HABERLER

“En güzel hikayeler kalbi dinleyince yazılanlardır…”

“Hayata, bir aşk nasıl korunmalı ve yaşanmalıysa öyle bakmalıyız ve her şeyi göze alabilmeliyiz yaşarken. Zamanı yavaşlatabilmeliyiz; şiirle, aşkla ya da başımızı döndüren her neyse onunla... En güzel hikayeler kalbi dinleyince yazılanlardır…”

Misli Kadıoğlu

Fatoş Avcısoyu Ruso çıkardığı “Büyü” isimli şiir kitabıyla yüreklere tatlı bir dokunuş yaptı. Etkileyici sesiyle şiir üzerine yaptığı televizyon ve radyo programlarından tanıdığımız Fatoş Avcısoyu Ruso bir yandan kitabının tatlı heyecanını yaşarken, bir yandan da Büyü’nün tanıtım ve şiir dinletisi etkinliklerinde şiir dostlarıyla bir araya geliyor son günlerde.
Kitabı büyüyü “Varoluşum…” diye niteleyen Fatoş Avcısoyu Ruso, şiir yazma tutkusunu, “Yazmak kendimi bulmam demek aynı zamanda zamanı durdurmak” olarak tanımlıyor. Şiiri adeta her anında yaşayan ve hissettiren Ruso’yla bizde adeta büyülü bir yolculuğa çıkıyoruz söyleşimiz esnasında…

Biraz klasik olacak biliyoruz ancak bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Fatoş Avcısoyu Ruso’ya sorsak ‘siz kimsiniz’?

Denize bakmak yeterli beni görmek ve anlamak için… Benim cevabım klasik olmadı galiba.

Şiire ve şiir yazmaya merakınız nasıl ve ne zaman başladı?

Hep bir şeyler karalıyordum ama bunlar gerçekten karalamaktı, hiçbiri şiir değildi. Şiir politikası üzerine düşünmeye ve şiiri gerçekten yaşamaya başladıktan sonra başlıyor gerçek şiir yolum… Büyü’den önceki 4 yılım diyebiliriz buna.

İlk şiirinizi ne zaman yazdınız?

İlk yazdığım değil de ilk yayınlanan şiirimi Souves Nous' u işaret etmek daha doğru geliyor bana. Fransızca 'kurtarın bizi' demek. İstanbul açıklarında 1942'de batırılan Yahudi mültecileri taşıyan Struma'nın hikâyesine uzanan bir şiirdir. 2011 Aralık'ında Afrika Pazar'da yayınlanmıştı.

Şiirlerinizi yazarken nelerden ilham alıyorsunuz ve nasıl bir ruh halinde yazıyorsunuz?

İlham çok doğru bir sözcük değil aslında. Şairler içlerinde birden çok kendiyle yaşar, birden çok algıyla... Yaşanılan, hayal edilen, şahit olunan pek çok şeyi anlatabilir şair. Bu benim için de geçerli. Şiir yazmıyorum sadece şiiri yaşıyorum aslında.  O benim yaşama sebebim.

En sevdiğiniz şairler kimlerdir? Esinlendiğiniz şairler var mı?

İlhan Berk, Edip Cansever, Cemal Süreya en sevdiğim şairler. Bir de çok sevdiğim yazarlar var: Tezer Özlü, Cesar Peavese, Fernando Pessao, Kafka, Gündüz Vassaf... Bu isimler sürrealist çizgide yazan şairlerdir, evet beslendiğim coğrafyalar derim ben onlara. Tabii varoluşçu yazarlar da hiç vazgeçemediklerimdir ve etkilendiklerim.

Şiirlerinizde ne tür konuları ele alıyorsunuz?

İnsana, hayata dair her şey...

Şiir yazmaktaki amacınız nedir? Nelerden besleniyorsunuz?

Yazmak kendimi bulmam demek aynı zamanda zamanı durdurmak. Okuyarak besleniyorum, sürekli okuyarak...

Sizce sonradan şair olunabilir mi yoksa doğuştan gelen bir yetenek midir şiir yazmak?

Şairlik bir işçilik aslında. Dil işçiliği ve ruh... Olunabilir dolayısıyla. Tabii ‘ben şair olmaya karar verdim’ , denemez hiçbir zaman. Yazmak İlhan Berk'in tabiriyle bir cehennemdir. Göze alınırsa neden olmasın!

Siz şiiri ne olarak tanımlarsınız?

Şiir benim için nefestir, büyüdür, varoluştur.

İlk şiir kitabınız “Büyü”den bahseder misiniz? Böylesi bir kitap fikri nasıl doğdu? Kitabınız hakkında biraz konuşalım. Nerede basıldı? Bu kitap size ne hissettiriyor?

Büyü benim varoluşum işte! Yazmak cehennemini cennete çevirişim. Bir hayalin gerçek oluşu aynı zamanda. Teknik boyutundan bahsedersem editörlüğünü Gürgenç Korkmazel'in grafik tasarımını Erdoğan Uzunahmet'in yaptığı Işık Kitabevi yayınlarına ait bir kitap. Arka kapaktaki görsel Ressam İpek Denizli Karagöz'ün çizimi, bir deniz kabuğu o, mavide yaşayan düşbazları temsil ediyor. Kitap benim için bir başlangıç, şiir yolu uzun bir yol, onunla ilk adımımı atmış oluyorum. İz bırakır mıyım, birlikte göreceğiz...

Farklı bir tarzınız var. Bu nasıl bir tarz oluyor? Ve nasıl oluştu? 

Teşekkür ederim. Kaç şair varsa o kadar şiir tanımı vardır aslında.  Çok okuyarak ve çalışarak dilimi şiirimi ve kendimi yıkıp yeniden yapılandırıyorum. Belki de kullandığım cehennem ifadesi daha iyi anlaşılabilir bu cümleyle. Tıpkı şiir gibi bu kırılmalar da sonsuz bende, dilimde ve şiirimde...

Neler okuyorsunuz? Kimleri okuyorsunuz?

Varoluşçulardan vazgeçemiyorum mesela. Hayatı sorgulamak, hayata tersten bakmak, varoluş sebebimi kavramak ve bu bağlamda üretmek en büyük sebebim onları okurken. Günlükler, mektuplar, gerçek yaşantılar ve şiir en keyif aldıklarım.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Hayata, bir aşk nasıl korunmalı ve yaşanmalıysa öyle bakmalıyız ve her şeyi göze alabilmeliyiz yaşarken. Zamanı yavaşlatabilmeliyiz ; şiirle, aşkla ya da başımızı döndüren her neyse onunla... En güzel hikayeler kalbi dinleyince yazılanlardır... Sevgimle...

Teşekkür ederiz…