Kendini Kıbrıs meselesine adayan bir devlet adamı, sevgi dolu bir baba, alçak gönüllü bir doktoru eşinden dinliyoruz. Doktor Fazıl Küçük ile nasıl tanıştığına, evlilik yaşamlarına ve özel günlerine dair birçok konuya değinen Süheyla Hanım, evliliği boyunca eşinin yoğun iş ve siyasi hayatına ayak uydursa da bu durumu çocuklarına anlatması çok kolay olmuyordu. Süheyla Küçük, “Rahatsızlığımdan dolayı beni evde ziyarete gelip gidiyordu, tanışmıştık, vesile oldu, aile kurduk, doktor olarak girdiği evden damat olarak çıktı.” diyerek eşi Doktor Küçük ile nasıl tanıştıklarına eğindi.  Süheyla Hanım, eşi Doktor Küçük’ün gençlik yıllarından kalan, çocuklarının isyanını dile getirdiği bir anısını paylaşıyor bizlerle.

“Bize ayıracak çok zamanı yoktu ama çok iyi bir babaydı.”

Küçük, “Evliliğimiz boyunca hep çok yoğun bir hayatı oldu. Gündüz doktorluk yapardı, gece gazetedeydi. Bize ayıracak çok zamanı yoktu ama çok iyi bir babaydı.  Siyasete atılması belediye azası seçilmesiyle başlamıştı. Yoğunluğunu ben anlıyordum ve isyan etmiyordum ama çocuklarım bunu anlamakta zorlanıyordu, özellikle de oğlumuz Mehmet, isyan ediyor, söyleniyordu. Hiç un utmuyorum, bir bayram günüydü… Her bayram kalkıp, giyinir hazırlanır, büyüklerimize ziyarete giderdik, kalktık, hazırlandık, ziyarete gitmek için doktoru beklerken Ankara’ya çağrıldı. Apar topar Ankara’ya gitti, Adnan Menderes onu Ankara’ya çağırmıştı. Oğlum Mehmet çok ağlamıştı, ‘bu Menderes babamızı aldı’ diye isyan ediyordu. Tabi aklı kesince oğlum da babasını anlamaya başlamıştı…” dedi.

“O elbiseyi üçüncü giyişimdi…”  

Küçük ile yaşadığı ve unutamadığı bir anısına bizleri de ortak eden Süheyla Küçük, şöyle devam etti: “Birçok toplantıya, davete birlikte giderdik. Benden önce hazırlanır, kapının girişinde, merdiven ayaklarının sonunda beni bekler, hiç bir şey söylemezdi. Ardından ben yine bir gün basamaklardan iniyorum, ‘ben ne giyiyorum her gün her gün farkında mısın?’ diye sordum. Bir şey söylemedi. Bir sonraki akşam ben merdivenleri inerken bana ‘Elbiseni güle güle, çok yakıştı’ demişti. Teşekkür ettim, bir şey söylemedim. O elbiseyi üçüncü giyişimdi…”  

“Kliniğinde hastalara numara dağıtıyor, sıra ile ücretsiz hasta kabul ediyordu.”

Önceleri yarım gün ücretsiz hasta kabulüne başlayan Doktor Küçük, ardından cuma günleri tam gün ücretsiz hasta kabul etmeye, başlamıştı. O günleri anlatan Süheyla Hanım, o dönemle ilgili hatıralarını anlattı: Küçük, “Yetiştiremez olmuştu ve numaralı bakmaya başlamıştı. Kliniğinde hastalara numara dağıtıyor, sıra ile ücretsiz hasta kabul ediyordu. Cumhuriyet’e kadar bu böyle devam etti. Çok iyi niyetli ve alçak gönüllü birisiydi, köyden, uzaktan gelen hastaları ona, yumurta, reçel gibi gıdalar getiriyor ama kabul etmeye utanıyor, çekiniyordu. Çok şakacı ve bir o kadar da ince düşünceli birisiydi…”  

“Kolay bir insandı, önüne zeytin ekmek de koysanız yine yerdi.”

Eşi Süheyla Küçük’ten dinlediğimiz önderimiz Doktor Küçük’ün mütevazı kişiliğinin her alanda hayatına yansıdığına tanıklık ediyoruz. Süheyla Küçük, yemek ayrımı yapmaksızın her yemeği sofrasında bulunduran Doktor’un en fazla kuru fasulye ve eti sevdiğini söylüyor. Süheyla Küçük, eşi Doktor Küçük’ün damak tadı ile ilgili söyledikleri: “Etin olduğu her yemek güzeldi… Kolay bir insandı, önüne zeytin ekmek de koysanız yine yerdi. Zaten sürekli köy ziyaretlerine giderdi, orada sabahladığı olurdu. Kıtık yataklarda yatır, ‘dört tekerleği olsun yeter, o araba da işime yarar’ derdi…”

“Kibrit kullanmazdı”

Eşi Doktor Küçük’ün günde beş paket sigara tükettiğini ve hiç kibit kullanmadığını söylüyor ve şunları ekliyor: “Arka arkaya ulardı… Hepsini kendi içmezdi tabi, ikram ederdi ve dudak tiryakisiydi, dudağından, elinden sigarası düşmezdi. Ben bu yaşıma kadar hiç sigara içmedim ama bakın halen daha sağlıklıyım. Ben ki 40 yıl boyunca, günde 5 paket sigara içen biriyle yaşadım… Tabi yine de içmemek en doğrusu.”