Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı Türkiye – KKTC siyasi ilişkilerine dair değerlendirmelerde bulundu.

Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Lefkoşa Türk Belediyesi Mehmet Harmancı şu ifadelere yer verdi:

“Biz çok isterdik Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı Meclis’te dinlemeyi, Kıbrıslı Türklerin özgür iradesi ile seçilmiş milletvekillerinin demokratik zenginliği içerisinde Sn. Erdoğan’dan farklı düşünce ve siyasi duruşlarımıza rağmen karşılıklı tarihsel kopmaz bağlarımızı daha da ileriye götürmeyi.

Coğrafya, tarih, kültür, dil ve din dahil kopmaz bağlarımızı geleceğe taşımak, farklı düşüncelerimize saygıyla yaklaşıldığını görmeyi ve demokratik değerler çerçevesinde fikirleri tartışmak, ayaklarımız üzerinde onurumuzla ama yan yana yürümeyi de yine en çok biz isterdik.

Seçimlerimizi özgür bir ortamda yapmayı çok isterdik, inançlarımızın eksik ya da fazla olduğunun sorgulanmadığı bir ortamı en çok biz isterdik, bağımsız yargımızın kararlarına en yüksek perdeden tehdit edilmeden saygı gösterilmesini, bu ülkenin meslek odalarına bu ülkenin yetişmiş insanlarının yeterliliklerine güvenilmesini en çok biz isterdik. 20 Temmuz sabahı nenelerimizin, dedelerimizin sevinç göz yaşları ile karşıladığı Türk askerinin anayasamıza konulan geçici maddelerden arındırılmasını çok isterdik.

Büyümeyi ama kardeşimizden kopmadan, daha sıkı sarılarak yetişkin olup kendi kararlarımızı kendi özgür irademize alarak hayata geçirmeyi ve bu şekilde büyümeyi çok isterdik.

Sahillerimizin özel yatırımcılara peşkeş çekilmemesini de çok isterdik. Kirli para ilişkilerinin arka bahçesi olmamayı en çok biz isterdik, derin devlet ilişkili cinayetlerin hukuk devletine yaraşır biçimde aydınlatılmasını da.

İnsanlarımızın sadece bir kişiyi sevmelerinin ya da bir görüşü desteklemelerinin kardeş ülkemiz tarafından güvenlik sebebi sayılarak “persona non grata” ilan edilmelerine en çok biz üzüldük.

Konuşmayı, el bağlamadan konuşmayı ve Başbakanımızın maaşının gazeteciler ve dünya kamuoyu önünde sorulmamasını da en çok biz isterdik. Ve geçmişte çok acılar yaşamış bir halk olarak müreffeh bir yaşama ulaşma yolunda sevgisini yüreğimizde taşıdığımız kardeşimizin bu yolda samimi ve kararlı kardeşlik ilişkisi ile desteğini de çok isterdik.

Besleme olarak adlandırılmak en çok bizim ağrımıza gitti, ama siz besleme olabileceklerin biat edebileceğini bizden daha çabuk kavradınız, biz ne besleme olacağız ne de biat eden olacağız, bedeline de razıyız.

Kardeşimizin uluslararası platformda yaşadığı binlerce haksızlık karşısında yanında durduğumuzun sizler tarafından bilinmesini de çok isterdik. Bunun yanında yanlışa yanlış dediğimizde kötü çocuk bilinmemeyi de çok isterdik.

Bakan atamasına, müdür müsteşara atamalarına bilfiil müdahil olunmamasını çok isterdik. Buraya gelen kardeşlerimizle ayırımsız entegrasyon politikaları ile bütünleşebilmeyi, kederi de sevinci de ortaklaştırabilmeyi en çok biz isterdik. Kardeş ülkemizin takımları ile maç yapmayı da çok isterdik.

Ama en çok saygı istedik, en doğal hakkımız olan kendi kendimizi yönetme isteğimize, kimliğimize, kültürümüze ve yaşam biçimimize.

Türkiye’nin sağduyu ve vicdanına kendimizi anlatmaya, bu adada özne olduğumuzu aktarmaya, bu ülke ve bu vatanda sizlerden ayrı düşünen ama ayrımsız her insanı seven insanlarının duygu ve düşüncelerini anlatmaya devam edeceğiz.

İnsanımıza yapılan saygısızlığa bedeli ne olursa olsun karşı duracağız ve demokratik tepkimizi vereceğiz.

Biat etmeyeceğiz, sessiz kalmayacağız.

Dünya 5’ten büyükken, Türkiye de 1 kişiden daha büyüktür."