Yakın Doğu Üniversitesi, Yakın Doğu Enstitüsü tarafından düzenlenen “Türk Dış Politikasında Yeni Gündemler Yeni Yaklaşımlar” kısa dönemli eğitim ve sertifika programının ikinci hafta konuşmacısı Doç. Dr. Tufan Erhürman oldu.  Doç. Dr. Erhürman, “Türkiye – KKTC İlişkileri ve Kıbrıs Sorunundaki Son Gelişmeler” başlıklı sunumunda önemli açıklamalarda bulundu.

 

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, Doç. Dr. Tufan Erhürman Kıbrıs Sorunu’nun tarihçesine ilk olarak 1974 Barış Harekâtı’na değinerek başladı. Konuları kronolojik bir sırada anlatan Erhürman Türk Siyasi hayatında yaşanan gelişmeler ile Kıbrıs’ta yaşananların paralel bir şekilde ilerlediğini ifade etti. Doç. Dr. Erhürman “KTFD’nin ilanında olduğu gibi 1983 yılında ilan ettiğimiz KKTC ile de federasyon tezinden vazgeçilmiş değildi ki bunu ilan edilen kuruluş kararında görmek mümkün. Fakat BM’nin KKTC’ye yaklaşımı, KTFD’ye olan yaklaşımından çok farklı olmuştur. KTFD için adeta “bu işi tek başınıza yapmasaydınız” demeye getiren BM, KKTC’nin ilanından sonra aldığı 541 ile 550 sayılı kararlarla dilinin sertleşmesiyle doğru orantılı bir şekilde yeni kurulan devletin tanınmasının mümkün olmadığını ve bağımsızlık ilanını geçersiz kılarak, KKTC ayrılıkçı bir hareket olarak değerlendirmiştir” dedi. 

 

Doç. Dr. Erhürman sorunun tarihindeki önemli kırılma noktalarında Türkiye’de iç siyasi dengelerin çok önemli bir yer tuttuğuna değinerek “1980 Darbesi sonrasında Türkiye’de iktidara gelen Turgut Özal’la birlikte Türkiye dışa açılmaya başlamıştır.  AB tam üyelik sürecinin 1987’de başlandığı, 1987 ve 1989’da AİHM’in Türk hukuk sisteminde çok önemli yer edindiği günlerde KKTC ise bağımsızlık ilanını takiben BM’nin aldığı kararlarla birlikte bir içe kapanma dönemine girmiştir. 1997 Luksembug ve Helsinki Zirveleri’nin ardından Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB üyeliği yolunda engelleri Türkiye’nin dâhil olduğu süreçlerin sonunda kalkmıştır. Rumlar AB’ye üye olurken, Kıbrıs Türk toplumunu AB’ye girememe endişesi sarmış, 1999 yılında KKTC ekonomisi iflas etmiş bunların ardından Annan Planı süreci gelmiştir. Annan Planı’na neden evet denildiğine bu açılardan da bakmak faydalı olur” dedi.

 

Erhürman’ın sunumunda bir diğer önemli konu ise Türkiye’de 2002 yılında AK Parti’nin iktidara gelmesi ile değişen siyasi konjonktür olmuştur. Doç. Dr. Erhürman, “2003’de Loizidou Davası neticesinde ödenen tazminat ise bu dönemin en önemli gelişmesi olarak değerlendirilebiliriz. Türkiye, tazminatı ödemekle, Kuzey’deki malların Rumlara ait olduğunu teyit etmiş oldu. Bu da başta Kıbrıs olmak üzere, uluslararası camiada Türkiye’nin işgali kabul ettiği yönünde algılamalara neden olmuştur. Fakat Taşınmaz Mal Komisyonu’nun kurulması ile sorun farklı bir boyut almıştır. KKTC bu komisyon ile AİHM’de Türkiye’yi dava etmekten vazgeçin, sorunu burada birlikte çözelim şeklinde adımını atımıştır.  AİHM’in aldığı Demopoulos Kararı ile mülkiyet hakkının kutsal bir hak olmadığı, maddi bir hak olduğu ortaya çıkmıştır.

Doç. Dr. Tufan Erhürman son olarak Türkiye’nin Su Projesi ile birlikte Kıbrıs algısının, sadece KKTC’yi denetim altında tutmak değil, Kıbrıs’ın tamamında egemen olmak yönünde olduğunu belirtti. “Türkiye artık Kıbrıs’ta çözümü istiyor. Bu anlamda Türkiye Kıbrıs’ın bütününe hakim olabilecek stratejiler geliştirmeye başladı. Bunların başında kuşkusuz Ada’ya gelen su ve sonrasında gelebilecek elektrik çok önemli konular. Burada suyu kontrol eden çok şeyi kontrol eder. Tabi üçüncü olarak gazın Türkiye üzerinden dünyaya pazarlanması şu an tartıştığımız ve gelecekte daha yoğun şekilde konuşacağımız konular olacak. Ayrıca unutmamak gerekir Türkiye’nin turizm ve eğitim alanında KKTC’de çok önemli yatırımları oluşmakta. Bunlar Türkiye’nin Kıbrıs konusunda büyük düşünmeye başladığının göstergeleridir. Tüm bunlara rağmen Kıbrıs’ta çözümün beklendiği gibi 2016 Mart ayında değil, en erken 2016 sonu ya da 2017 başında olabilecektir. Henüz ekonomi, vatandaşlık, AB, mülkiyet, toprak gibi konularda çok az ilerleme yaşandı” dedi.

 

Konuşmasının ardından Doç. Dr. Tufan Erhürman’a Yakın Doğu Enstitüsü Yürütme Kurulu üyesi, Yrd.Doç.Dr.Ali Dayıoğlu tarafından teşekkür belgesi takdim edildi.