MURAT SEVİNÇ

Hangi kapısından girdiniz Mağusa Kalesi’ne, deniz kıyısındaki Canbulat’tan mı; limana bakan taraftan sağa doğru yürüdünüz, sol yakada Petek Pastanesi, hemen ilerisinde Othello Kalesi ve önünde Shakespeare büstü. Artık kullanılmayan iki, çalışan üç kapısı var kalenin. Eskiden asma köprüymüş, o güzel köprüden geçilerek girilen Mağusa Kapısı, en eskisi. Bir de futbol sahasına çıkan kapı -adı üzerinde- Yeni Kapı. Çok eski bir liman şehri, medeniyetlere ev sahipliği yapmış, ancak zengin tarihi bir yana Mağusa Kalesi’nin güzelliği bir yana.

Eski şehir merkezlerine, eskiçağlardan kalma yapıya, sokağa, zemine hâkim olan, ne sarı ne kahverengi, sarı sıcak taşlar arasında saatlerce Cenevizlilerin, Lüzinyanların, Venediklilerin, Osmanlı’nın izini takip etmek, her sokağını bir kez daha yürümek, anlatılmaz mutluluk. ‘Bıraksalar şuraya bir ömür yaşarım’ dedirten bir sadelik ve asaleti var o ara sokakların. Bir de, acılı tarihinin hüznü. Hangi kapıdan girerseniz girin, varacağınız yer Kale’nin merkezindeki Lala Mustafa Paşa Camii. Namık Kemal zindanına 50 adım, cami önünde Kemal’in heykeli. Osmanlı öncesinde kralların taç giydiği bir kiliseymiş, heybetli katedral. Cenazelerin kalktığı meydan…

Canbulat Kapısı’na yakın, kalenin hemen dışında, Maraş’a sınır bir okul var. Meşhur tostçu Tamavcı’nın hemen karşısında, Gazimağusa Türk Maarif Koleji. 74 öncesi Rumların binasıymış, Mağusa’nın en itibarlı okulu.

Diğer iki okulla birlikte, Maarif Koleji’nden ortaokul ve lise öğrencileri voleybol turnuvası için Türkiye’ye gelmiş. Adıyaman ve Kahramanmaraş’ta çeşitli otel ve öğretmenevlerine yerleştirilmişler. Ortaokul öğrencileri, İsias Otel adında bir otele. Birkaç gün kalıp maçlarını yapacak ve Mağusa’ya döneceklerdi, evlerine.

6 Şubat sabaha karşı, geniş bir coğrafyada on binlerce insan, kadın erkek, çocuk yetişkin enkaz altında kaldı. İlk depremde çöken yapılardan biri de bu otel. Kısa bir internet araştırmasıyla şaşırtıcı olmayan siyasi bağlarını kolaylıkla tespit edebileceğiniz sahipleri, şimdi tutuklanıyor. Şaşırtıcı olmayan bir başka durum ise soruşturma dosyasına ‘gizlilik’ kararı getirilmesi. Kurtarma çalışmaları sürerken enkaz başından gelen haberler kahrediciydi. Kesilmiş kolonlar, var olanların içine asgari beton harcamak için tıkıştırılmış türlü malzeme, az sayıdaki demir parçasının dokunulduğunda elde kalışı, un ufak oluşu… Yeni Düzen gazetesi, sivil savunma ekiplerinin gözlemlerini, ‘Bina, ölüm tuzağı gibiydi‘ başlığıyla yayınladı. Otel enkazından çıkarılan 60’ın üzerinde insan gibi, rehberler gibi, güzelim çocukların da canını alan bu haysiyetsizlik oldu.

Memleket, insanına, tanıdığı tanımadığı çoluk çocuğa, eşe dosta, battaniyeye sarılmış kaldırımda yatana, defnedilme şansına erişene, enkazdan çıkarılamayana, mucizevi kurtuluşlara, yok olan şehirlere, moloz altında kalan hatıralara göz yaşı döküyor günlerdir. Oradaki on binlerce insanın bir kısmı Kıbrıslıydı ve Maarif’li ortaokul öğrencilerinin hiçbiri canlı çıkarılamadı. İstedim ki Mağusalı çocukların, velilerin ve öğretmenlerinin burada, Diken’de de geçsin isimleri. Tek tek okursanız sevinirim. Cenazelerin çoğu, Mağusa Kalesi meydanındaki Lala Mustafa Paşa’dan kalktı.

Çalıştırıcı ve öğretmenler; Osman Çetintaş, Pamir Konuklu, İbrahim Yakula ve Ali Karasel.

Veliler; Mülkiye Dağlı, Duygu Kalaycı, Evren Çavdır, Havva Çavdır.

Ve çocuklar; Lavin Kalaycı, Hayal Gençalioğlu, Nazife Dağlı ve kardeşi Abide Dağlı, Serin İpekçioğlu, Selin Karakaya, Perihan Çetiner, Elvin Çavdır, Ecem Yeniçeri, Havin Kılıç, Sahil Özberkman, Nehir Çevik, Asya Tülek, Aykan Ekiz, Mehmet Arif Altak, İzcan Nurluöz, Mustafa Sabancı, Doruk Akın, Hasan Bilgen, Alp Akın, Atakan Celal Konuklu, Mert Niyazi Topukçuoğlu, Kağan Selim İş, Aras Aktuğralı, Özgür İçme, Fahri Arkar.

Kıbrıs’ın, Mağusa’nın başı sağolsun. Doğru, ateş düştüğü yeri yakar, ancak kuşkuları olmasın, on binlerce insanını yitirmiş bir ülkeden, Mağusa’nın insanına, çocuklarına, onlarla birlikte göz yaşı döküyoruz. Çok üzgünüm, üzgünüz.