SAHİLLERİMİZDE DENİZ SALYASI GÖRMEYİ Mİ BEKLİYORUZ?

2020 yılının sonlarına doğru ortaya çıkan ve Marmara denizini her açıdan olumsuz etkileyen deniz salyası problemi her geçen gün Türkiye’nin farklı bölgelerinde de etkili olmaya başlıyor. Özellikle Marmara denizindeki salyanın oluşumunda üç büyük etkenin varlığı öngörülüyor. Birincisi; küresel ısınma sebebi ile deniz sıcaklıklarının normalin üzerinde olması, ikinci olarak iki dar boğaz arasında sıkışmış olan Marmara denizinde yeterince su dolaşımının olmaması ve son olarak da yeterince veya hiç arıtılmadan çevreye deşarj edilen evsel atık sularda bulunan yüksek azot ve fosfor yükü. Aşırı miktarlardaki azot ve fosforsudaki fitoplanktonların sayısını hızla artırmakta ve bu aşırı üreme sonucu deniz salyası ya da müsilajı dediğimiz sümüksü yapılar bu organizmalar tarafından salgılanmaktadır. Oluşan organik yapıdaki müsilajlar sudaki oksijenin tükenmesine sebep olmakta ve/veya deniz altındaki birçok canlının üzerini kaplayarak deniz yaşamını olumsuz yönde etkilemektedirler.

Adamızın dört tarafını çeviren Akdeniz, Marmara denizine kıyasla daha çok su dolaşımına sahip olsa da, sıcaklık artışı ve kirlilik yükünden çok fazla etkilenmektedir. Özellikle Girne bölgesinde sahillerimize hiç arıtılmadan ve kontrolsüzce salınan evsel atık sular sahillerimizdeki karbon, azot ve fosfor oranını sürekli artırmaktadır. Deniz sıcaklıklarının artması ile birlikte fitoplanktonların özellikle su dolaşımı az olan koy ve limanlarda artması çok da şaşırılacak bir durum olmasa gerek. Küresel ısınmaya bireysel çözümler bulunmasının kolay olmayacağı gibi su dolaşımına da müdahale edebileceğimiz alanlar kısıtlı. Tüm bu etkenleri göz önünde bulundurduğumuz zaman deniz salyasını önlemek için atabileceğimiz en önemli ve tek adım denizlerimizdeki kirlilik yükünü azaltmaktır. Nitekim Marmara denizinde yaşanan felaket ile birlikte yetkili tüm paydaşlar bir araya gelerek denize yapılan atık su salınımlarının denetimi ve denizin temizlenmesi ile ilgili bir eylem planını uygulamaya koyma kararı aldılar.

Çevre Mühendisleri Odası olarak yıllardır ülkedeki atıksu sorununu gündeme getiriyoruz. Ancak, ülkemizdeki atık suların uygun altyapı tesisleriyle toplanıp verimli arıtma süreçlerinden geçirilmesiyle çözümü mümkün olan çevre sorunlarına yönelik ne kıyı şeridi Belediyeleri ne de ilgili hükümet yetkilileri maalesef hiçbir adım atmamıştır. Hiçbir şey yapılmadığı gibi kirlilik seviyesinin denetimi ile ilgili de düzenli ve hassas olarak analizlerin yapılmadığını görmekteyiz.

Bir kez daha soruyoruz; Ülkemizin evsel atık su sorunlarına bir çözüm bulunması için illa ki Marmara Denizinin yaşadığı gibi bir çevre felaketi mi yaşamamız gerekiyor?

Saygılarımızla,

K.T.M.M.O.B. Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu