hanım, Hüseyin’i 1955’te, Muhammed’i 1956’da, 2’şer yıl arayla da İbrahim, Turgay, Derviş, Cemal, Davut, Nurşen, Melek, Salim ve Salime’yi kucağına almış sevinçle… 

   Çocuklarının birinin Avusturalya’da olduğunu anlatan Zehra hanım, evlatlarının kendisine hiçbir zaman zorluk çıkartmadığını da belirterek, şöyle devam etti:

   “Züher’siz yaşayamam. Eşler bazen tartışırlar, o tartışma evin süsüdür. Züher bana çok iyi hayat sundu. Çok iyi geçindik. Çok şükür. Sıkı çekmedim hiç. Şimdi da eskisi gibi işimi yapamam, evimizde yatılı bakıcı var. 

   Eskiden çamaşırlarımızı kazan kaynatıp elde yıkardım. Her hafta sabah 5’de kalkar, fırına ekmeğimi yoğururdum. Arife günleri pilavına, çörek, peksimet yapardık. Çocuklarımı alıştırdım diye, halen bayramlarda çöreğimi yaparım.  Geleneklerimizi devam ettirmeye çalışırım. ”

 

“1962’de 5 çocukla Filistin’e gittik”

   Sağlıklı olduğu yıllarda eşiyle sık sık gezmeye gittiğini anlatan Zehra hanım, “ Tuzla’dan İskele’ye vatan sinemasına giderdik. Hem de yürüyerek, çoluk çocuk hep beraber. Şimdi kızım bizi Avusturalya’ya davet eder ama zor, gidemeyik. Kayınpederim torunlarını görmek isteydi,  5 çocukla Filistin’e gittik. 2 ay kaldık. Gittiğimiz ilk gün, Züher’i tutukladılar. Annesinin pasaportuyla çıkış yaptığı için. Kaynatam tanınmış kişilerden olduğu için, Züher’i çıkarttı. Daha sonra cesaret edip gitmedik” şeklinde konuştu.  

 

 “Sevgi saygı kalmadı” 

   Teknoloji ilerledikçe, insanların birbirleriyle ilişkilerinde sorunlar yaşandığını sade bir dille ifade eden Zehra hanım, “Evlilikler, hep bu telefonlar yüzünden bozuluyor. İletişim yok. Kimsenin elinden telefon düşmüyor. Sevgi, saygı kalmadı. Ekmek yerlerken elde telefon, komşuluğa giden ellerinde telefon, kimse yüzüne bakmaz” dedi.

   Sokakta oyun oynayan çocuk kalmadığını da belirten Zehra hanım, geçmişte çocukların sokak oyunları oynadığını belirterek, şimdiki çocukların bilgisayar başından kalkmadığını anlattı.

   “Sevgi saygı kalmadı, ne küçükte ne büyükte. Eskiden muhabbet vardı. Her şey daha iyiydi. 

Çocuklar sokaklarda pirili oynar, tekerlecik cirletirdi. Şimdi sokakta oyun oynayan çocuk yok. Ellerinde telefon yüzüne bile bakmazlar.”

 

“Pahalılık aldı başını gitti” 

   Geçmiş yıllara göre, birçok insanın varlık içinde yokluk çektiğini anlatan Zehra hanım, günümüzde, köy ekmeğinin dahi 10 lira 50 kuruş olduğunu anlattı.

   Zehra  hanım, eşlerin zor günlerde bir birlerine sıkı sıkı  sarılması gerektiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

   “Ben büyüklerin sözünden hiç çıkmadım. Onlar ne derlerse onlara uyardım. Beni kaçıracaklarında da, babam izin verdi sandım. 15 yaşımı bitirmeden ilk çocuk geldi. Oyuncak bebek gibi büyüttüm, hiç zorlanmadım. Arkadan diğer evlatlarım geldi, onlarda da zoelanmadım. Şimdi bir taneye bakamazlar ben 11 taneye baktım. Göçmen olduk, evimizi eşyalarımızı bıraktık. Savaşta acılar çektik, korku yaşadık. Hepsi geçti. Birbirimizin elini hiç bırakmadık, bırakmayacağız.”