Cumhuriyet Meclisi Zalihe Çavuşoğlu Salonu’nda düzenlenen basın toplantısında, CTP Genel Başkanı Erhürman, yanı sıra “istatistik kurumu verileri” ve “yükseköğretime” ilişkin meclis araştırma komitelerinde başkan vekilleri olarak görev alan CTP Milletvekilleri Devrim Barçın ve Sıla Usar İncirli de açıklamalarda bulunarak komitelerde ulaşılan verilere dair bazı bilgiler paylaştı.
Basın toplantısında ilk sözü alan CTP Genel Başkanı Erhürman, kısa bir süre önce, CTP’nin İstatistik Kurumu verilerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığının araştırılmasına ilişkin ve yükseköğretim kurumlarının faaliyetlerinin denetlenmesine ilişkin meclis araştırma komitelerinin kurulması önerisinde bulunduğunu ve her iki önerinin de Mecliste oy birliği ile kabul edilerek komitelerin çalışmalarına başladığını söyledi.
Erhürman, İstatistik Kurumu verileri ile ilgili komitenin Kurumu ziyaret edip veriler aldıktan sonra ilgili tarafların katılımıyla toplantılar, yükseköğretim kurumlarının denetlenmesiyle ilgili komitenin ise altı toplantı yaptığını belirtti. Erhürman, önemli bilgiler ortaya konulduğunu, verilerin önemli bir kısmına ulaşıldığını ancak hala ulaşılamayan bazı veriler olduğunu aktararak, her iki konunun da güncelliğini dikkate alarak şu ana kadar komitelere ulaşan verileri “bir ara rapor” şeklinde kamuoyu ile paylaşmayı istediklerini söyledi.
Erhürman’ın ardından ilk olarak İstatistik Kurumu Verilerinin Gerçeği Yansıtıp Yansıtmadığının Araştırılmasına İlişkin Meclis Araştırma Komitesi Başkan Vekili, CTP milletvekili Devrim Barçın ve ardından da “Ülkemizdeki Yükseköğretim Kurumlarının Faaliyetlerinin İdari ve Mali Denetim Sisteminin ve YÖDAK’ın Araştırılmasına İlişkin Meclis Araştırma Komitesi Komite Başkan Vekili, CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli söz aldı.
İki vekilin komiteler hakkında bilgi vermesinin ardından Erhürman, CTP olarak bu iki komitede bundan sonraki çalışmaları nereye taşımayı hedefledikleri konusunda partisinin görüşlerini ortaya koydu.
- Barçın: “14 ay boyunca yüzlerce ürünün fiyatları hiç değişmemiş”
İstatistik Kurumu verileriyle ilgili kurulan araştırma komitesindeki çalışmalarla ilgili bilgiler paylaşan Devrim Barçın, 2023 yılının ikinci altı aylık Hayat Pahalılığının (HP) yüzde 50.31 olarak açıklandığını, ardından da Ocak 2024’te “çok ciddi bir pahalılık” yaşandığını, bunu tüm kesimlerinin dile getirmeye başladığını söyledi.
Barçın, Ocak 2024’te daha fazla pahalılık hissedilmesine rağmen Aralık 2023 HP’sinin yüzde 5.44, Ocak 2024 HP’sinin ise yüzde 3,84 olarak açıkladığına işaret ederek, Ocak 2024’te HP’nin Aralık ayındakinin yüzde 30 altında açıklandığını ve bunun da Kurumun verilerine ilişkin toplumda bir güvensizlik yarattığını savundu.
Barçın, bunun üzerine CTP olarak kurumun bu verileri nasıl oraya çıkardığının araştırılması için bir araştırma komitesi kurulmasını önerdiklerini ve bunun kabul edilerek komitenin çalışmalarına başladığını aktardı.
Komitenin ilk toplantısını 26 Şubat’ta yaptığını, ikinci toplantısını da 5 Mart’ta İstatistik Kurumu yetkililerinden bilgi talebinde bulunmak üzere yapıldığını anlatan Barçın, “Şubat ayı HP’si de o gün yüzde 4,59 olarak açıklandı. Şubat Ayı HP’sinin Ocak ayı HP’sinin üzerinde çıkması araştırma komitesinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur” dedi.
Barçın, Komitenin Ocak 2023-Şubat 2024 tarihleri arasında enflasyon hesaplamalarında kullanılan tüm verileri İstatistik Kurumundan talep ettiğini, kurumun da nereden fiyat aldığını ancak kurum bünyesinde kendileri ile paylaşabileceğini ifade ederek beş ilçeden sadece madde çeşitlerinin fiyatlarını kendileri ile paylaştığını kaydetti.
Barçın, Komite ile paylaşılan fiyat dosyalarını incelendiklerinde ilk etapta 14 ay boyunca “fiyatları değişmeyen onlarca, yüzlerce ürün” olduğunu gözlemlediklerini ifade ederek, bunun üzerine CTP komite üyeleri olarak İstatistik Kurumu’na giderek bu veriler üzerinde ayrıntılı bir çalışma yaptıklarını aktardı.
Barçın, yaptıkları çalışmalarda çok net bazı tespitlerde bulunduklarını ve bunların da İstatistik Kurumu yöneticileri tarafından kabul edildiğini belirterek, bu tespitlerine ilişkin bazı bilgiler paylaştı.
Ocak 2023-Şubat 2024 tarihleri arasında yüzlerce ürünün fiyatının hem derleme defterine hem de sisteme 14 ay, 13 ay ve 12 ay boyunca aynı fiyattan girildiğini aktaran Barçın, yüzlerce ürünün fiyatında Aralık 2023-Ocak 2024 döneminde değişiklik olmazken, Şubat 2024’te “çok ciddi fiyat değişimleri” olduğunu belirtti.
Barçın, bunun yanında, özellikle bir ilçede fiyat derleme defterlerinde Ocak 2024’teki fiyat değişimlerinin bilgisayar ortamına işlenmediğini ve Ocak 2024’teki fiyat artışlarının açıklanan Ocak 2024’teki enflasyon oranında dikkate alınmadığının Kurum yöneticileri tarafından da kabul edildiğini savundu.
Barçın, kira fiyatlarının HP hesaplamasında ağırlığının en yüksek (yüzde 4.83) olanlardan biri olduğuna işaret ederek, bir ilçede beş yerden kira fiyatı alınması gerekirken, bir yerden fiyat alındığı, dört yerden alınmadığı ve bir yerden alınan fiyattaki değişime göre diğerlerinin fiyatlarının da hesaplandığının kurum yöneticileri tarafından da kabul edildiğini ileri sürdü.
Beyaz eşyadan da örnek veren Barçın, mevzuata göre üç farklı yerden TV fiyatı alındığını, ancak bir yerden alınan fiyatın, Haziran 2023-Şubat 2024, yani 9 aylık süre boyunca 8.600 TL sabit girildiği CTP vekilleri olarak söz konusu bu yerde yaptıkları incelemede bu fiyatın 9 ay boyunca sabit kalmadığını tespit ettiklerini aktardı.
-“308 ürünün fiyatlarının 1 yıl boyunca hiç değişmediğini beyan ettiler”
Barçın, İstatistik Kurumu’nda yaptıkları bu incelemeler ve sorgulamalar sonrası Kurum ile 22 Mart’ta Meclis’te tutanak altında bir toplantı yaptıklarını ve bu toplantıda Kurum Başkanı ve Başkan Yardımcısının, bir yıl boyunca, 308 ürünün fiyatının hiç değişmediğini, bu ürünlere yönelik inceleme yaptıklarını, 97 üründe kendilerinin hatası olduğunu, artışlı girilmesi gerekirken, artışsız girdiğini tespit ettiklerini beyan ettiklerini savundu.
Enflasyon hesaplamalarında 829 madde çeşidi bulunduğuna işaret eden Barçın, “İstatistik Kurumu’nun komitede bize hata olduğunu beyan ettiği 97 fiyat girişinin madde çeşidi olarak karşılığı 75’tir. Yani Kurum 2024 yılında enflasyon hesaplamasında dikkate alınan 829 madde çeşidinin 75’inin, yani yüzde 9.15’nin hatalı olduğunu kabul etmiştir.” ifadelerini kullandı.
İstatistik Kurumunun bu “hatalı” veri girişi olan madde çeşitlerinin neler olduğunu komite ile paylaştığını aktaran Barçın, ancak bunun dışında CTP vekillerinin kendilerinin de bu süre içerisinde “hatalı” veri olarak tespit ettikleri birçok madde çeşidi olduğunu belirtti ve bu ürünlere bazı örnekler verdi.
Bunlar arasında devlet hastane yatak ücretlerini de örnek gösteren Barçın, “Bu ücret, 14 aydır (Ocak 2023-Şubat 2024) 75 TL olarak siteme giriliyor ama Aralık 2023’te bu ücret Bakanlar Kurulunda yayınlanan tüzükle 382 TL oldu ama bu yansımadı. Ve bu artışın hesaplanmaması HP’de yüzde 0.17’lik bir düşüşe neden olmuştur” ifadelerini kullandı.
“829 madde çeşidinin yüzde 9.15’inin yani 75 maddenin hatalı girildiğinin kabul edildiği bir noktada tek bir çözüm vardır. Ocak-Şubat 2024 ayları için HP baştan hesaplanması gerekiyor” diyen Barçın, doğru HP’nin açıklanmasının sağlanması gerektiğini, bu yapılmadığı sürece Kuruma olan güvenin yeniden inşa edilmesinin mümkün olmayacağı görüşünü paylaştı.
-Sıla Usar İncirli
Yükseköğretim Kurumlarının Faaliyetlerinin İdari ve Mali Denetim Sistemi ve YÖDAK’ın Araştırılmasına İlişkin Meclis Araştırma Komitesi Başkan Vekili Sıla Usar İncirli de basın toplantısında komite toplantılarında ulaşılan olgular hakkında bilgi verdi.
Usar, CTP’nin yıllardır yükseköğretimdeki sorunları gündeme getirdiğini ancak şubat ayının ikinci yarısından sonra yükseköğretimde “sahte diploma” iddialarının ortaya çıktığını ve bu olayın hemen ardından komitenin kurulması için adım attıklarının söyledi.
İncirli, komitenin geçersiz diplomaların belirlenmesi, iptalleri, yükseköğrenim kurumlarının “insan kaçakçılığı ve ticareti” ile ilgili ilişkili olup olmadığının araştırılması ve muhacerette bu konudaki işlerin nasıl yürüdüğü konularının anlaşılması için çalıştığını aktararak, bugüne kadar komitenin altı toplantı yaptığını söyledi. İncirli, komite toplantılarına YÖDAK, Polis Genel Müdürlüğü, Muhaceret Dairesi yetkilileri, Yükseköğrenim ve Dış İlişkiler Dairesi yetkilileri, bazı üniversite rektörleri ve mütevelli heyetleri, ayrıca Eğitim Bakanlığı’na bağlı daire yetkililerinin katıldığını belirtti.
Komitede yapılan araştırmalar sonucunda bazı olgulara ulaştıklarını belirten İncirli, “Bazı bilgileri bulup çıkartmak ve doğruluğunu teyit etmek çok kolay olmadı. Ciddi bir emek kondu. Daha bildiklerimizin yanında, bilmediklerimiz de var. Bunların peşine düşeceğiz. Bu komitelerin süreleri üç aydır. Ama bu konular aciliyet taşıyan konular. Bu nedenle biz, üç ayın sonunda çıkacak raporun açıklanmasını beklemek yerine, bu basın toplantısı yapmak istedik” ifadelerini kullandı.
Yükseköğretim Yasası uyarınca YÖDAK’ın planlama ve koordinasyon ve kalite güvencesi ile ilgili görev yetki ve sorumlulukları bulunduğuna işaret eden İncirli, komitede tespit ettikleri ilk olgunun, YÖDAK’ın “yetersizliği” olduğunu belirterek şunları kaydetti:
“İlk olgu, YÖDAK’ın bu görev ve yetkiler konusunda çok yetersiz kalması oldu. Bunun uzun süredir bu şekilde devam ettiği hakikati ortaya çıktı. Üniversite sayısının arttığı, öğrenci sayısının, hacminin çok büyüdüğünü hep söylüyorduk. Ama bunu denetleyecek, planlayacak olan kurumun paralel şekilde büyümediği gerçeği de çok önceden yapılan bir tespitti. En çarpıcı oldu YÖDAK’ın bu görevlerini uzun süredir yerine getirmediği olduğu gerçeğiydi.”
Komitede karşılarına çıkan bir diğer konunun ise Milli Eğitim Bakanlığı ile YÖDAK arasında yaşanan “iletişim kopukluğu” olduğuna işaret eden İncirli, “Burada, birbiri ile iletişim kuramayan iki kurumdan söz ediyoruz. Birbirilerinden haberleri bile yok” dedi.
-“Nerede olduğu bilinmeyen kursiyerler var”
Bu iletişim kopukluğuna örnek gösteren Sıla Usar İncirli, “YÖBİS diye bir sistem var, YÖDAK bu sisteme dahil olması gerektiğinin bile farkında değil. Bu sistemleri kullanmamışlar. Bizim yükseköğrenimle ilgili EKAS isimli bir sistemimiz daha var. Bunar bilgi kayıtlarının yapıldığı yerler. Bunlarla ilgili çalışmaların genişletilmesi gerektiğine dair bir düşünceye giderken YÖK’ün ülkeye bir ziyareti oldu. Burada YÖK, YÖDAK’a kendi sistemi içerisinde bir alan açmıştır. YÖK’ün teknik destek vermesi önemi bir şey ama bizim kendi veri tabanlarımızın güçlendirilmesi ve kurumlar arasındaki iletişimin arttırılması gerekliliği bizim tarafımızdan paylaşılan bir görüş” dedi.
Bir diğer olgunun, ülkedeki yükseköğrenim kurumu sayısı ile öğrenci sayısı olduğuna işaret eden İncirli, kurum sayısının 23 olduğunu, 22’sinin aktif öğrencisi olduğunu, 1’inin ise öğrencisi olmamasına karşın faaliyette olduğuna söyledi.
Öğrenci sayısı konusunda komite çalışmalarında “net sonuca” varmanın mümkün olmadığını belirten İncirli, öğrenci sayısının peşinden çok fazla koştuklarını ancak net rakamlara ulaşamadıklarını söyledi ve şunları kaydetti:
“80 bin ila 110 bin arası öğrenci var. Bu öğrenciler; KKTC, TC ve uluslararası öğrencilerden oluşuyor. 84 bini aktif. Ancak Muhaceret Dairesi’ne göre, TC ve uluslararası öğrenci sayısı 61 bin 534 aktif, 3 bin 874’ü de pasif şeklinde. Bu rakamlarla ortaya, 75 bin ila 84 bin arası öğrenci rakamı çıkıyor. Yine Muhacerete göre nerede olduğu bilinmeyen öğrenci sayısı 4 bine yakın. Toplantıların bazılarında bu rakamın 10 bine kadar genişlediğini gördük.”
“Öğrencilerin, üniversiteler arasında kontrolsüz ve kriter olmadan yatay geçiş yapmasının da bir başka olgu ve sorun olduğunu” belirten İncirli, “Bu ülkede öğrencileri, kurumların birinden diğerine kritersiz şekilde yatay geçiş yapıyor. Bu neden önemli? Çünkü takip etmesi zorlanıyor” dedi.
Son olarak “eğitim kurumları” konusundaki bulguları paylaşan İncirli, “Yükseköğrenimden daha da karanlık görünmekteler. 39 eğitim kurumu var. Eğitim Bakanlığı bu kurumlara hem izin vermekte, hem de kontenjanlarını belirlemekte. 12 bin kontenjan oluşturulmuştur. Muhaceretten aldığımız bilgilere göre aktif öğrenci sayısı 4 bin 691’dir. Pasif öğrenci sayısı ise 5 bin 520. Yani yarısı pasif öğrencidir ve nerede oldukları bilinmiyor. Bunlar yükseköğrenim değil, kurstur. Nerede olduğu bilinmeyen kursiyerler var.” ifadelerini kullandı.
-Erhürman: “Bu ülkenin en büyük sorunu, veri sorunudur”
İki vekilin komitelerde ulaşılan verilere ilişkin paylaşımlarının arından söz alan CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, İstatistik Kurumunun dörtlü hükümet döneminde kurulduğunu anımsatarak, CTP açısından “son derece önemli” bir kurum olduğunu, kurumu “daha ileri taşıma” vizyonları olduğunu söyledi.
İstatistik Kurumunu ve orada çalışanları itibarsızlaştırma niyetinde olmadıklarını vurgulayan Erhürman, ülkenin en büyük sorunlarından birinin veri sorunu olduğu ve bu nedenle İstatistik Kurumunu önemsediklerini söyledi.
Ülkede kaç tane pasif öğrenci olduğu konusunda bile rakamların “muhtelif” olduğuna işaret eden Erhürman, “Elimizde doğru dürüst veri yok. Bu verisizlik nüfusla ilgili tartışmalardan başlıyor. Biz göreve geldiğimiz anda, beş yıllık sosyal, kültürel, ekonomik kalkınma planının hazırlıklarına başlayacağız. Bunun da birinci şartı nüfusu bilmektir” ifadelerini kullandı.
-“Bizim derdimiz bu ülkede doğru verilere ulaşılması ve doğru veriler üzerinden karar ve politika üretilebilmesidir”
İstatistik Kurumunun komitede kendisinin 97 noktada “hata yapıldığını” söylediğini belirten Erhürman, aylarca fiyatı hiç değişmeyen ürünlerde fiyatların girildiğinin söylendiğini ifade etti. Erhürman, “Bizim derdimiz bu ülkede doğru verilere ulaşılması ve doğru veriler üzerinden karar ve politika üretilebilmesidir” dedi.
Martta ve şubatta daha yüksek hayat pahalılığı çıkması sebebinin, aylarca verilmeyen rakamların bir ayda verilmesi olduğuna işaret eden Erhürman, “Her ay yükselen bir şey hiç yükselmiyormuş gibi giriliyor, sonra bir ay yükselişi giriliyor, o ay gerçekte olandan da yüksek çıkıyor. Şubat ve mart aylarında gerçek hayat pahalılığını bilmiyoruz” dedi.
İstatistik Kurumu çalışanlarının alanlarında yetkin, çalışkan ve üretken insanlar olduğunu ifade eden Tufan Erhürman, “Onların itibarı ile ilgili bir sorunumuz kesinlikle yoktur. İstatistik Kurumunun itibarını zedelemek değil itibarlı hale getirmek, itibarının tartışılmaz olmasını sağlamaktır derdimiz” şeklinde konuştu.
“Mart ayında göreceğimiz hayat pahalılığı, gerçek hayat pahalılığı olmayacaktır” diyen Erhürman, “komitenin oluşmasıyla, şimdiden belli sonuçlar çıkmaya başladığını ve gerçekliğin kendi açılarından önemli olduğunu” vurguladı.
-“23 üniversite bu ülkenin ölçeğinde denetlenebilir değildir”
Yükseköğretim konusuna da değinen Erhürman, KKTC’nin coğrafya olarak da, nüfus olarak da ölçeğinin belli olduğunu belirterek, “36 tane üniversite ön açma izni verirsen, denetleyemezsin” dedi. Ülkede 23 üniversitenin faal göründüğünü ve bu üniversitelerde 80 bin ile 110 bin arasında öğrenci olduğunu ifade eden Erhürman, 80 bin ile 110 bin arasındaki rakam aralığının yüksek olduğu söyledi.
Üniversitelerde 5 bine yakın akademik kadro, 1.700 program olduğuna işaret eden Erhürman, YÖDAK’ta ise yedi üye olduğuna dikkat çekti ve bu yedi üye ile denetimin “gerçekçi” olmadığını belirtti. Erhürman, “Bir bakan döneminde 16 üniversite ön açma izni veriliyor. 23 üniversite bu ülkenin ölçeğinde denetlenebilir değildir” diye ekledi.
Eğitim kurumlarındaki artışla ilgili olarak Erhürman, “tüzük değişikliğiyle, ‘eğitim kurumlarına kayıt yaptıranlara ikamet izni verilecek’ denildikten sonra bu sayıda bir patlama yaşandığını” söyledi. Erhürman, Muhaceretten alınan rakamları da paylaşarak, “Bu kurumlarda 5 bin 520 pasif öğrencinin olduğunu, aktiften fazla ve nerede olduğunu bilinmeyen öğrenci olduğuna dikkat çekti. Erhürman, komitenin kurulmasıyla Muhaceret tüzüğünde değişiklik yapılarak, “ikamet izni alma hakkının” kaldırıldığını belirtti.
Cezai soruşturmanın tamamlanmasını beklemeden “geçersiz diplomaları” tespit edecek sistemin bir an önce oluşturulması çağrısında bulunan Erhürman, “Bizim bu alanı temizlememiz lazım. Hukuka aykırı iş yapmış olmanın bir sorumluluğu var. Peki, bu alanları bu hale getirmiş olmanın bir sorumluluğu yok mu? Bunun siyasi sorumluluğu vardır. Siz hesapsız-kitapsız bu ülkenin ölçeğini aşacak, denetlenemeyeceğini bilerek eğitim kurumu ve üniversite açma izni verdiniz. Bu alanlarda bu bataklığı oluşturdunuz. Bunun çok ağır siyasi sorumluluğu var. Siyasi sorumluluğun gereği de çekip gitmektir” ifadelerini kullandı.